Devlet, toplumsal düzenin koruyucusu olarak yasalar koyar ve bu yasaların adilane uygulanmasını temin eder.
Ancak devlet, kendi koyduğu kurallara uymazsa, çeteden farkı kalmaz. Demokratik yönetimlerden otoriter rejimlere kadar her ülke, yasaların uygulandığını iddia eder; zira devlet otoritesinin meşruiyetini korumak esastır.
Demokrasilerde ve yarı demokratik sistemlerde, halkın gözünde devlet otoritesinin itibarının korunması hayati önem taşırken, totaliter rejimlerde durum daha farklıdır.
Uluslararası alanda meşruiyet krizi yaşamamak adına, totaliter yönetimler yasalara uyuluyor gibi bir izlenim verirler.
Ancak gerek demokratik devletler olsun gerek totaliter rejimler olsun, çeşitli nedenlerle kendi ülkelerinde ya da başka ülkelerde kanunlarla çizilmiş sınırların dışına çıkmaya olanak sağlayan yöntemler kullanabilirler. Bu yöntemler literatürde ‘örtülü operasyonlar’ olarak adlandırılır ve genellikle devlet otoritesinin gizli ajandasına hizmet eder.
Örtülü operasyonlar, tartışmalı olsa da, birçok ülkenin yerleşik ve düzenli olarak kullandığı iç ve dış politika araçlarıdır. Son asırda insanoğlunun sergilediği ilerleme ile paralel olarak, bu operasyonlar giderek daha sofistike bir hal almıştır.
Bu Bağlamda Başlıca Örtülü Operasyon Metotları
• Hedef ülkede siyasi gruplar oluşturmak ya da var olan grupları etkilemek.
• Kamuoyunu etkilemeye yönelik muhaliflere karşı yada mevcut hükûmete karşı kara propaganda kampanyası yürütmek.
• Özel kuvvetler gibi seçkin birlikler tarafından paramiliter (askeri eğitim almış sivillerin kullanıldığı) faaliyetler yürütmek.
• Kara propaganda gibi operasyonları finanse etmek için uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere her türlü kara para kaynağının kullanımını teşvik etmek. Örnek: İran-Kontra meselesi
• Terör gruplarına karşı eylem adı altında illegal yapılar kurmak
(Örnek: 1990’lar Hizbullah )
• Terör gruplarını desteklemek ya da maniple etmek.
• Mafyanın önünü açmak.
• Siyasi suikastlar işlemek ve insan kaçırmak
• Sabotaj ve bombalama eylemleri yapmak, yaptırmak
• Basın yayın yoluyla dezenformasyon yapmak.
Yukarıdaki her bir başlık doğrudan örtülü operasyon olarak uygulanabileceği gibi başka bir örtülü operasyonu gizlemek için de kullanılabilir.
Halkın bu tür faaliyetlerden yalnızca istisnai durumlarda veya çok uzun bir gecikmeyle haberdar olması, işin doğası gereğidir; Bu nedenle, kayda değer siyasi sonuçlarına rağmen, örtülü operasyonlar hukuk mekanizması tarafından, medya tarafından her yönüyle soruşturulamaz. Karmaşık olaylar ağında, kamuoyunun komplo teorilerine sürüklenmesi sağlanır.
Moskova’da yaşanan terör eylemi sonrası vahşice insanları öldüren teröristlerin videoları sosyal medyada infial uyandırdı. Saldırı sonrası komplo teorileri ortalığa saçıldı. Saldırı öncesi, saldırı anı ve saldırı sonrası hatta faillerin yakalanıp kameralar önünde sorgulanmaları, ardından bu görüntülerin servis edilmesi psikolojik harekat emareleri barındırıyordu. Ancak gelinen noktada saldırıya ait vahşet barındıran onlarca videonun televizyon ekranları ve sosyal medya üzerinden milyarlarca kişiye ulaşması tam da planlayıcıların amacı doğrultusunda kamuoyunda infial,korku, endişe ve kafa karışıklığı oluşmasını sağladı.
Peki Bu İşler Nasıl Oluyor?
Suikastların ve Terör Eylemlerinin Ardındaki Gerçekler Neden Gizli Kalıyor?
Yazının devamında bu soruların cevabını vermeye çalışalım.
Jül Sezar’dan John Kennedy’e tarihin akışına etki eden suikast ve katliamlar sonuçları açısından dünyayı sarsacak bir çok kırılmalara neden olmuşlardır. Hayat garantörü olması gereken devletler, kimi zaman bir çok siyasi suikastın faili olmakla suçlanmışlardır. Bu nedenle devleti idare edenlerin örtülü operasyon yöntemi olarak benimsedikleri suikastlar ya da Moskova’da gerçeklesen terör eylemi gibi yöntemler neredeyse her dönem geçerliliğini korumuştur.
Suikast ve Terör Eylemleri ile gerçekleştirilen örtülü operasyonların doğası özelikle ikinci dünya savaşı sonrası nükleer silah teknolojisinin keşfiyle değişmiştir. Nükleer silahların varlığı, devletlerin birbirleriyle doğrudan savaşmaktan çekinmelerine yol açmıştır. Bu durum, örtülü operasyonlar gibi dolaylı yöntemlerle çatışma eğilimini güçlendirmiştir. Savaş sonrası oluşan yeni dünya düzeninde işlenen suikastların en önemli özelliği daha karmaşık olmaları ve azmettirenlerin çok daha zor tespit edilmesidir. Yine bu dönemin farklı bir özelliği de toplu katliamların artması ile öldürülenler arasında eskiye oranla daha fazla devlet başkanı, üst düzey bürokrat, polis, asker ve istihbaratçı olmasıdır.
İşlenen siyasi suikast ve saldırılara mercek tutulduğunda iki yöntemin ön plana çıktığı söylenebilir.
İlk yöntem hedefin özelliği ve suikast ile hedeflenen amaç doğrultusunda bir ajan provokatörün ceza soruşturmasının bir parçası olacak potansiyel kişileri suç işlemeye ikna etmek için angaje ettiği “sokma operasyonlarıdır”. Moskova saldırısındaki teröristler hatta onlara emir veren bir kaç derece üst seviyedeki teröristlerin hepsi ikna edilen en dıştaki matruşkadır. “Katalizör Eleman” olarak da adlandırılan ajan provokatörün siyasi suikastlardaki rolü örtülü operasyonun gerçek failini gizlemektir.
Bu tür elemanları suç önleme istihbaratı için istihbarat teşkilatları tarafından da kullanılan elemanlarla karıştırmamak gerek. Katalizör Elemanlar bu tür kişiler olabileceği gibi üst düzey, eğitimli, statü sahibi kişiler de olabilir. Unutulmaması gereken konu, örtülü operasyon amacıyla işlenen suikast ve saldırılarda failin amacı ile arka plandaki azmettiren gücün amacı farklıdır.
İkinci yöntem ise “tahrik ve yol verme operasyonlarıdır.”
Takip altında olan gruplardan suikast ve saldırı yapma kabiliyeti olan grup önce tahrik edilir ardından boş bırakılan alandan eylem yapması beklenir. Örnek olarak DHKP/C terör örgütünün Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın önünde bulunan polis kontrol noktasına düzenlediği son eylemi ele alalım.
Militanlar bir kaç polisi öldürdükten sonra ölmek için adliyeye bir saldırı gerçekleştirdiler. “Fedai Eylemi” olarak bilinen saldırı DHKP/C, PKK gibi örgütlerin sık kullandığı bir yöntemdir. Bu tür eylemlerde “Militanın davası uğruna ölüme koşarak gittiği” örgüt tabanına verilen en önemli mesajdır. “Fedai” örgüt hiyerarşisi içinde verilen emir gereği eylemini gerçekleştirir kendini “feda” eder. DHKP/C sol örgütlerin içinde “Solun keskin sirkesi” olarak bilinir ve geniş halk kitleleri tarafından desteklenmeyi bekleyen bir örgüt değildir. “Kışkırtılır” ise yapacağı eylemi konjonktüre göre ertelemez.
Büyük resimde oluşan tabloda eylemin kimin işine yaradığı bu tarz örgütlerin umursadığı bir konu değildir. Adı sanı duyulmamış bir örgütün Moskova’daki saldırı sonrası dünya gündemine oturması taşeron da olsa terör örgütlerinin arayıp da bulamadığı bir fırsattır.
Örtülü Operasyonlara Maruz Kalmamak İçin Ne Gereklidir?
Devletin faaliyetlerinin şeffaf bir şekilde halka açıklanması ve bu faaliyetlerin yasal çerçevede ve kamuoyunun denetimi altında gerçekleştirilmesi önemlidir.
Güçler ayrılığı ilkesinin sağlanması ve bağımsız yargı organlarının güçlendirilmesi, örtülü faaliyetlerin önlenmesinde ve faillerin adalet önüne çıkarılması için şarttır.
İfade özgürlüğü ve medya özgürlüğünün korunması, halkın bilgilendirilmesi ve hükümetin faaliyetlerinin denetlenmesi açısından önemlidir. Bağımsız medya organlarının desteklenmesi ve sansürün önlenmesi gereklidir.
Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin desteklenmesi ve katılımın teşvik edilmesi, demokratik süreçlerin güçlenmesine ve örtülü faaliyetlerin önlenmesine yardımcı olan bir etkendir.