Gezi Davası’nın, Çarşı Davası ile birleştirilmesinin ardından ikinci duruşması, bugün Çağlayan Adliyesi’nde görüldü.
Yargılanan tutuklu iş insanı Osman Kavala duruşmaya katılmadı.
Savcı, Kavala’nın tutukluluğunun devamını talep etti.
Mahkeme de oy çokluğuyla bu talebi kabul etti.
Bir sonraki duruşma 17 Ocak 2022’de görülecek.
Osman Kavala’nın tahliyesi yönünde oy veren üye hakim Kürşat Bekdaş, gerekçesinde şu ifadeleri kullandı:
“Sanığın savunmasının alınmış olması, delillerin toplanmış olması, dosya kapsamı, delil durumu, dosyanın geldiği aşama, bu aşamadan sonra sanığın delil karartma ihtimalinin olmaması, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, tutukluluğun bir tedbir oluşu, tutuklulukta istenen amaca adli kontrol tedbirlerinden bir veya birkaçının uygulanması ile ulaşılabileceği, değerlendirilerek sanığın duruma göre ölçülü olmayan tutukluluğun devamı yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmayarak, sanığa uygulanacak ölçülü bir veya birkaç adli kontrol tedbiri ile tahliyesi görüşü ve kanaatindeyim.”
Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında, iş insanı Osman Kavala’nın eşi ekonomist Prof. Dr. Ayşe Buğra, “4 yıldır aynı kelimelerle aynı karar veriliyor. Savcılar soru sormuyorlar, hangi somut eylemlerle suç işlenmiş sormuyorlar. Endişem bu durumun kanıksanması ve normalleşmesi. Kesinlikle normal kabul edilmemesi gereken bir durum” diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise “Siyaset kurumu ve yargı ancak el birliğiyle bu ülkeye bu kadar kötülük yapabilirdi. Bunun adı artık kötülüktür gerçekten” dedi.
Siyasetin ve yargının bunu ortaklaşa yaptığını belirten Tanrıkulu, “Türkiye’nin ekonomisi çökmüş durumda, hukukun üstünlüğü yok” dedi ve ekledi:
“Ama hiç olmazsa işleyen bir mekanizma var Avrupa Konseyi’nde. Önümüzdeki hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10 Aralık 2019’da verdiği bir karar var ve o kararı yürütmekle görevli olan Bakanlar Kurulu’nun toplantısı var.
“Bu dosyada ortalama bir vatandaşımızı ikna edebilecek bir delil başlangıcı bile yok. Hala HTS kayıtları, baz istasyonları gibi saçma sapan, tamamen gerçekten uzak dayanaklarla bir insanı içerde tutmak yaşam hakkına müdahaledir gerçekte.”
Kavala’nın avukatı: Sadece yanlış bir hukuk karar olarak nitelendirilmemeli
Osman Kavala’nın Avukatı Deniz Tolga Aytöre de bu davanın Osman Kavala’nın tutuklu kılınabilmesi için hukuka karşı verilen bir mücadele haline geldiğini söyledi.
Bugünkü duruşmanın Türk yargısı için bağımsızlık ve siyasetin müdahalesi konusundaki endişeleri gidermek için önemli bir fırsat olduğunu fakat yargının bu şansı kullanamadığını belirten Aytöre, “Bu kadar meşru olmayan, somut olmayan delillerle gerekçelerle bir insanın anayasal hakkını elinden almak artık sadece yanlış bir hukuki karar olarak nitelendirilmemeli, bizce bu kamu yetkisini kötüye kullanma sorunu haline geldi” dedi ve ekledi
“Bundan sonra biz bu sorunun altından nasıl kalkılacağını takip etmekten başka bir şey yapmayacağız.”
Norveç PEN Türkiye Danışmanı Caroline Stockford da duruşmanın ardından adliye önünde yaptığı açıklamada, “Büyük bir hayal kırıklığı içindeyiz. Bu karar anayasaya aykırı. Absürt bir yargılamada absürt bir karar çıktı” dedi.
Osman Kavala, 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu.
Kavala önce önce 2014 yılında açılan Gezi Parkı Davası sanıklarından biri olarak yargılanmış, bu davanın diğer 8 sanığı ile birlikte 2015 yılında beraat etmişti.
Kavala’nın 18 Ekim 2017’de gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla birlikte Gezi protestolarıyla ilgili ikinci bir dava açılmıştı.
2019’da tüm sanıklar beraat etmiş fakat Osman Kavala, hakkında başka bir soruşturma olduğu gerekçesiyle tahliye edilmemişti.
Daha sonra Kavala, Çarşı Davası diye bilinen davanın yeni Gezi Davası’yla birleştirilmesiyle yeni bir davanın sanığı haline gelmişti.
Hukuki süreç
İkinci Gezi Parkı Davası’nda yargılanan Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mine Özerden “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma”, “mala zarar verme”, “nitelikli yağma”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi”, “kasten yaralama”, “ağırlaştırılmış yaralama” ve “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlamalarından yargılandıkları davada beraat etmişlerdi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi bu yıl 22 Ocak’ta beraat kararlarını bozmuştu.
Mahkeme, Ocak ayında dava dosyasının yeniden incelenmek ve hüküm kurulmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmetmiş, eksik delillerin sağlanması ile yargılamanın devamına karar verilmişti.
5 Şubat’ta da Osman Kavala’nın yargılandığı diğer davaların da bu dava ile birleştirilmesine karar verilmişti.
28 Nisan’da ise Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Gezi Parkı eylemleri sırasında “hükümeti yıkmaya teşebbüs ettikleri” iddiasıyla Beşiktaş Çarşı Grubu’na üye 35 kişi hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan davada verilen kararı 6 yıl sonra bozmuştu.
Mahkeme, Gezi ana davasıyla, bu davanın birleştirilip birleştirilmeyeceğini İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sorma kararı almıştı.
Davaların birleşmesi kararı kesinleşince, bu davanın sanığı 16 kişi ile Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ile 35 Çarşı grubu üyesinin birlikte yargılanmaları kararlaştırılmıştı.
52 sanıktan oluşan yeni dava, Gezi olaylarının ana davası haline gelmişti.
AİHM, Kavala’nın serbest bırakılmasını istemişti
Anayasa Mahkemesi (AYM), Osman Kavala’nın Gezi Parkı davasından tutukluluğuna yönelik başvurusunu, 22 Mayıs 2019’da reddetmiş, bunun üzerine avukatları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştu.
AİHM, 10 Aralık 2019 tarihli kararında, Kavala’nın “makul şüphe olmadan, siyasi nedenlerle tutuklanması ve AYM’nin bireysel başvurusunu makul sürede incelenmemesini” gerekçe göstererek, bu durumun hak ihlali olduğunu belirterek, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istemişti.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de Eylül ayında Türkiye’ye, Osman Kavala’nın tutukluluğunun sona erdirilmesi yönündeki AİHM kararını uygulama çağrısı yapmıştı.
Büyükelçiler krizi
10 ülkenin (ABD, Almanya, Fransa, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda) Ankara büyükelçisi 18 Ekim’de ortak bir bildiriyle Osman Kavala’nın “serbest bırakılmasını” istemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce büyükelçilere “Bunları ülkemizde ağırlama lüksümüz olamaz” açıklamasıyla tepki göstermiş, daha sonra da “Dışişleri Bakanlığı’na bu 10 büyükelçinin istenmeyen kişi” ilan edilmesi talimatı verdiğini açıklamıştı.
Dışişleri Bakanlığı ile 10 ülke arasında yoğun bir diplomasi trafiği yürütülmüş ve sonunda kriz 10 ülkenin büyükelçisinin “Viyana Anlaşması’nın 41. Maddesi’ne riayet edecekleri” yönündeki açıklaması ile aşılmıştı.
Osman Kavala kimdir?
Osman Kavala, 2 Ekim 1957’de Fransa’nın başkenti Paris’te doğdu. İngiltere’de Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 1982 yılında Kavala Grubu şirketlerinin yönetimini üstlendi.
1983 yılında İletişim Yayınları’nın kuruluşuna katılan Kavala, 1990’ların başından beri birçok sivil toplum kuruluşuna destek oldu.
Kavala, 2002’den beri kâr amacı gütmeyen bir kültür kurumu olarak faaliyetlerini sürdüren Anadolu Kültür Vakfı’nın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı. Ayrıca Açık Toplum Vakfı, TESEV, TEMA Vakfı, Tarih Vakfı, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı gibi pek çok sivil toplum örgütünde kurucu üye, yönetim kurulu üyesi veya danışma kurulu üyesi.
Uluslararası Af Örgütü’nün de bağışçılarından olan Kavala, Türkiye’de risk altında olan kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaları nedeniyle 2019 yılında Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü’ne layık görülmüştü.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi de Kavala’ya yine 2019 yılında, demokratik toplum çalışmalarına katkıda bulunduğu için “Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü”nü vermişti.
Kaynak: BBC Türkçe