Çanakkale Savaşları konusunda uzman bir arkadaşımdan kendi arşivindeki nadir fotoğrafların hikâyelerini dinlerken o dönem çekilmiş 3 boyutlu bir resmin sıra dışı hikâyesi beni çok etkiledi. İşte sıra dışı bir askerin hikâyesi…
1967 yılında Türkiye’nin ilk Avustralya Büyükelçisi olarak atanan emekli Kurmay Albay Baha Vefa Karatay göreve başladıktan bir süre sonra Avustralya Genel Valisi Lord Casey ve eşi Leydi Casey’in de olduğu bir akşam yemeğine katılır. Lord Casey Büyükelçimizi salonda sakin bir yere alır ve bu yazıya konu olan Doktor Charles Ryan’ın Çanakkale Savaşlarındaki gerçek hikâyesini anlatır. Büyükelçimiz hikâyeyi ilk kez duymaktadır.
O dönem Lord Casey 1.Avustralya Tümen Komutanı’nın emir subaylığını yapmaktadır. Savaş başlamadan bir gün önce, akşam gemide subaylara yemekli bir kokteyl verilir. Davetliler arasında tümen baştabibi Doktor Charles Ryan’ın göğsünde büyük bir Osmanlı Madalyası taşıdığını görenler hayretler içinde kalırlar. Bir gün sonra savaşacakları, düşmanları olan devletin madalyasını göğsünde taşıyan bir subay!
Doktor Charles Ryan gayet sakin ve kararlı bir tutum içinde tepkileri şöyle yanıtlar: “Ben bu madalyayı, o ünlü Plevne savunmasında, Osman Paşa’nın emrinde ve kahraman Türk askeriyle omuz omuza savaşarak kazandım. Aradan geçen kırk yıla yakın bir zamanda bugün onlara karşı savaşmaya gidiyorsam, bu Plevne’de silah arkadaşlığı yapmaktan daima onur duyduğum Türklere karşı bir düşmanlık nedeni ile değil, sadece asker olarak aldığım emrin gereğini yerine getirmek içindir.”
Lord Casey’in anlatımı bitince eşi Leydi Casey gözleri dolu dolu bir şekilde Karatay Albaya döner ve şöyle der: “Sayın Büyükelçi, biliyor musunuz, o Doktor Charles Ryan benim babamdır!”
Charles Ryan 1870’li yıllarda İngiltere’de tıp eğitimini tamamladıktan sonra iş aramak için İtalya’ya gider. Roma’da maddi sıkıntıya düşen Dr. Ryan, bir kafede otururken Times gazetesinde Osmanlı hükümetinin yirmi askeri operatör aradığına dair ilanı görür. Maceracı bir kişiliği olan Dr. Ryan anılarında; bu ilanı sevinçle okuduğunu, Londra’daki Türk Konsolosluğu’na gitmek için arkadaşı Garcia’dan para istediğini Garcia’nın altın saati olmasaydı Plevne’ye hiçbir zaman gidemeyeceğini ifade edecektir. Böylelikle Dr. Ryan, önce İstanbul’a oradan da Plevne’ye uzanacak maceranın ilk adımını atar.
Savaşta adeta bir Türk subayı gibi hareket etmiş ve bu Osman Paşa’nın da dikkatini çekmiştir. Ateş hatlarında korkusuzca aktif olarak bulunur. Zaferle sonuçlanan savaşın sonunda madalya verilen subaylar arasında yerini alır. Plevne’den sonra Erzurum’a gönderilen Dr. Ryan yaklaşık 2 yıl Osmanlı ordusunda görev almıştır.
Plevne’den ayrıldıktan yaklaşık yirmi yıl sonra 1897 yılında Charles Ryan, Plevne’de ve Erzurum’da yaşadıklarını anlattığı “Kızılay Altında” anlamına gelen “Under The Red Cressent” isimli bir kitap yayınlamıştır. Bu kitap, Gazi Osman Paşa’ya, Plevne’de yaşanılanlara, o dönem ülkenin durumuna dair ışık tutmaktadır. Özellikle Türklere beslediği derin sevgi ve saygıyla bilinen Ryan, kitabında Türklere olan hayranlığını dile getirmektedir:
“Bütün doktorluk hayatımda büyük acılara, azaplara tahammül eden Türk askerlerine benzeyen insanlar görmediğim gibi, korkunç, ağır yaralardan onlar kadar olağanüstü tarzda iyi olup kurtulan adamlara da rastlamadım.”
“Türkler arasında iki yıldan fazla bir zaman içinde geçirdiğim tecrübeler bana anlatmıştı ki, daha medeni olmakla şöhret almış milletlerin Türklerin ahlâk ve seciyeleri hakkında edindikleri zan ve kanaat tamamıyla yanlış ve aldatıcıdır. O sırada Türkiye’nin resmi dairelerinde geniş derecede bozukluk bulunduğuna şüphe yoktu; fakat milli karakterin gerçek örneklerini, yani ordudaki askeri, barış vaktinde saf fikirli, nazik, şerefini tanır ve namuslu bulduğum gibi, muharebe meydanında da Plevne’de Osman Paşa’nın kumandası altında savaşmış olan askerlerden daha cesur bir asker de Avrupa kıtasında bulunmadığına eminim.”
3 Boyutlu Fotoğrafların Sırrı
Çanakkale Savaşlarının en kanlı günlerinden biri olan 19 Mayıs taarruzundan sonra karşılıklı olarak cesetlerin toplanması için kısa süreliğine ateşkes ilan edilir. Aşırı sıcak havada cesetler çok daha hızlı çürümektedir ve koku dayanılmaz hale gelmiştir. Anzaklar adına savaş alanına giden subaylardan biri de Dr. Ryan’dır.
Dr. Ryan görevini yapmaktayken kendisi gibi görevli olan Türk subayları onun göğsündeki Osmanlı nişanlarını görünce buna anlam veremezler, ölen bir subaydan aldığını düşünürler kırık Türkçesiyle hikâyesini anlattığında eski dostların buluşmasına benzer anlar yaşanır. Türk siperlerine davet edilen Charles Ryan bir süre subaylarımızla sohbet edip Plevne anılarını anlatır. Kendisine ikramlarda bulunulur. Duygulu anlar yaşanır ve sıcak bir vedalaşmanın ardından herkes görevinin başına, kendi savaş cephesine döner.
Charles Ryan sadece “doktor” sıfatıyla değil, çektiği fotoğraflarla da Çanakkale Muharebelerinde önemli bir yere sahip olmuştur. Çanakkale’ye gelmeden önce Mısır’da ve sonra Çanakkale’de haziran ayına kadar çektiği fotoğraflarla tarihe ışık tutmuştur. Özellikle 19 Mayıs taarruzundan sonra yapılan ateşkes günü, o dönem yeni kullanılmaya başlanan stereoskopik (bir tür 3D) kamerasıyla çektiği fotoğraflar günümüze kadar ulaşmış ve olayları bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. O akşam yemekte söylediği gibi Türklere hiçbir zaman düşmanlık beslememiş ve Osmanlı madalyalarını savaşın sonuna kadar göğsünden çıkarmamıştır. 1919’da Avusturalya’ya geri döndükten bir süre sonra general rütbesiyle emekli olmuştur. Dr. Charles Ryan, 23 Ekim 1926’da Avrupa seyahatinden dönüşte gemide kalp krizi geçirerek hayata veda etmiştir.