Genel Bir Değerlendirme – 1
Sınır ötesi harekât ya da operasyon, adından da anlaşılacağı üzere, sınır güvenliği tehlikede görülen durumlarda merkezi otoritesi zayıf, sınırlarını kontrol edemeyen komşu ülkenin belirli bir bölgesinde icra edilen askerî bir faaliyettir.
Sınır ötesi harekâtları diğer askerî harekât türlerinden ayıran en önemli özellik, kapsamı ve uluslararası boyutudur. İcrası için TBMM’nin onayı gereken sınır ötesi harekâtların, uluslararası kamuoyunda kabul görmesi ve uluslararası hukuka uygunluğu meşruiyet bağlamında aranan temel esaslardandır.
Türkiye’nin geçmişte Irak’ın kuzeyine düzenlediği kara harekâtlarının benzerini günümüzde Suriye’nin kuzeyine düzenlediğini söylemek mümkün. Bu çalışmamızda her bir harekâtı ele alırken şu veriler üzerinden değerlendirme yapmaya çalışacağız:
- Düzenlenme zamanı,
- İştirak eden birlikler,
- Görünen ve perde arkasındaki sebepler/gerekçeler,
- Dikkat çeken hususlar,
- Sonuçları ve yansımaları.
İlerleyen bölümlerde, Suriye’de icra edilen sınır ötesi harekâtları tek tek ele alacağız. Fakat önce bunların hepsiyle ilgili olarak ifade edebileceğimiz müşterek hususları madde madde belirtmenin konuya nüfuz edebilmek açısından yararlı olacağını düşünüyoruz.
Sınır Ötesi Harekâtlara Dair Göze Çarpan Genel Hususlar
1- İcra edilen harekâtların en dikkat çekici kısmı zamanlamaları. AKP hükümetinin siyaseten zor duruma düştüğü zamanlarda, ekonomideki kötü gidişatın vatandaşlar tarafından yüksek sesle konuşulduğu dönemlerde ve en önemlisi yaklaşan seçimler öncesinde icra edildikleri görülüyor.
22 Şubat 2015 | Şah – Fırat Operasyonu |
24 Ağustos 2016 – 29 Mart 2017 | Fırat Kalkanı Harekâtı |
08 Ekim 2017 – 27 Şubat 2020 | İdlib Harekâtı |
20 Ocak – 24 Mart 2018 | Zeytin Dalı Hatekâtı |
08 – 18 Ekim 2019 | Barış Pınarı Harekâtı |
27 Şubat – 05 Mart 2020 | Bahar Kalkanı Harekâtı |
19 Kasım 2022 | Pençe – Kilit Harekâtı |
07 Haziran 2015 | Genel seçimler | AKP iktidardan düştü |
01 Kasım 2015 | Genel seçimler | AKP |
16 Nisan 2017 | Cumhurbaşkanlığı sistemi ve anayasa değişikliği | AKP |
24 Haziran 2018 | Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler | AKP ve Erdoğan |
31 Mart 2019 | Yerel seçimler | AKP |
18 Haziran 2023 | Genel Seçimler | ??? |
2- Harekâtların icra edildiği hasım gruplara bakıldığında PYD ve IŞİD terör örgütlerinin ön planda oldukları görülmektedir. Nadiren de olsa Suriye ordusuyla yaşanan çatışmalar da vardır. Fakat bu çatışmaların gelişen durumlara istinaden gerçekleştirildiğini belirtmek gerekir. Koalisyon güçleri ve ABD’nin birincil hedefi IŞİD iken, AKP Hükümetinin öncelikli hedefinin PYD olduğunu söylemek gerekir. ABD’nin talepleri doğrultusunda kendi sınırları içinde koridor açıp Türkiye üzerinden bölgeye geçişine izin verilse de birçok noktada karşı cephede sadece PYD’ye karşı harekât düzenlenmiştir. Bu sebeple Türkiye, IŞİD’in güçlenmeye başladığı veya gücünün zirvesinde olduğu dönemlerde doğrudan sınır ötesi harekât yapma ihtiyacı duymamıştır. Ne zaman ki IŞİD gerileme aşamasına geçmiş ve onlardan kalan bölgelere Kürt gruplar yerleşmeye başlamışlarsa harekât ihtiyacı o zaman doğmuştur.
3- Harekâtlarda görev alan bazı personelin, 15 Temmuz 2016 süreci sonrasında ihraç edilmesi planlanan veya “yurtdışı çıkış yasağı” olan personelden oluşması dikkat çekicidir. Özellikle Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan çok fazla pilotun ihraç edilmesinden ötürü oluşan zafiyet, açığa alınan veya yurtdışı çıkış yasağı olan pilotların görevlendirilmesiyle giderilmeye çalışılmıştır. Bir bakıma bu kişilerin kritik ve tehlikeli bölgelerde görevlendirilmeleriyle muhtemel ölüm riskini üstlenmeleri sağlanmıştır.
4- Düzenlenen neredeyse tüm harekâtlar görünüşte başarıya ulaşmış olsa da fiili olarak Türkiye’nin kazanımı olduğunu söylemek zordur. Şu an gelinen noktadan daha net görülüyor ki Suriye’de askeri ve maddi kayıpları veren ülke Türkiye olduğu halde, kazanım elde eden ABD, Rusya ve Suriye merkezi yönetimi olmuştur. ABD ve Rusya bölge petrolünü paylaşırken ve silah satışları yaparken, Suriye merkezi yönetimi vermesi gereken mücadeleyi TSK’ne bırakmanın rahatlığıyla yeniden güç kazanmış ve merkezi otoriteyi sağlamlaştırmıştır. Türkiye, geçen süre boyunca askerlerini şehit vermiş, milyonlarca mülteciyi yurda kabul etmek durumunda kalmış, bölgenin kontrolünü sağlamak için halen asker ve karakol bulundurmak durumunda kalmıştır.
5- Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Suriye’de oldukça aktif bir rol almıştır. MİT’in bölgedeki rolünü anlamaya çalışırken gazetelerde yer alan, “MİT tespit etti, TSK vurdu” veya “MİT’ten Suriye’de nokta harekât” şeklindeki ifadeleri baz almak genel resmin görülmesini engeller. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ortaya çıkan tapelerdeki “Gerekirse Suriye’ye 4 adam gönderirim, 8 füze attırırım” diyerek Türkiye’yi Suriye’ye harekâta mecbur bırakabileceğini, o güne kadar MİT tarafından muhaliflere iki bin tır malzeme, silah sağladığını ve MİT Tırları vasıtasıyla Suriye’deki birçok silahlı grubun bile Esad’a karşı desteklendiğini de hatırdan çıkarmamak gerekir.
6- Arap Baharı’nın etkisiyle 2011 yılında başlayan iç karışıklıklardan en çok etkilenen ülkelerden birisi oldu Suriye. Birçok farklı etnik grup ve ideolojik yapının bulunduğu ülkede, Arap Bahar’ından etkilenen diğer ülkelerden çok daha fazla bölünme tehdidine maruz kaldı. IŞİD’in de bu karmaşa ve otorite kaybını her fırsatta değerlendirdi. Otorite boşluğu pek çok bölgede çatışmaları ve yönetime karşı ayaklanmaları beraberinde getirdi. Bu çatışmaların bazılarının sınırları da aşarak Türkiye’ye de zarar vermesi sonucunda; konjonktüre göre bazen uzaktan topçu atışlarıyla karşılık verilmiş bazen de sınır ötesi harekât icra edilmiştir.
7- PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen YPG ve PYD’nin eylemleri, IŞİD’in saldırıları ve bombalama eylemleri 2011 – 2015 yılları arasındaki dönemin hatırda kalan olaylarıdır. Türkiye, bu dönem içerisinde herhangi bir sınır ötesi harekât icra etmese de hava harekâtları ve topçu atışları ile belirlenen hedefleri yok etmiştir.
8- Aslına bakılırsa Erdoğan ve AKP’nin 2015 yılına kadar gelen süreçte ne PKK ne de IŞİD ile siyaseten hasım olmasını gerektirecek bir ortam yoktu. Türkiye’de bazı kesimler belli bir döneme kadar IŞİD’i terör örgütü olarak bile kabul etmiyordu. AKP hükümetinin de tırlar dolusu yardım ve silah gönderdiği artık ‘sır’ değil. PKK açısından bakıldığında da durum farklı değildi. Çözüm sürecinin sona erdiği Mayıs 2015’e kadar eylemlere ve saldırılara sessiz kalındığı bizzat Erdoğan’ın açıklamalarıyla sabit. Fırat Kalkanı Harekâtına kadar hem PKK hem de IŞİD, Türkiye’de birçok kanlı eyleme imza attılar. Musul Başkonsolosluğu personelini kaçırıp rehin alan IŞİD, ayrıca; Reyhanlı, Ulukışla, Suruç, Ankara-Gar, Beşiktaş, Sultanahmet, Havalimanı saldırıları ve askerlerimizin yakılması gibi birçok kanlı eylem yaptı. PKK ise Siirt, Dağlıca, Iğdır ve Şırnak saldırıları gibi pek çok eylemde bulundu.
Şimdi sırasıyla Suriye topraklarında icra edilen sınır ötesi harekâtları ele alabiliriz.
(Devam edecek)