Hababam sınıfının klasiklerinden olan “müfettişin teftişi” sahnesini hatırlamayanımız yoktur. Sahne, Şaban karakteriyle rahmetli Kemal Sunal’ın Roma’yı yaktığını inkâr etmesiyle başlar. Ancak sorunun cevabına bir türlü ulaşılamadığı gibi, devamında müfettişin cozutmasıyla işler daha da karmaşık hale gelir.
Ağlanacak halimize güldüğümüz şu günlerde, Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Raporunu kim yaktı? sorusu da 6 yıldır yanıtsız beklemektedir. Üstüne üstlük müfettiş misali, Reşat Petek’in gazeteci İsmail Saymaz’ın sorularına verdiği yanıtlar, TBMM Başkanlığından yapılan basın açıklaması ve konunun diğer muhatapları olan dönemin ve mevcut TBMM Başkanları İsmail Karaman ve Mustafa Şentop’un ifadeleriyle, işin içinden çıkılmaz hale gelinmiştir. Halbuki her yönüyle birçok tartışmaya mevzu olan rapor, resmi olarak yayımlansaydı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli resmî belgelerinden birisi olacaktı.
(Geçtiğimiz sene konuyla ilgili kronolojiyi de içeren detayları bir yazı halinde paylaşmıştık.)
İlgili şahısların açıklamalarındaki dikkat çeken hususları özetleyecek olursak:
Reşat Petek, “Rapor neden yayınlanmadı?” sorusuna: “Onu TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a sorabilirsiniz veya İsmail Kahraman’a. Biz Kahraman’a teslim ettik. (Rapor) Tekemmül etti. Ama meclis genel kurulunda görüşülmedi. İşin özeti bu!” şeklinde cevap verdi.
Sonradan eklemeler yapıldığı ve itiraz edildiği için nihai olmadığını bildiği halde raporu 12 Temmuz 2017‘de kameralar önünde teslim alan İsmail Kahraman ise: “Bir ön rapor vardı. AK Parti üyeleri rapora bir eklenti yaptı. Bunun üzerine CHP’li üyeler raporu imzalamadı ve onlar da AK Parti’nin raporuna itirazda bulunup ek rapor hazırladı. O eklentinin müzakeresi için bir araya gelinemeyince rapor atıl kaldı.” açıklamasını yaptı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop da geçen senekine benzer bir şekilde şunları söylemiştir: “15 Temmuz Araştırma Komisyonu çalışmalarına 4 Ekim 2016 tarihinde başlamıştır. TBMM İçtüzüğü ’nün yukarıda yer verilen 105’inci maddesi uyarınca bir aylık ek süre almadığı için, söz konusu Araştırma Komisyonunun çalışmaları 4 Ocak 2017 tarihinde hukuken sona ermiştir. Buna karşın anılan komisyon tarafından süresi içerisinde TBMM Başkanlığı’na bir rapor sunulmadığı gibi, 105’inci maddede öngörüldüğü şekilde komisyonunun çalışmalarını süresi içerisinde tamamlamamasının nedenleri ve o ana kadar varılan sonuçlar üzerinde Genel Kurul’da görüşme açılması yoluna da gidilmemiştir.” diyerek sorumluluğu komisyona ve başkanlığına geri iade etti.
Kimin haklı kimin haksız olduğu tartışmaları, konunun dedikodu yönüdür. Esas olan, sorumlu kişilerin ortadaki vahametin farkına vardıklarından birbirlerini suçlamamaları ve kavram karmaşası yaratarak meselenin iç yüzünü kamuoyundan gizleme yoluna gitmeleridir. Diğer yönüyle hem kamuoyu oyalanmakta hem de sonuçsuzluğun devamlılığı sağlanmaktadır. Ya da baştan beri “hiç” edilmesine karar verilen bir raporla ilgili olarak herkes kendi rolünü mü oynamaktadır?
Her iki durumda da ortada bir görev ihmali olduğu apaçıktır. Bu durum yeni bir tartışma konusu olan ihmalin sorumlularına yönelik tedbirler alınmasını gündeme getirmelidir. Ayrıca ve en önemlisi en kısa sürede, bu zamana kadarki eleştirilen konular da giderilerek yeniden bir komisyon teşkil edilmeli ve yıllardan beri ortaya çıkarılması beklenen gerçekler, en kritik şahısların da iştirakiyle şüpheye yer bırakmayacak şekilde, milletin şahitliğinde, yasak ve baskılara maruz kalınmaksızın ortaya çıkarılmalıdır.