İstanbul’dan Alman İstihbaratının Zirvesine

Almanya, tarihinde bir ilke tanıklık ediyor. Ülkenin iç istihbarat teşkilatı BfV’nin başına ilk kez göçmen kökenli bir isim, Sinan Selen getirildi. İstanbul’da doğup çocuk yaşta Almanya’ya göç eden Selen, hukuk eğitimi ve güvenlik bürokrasisindeki deneyimleriyle bu göreve uzandı.

Bu atama, kişisel bir başarı öyküsü olduğu kadar, göçmen kimliğinin kamu kurumlarında nasıl konumlandığı, Türkiye-Almanya ilişkilerinin hangi eksende seyrettiği ve Avrupa’nın güvenlik önceliklerinin nasıl şekillendiği sorularına cevap aramak açısından da önemli.

Selen’in bu yükselişini anlamak için bireysel hikâyesine, eğitimine ve kariyer adımlarına bakalım.

(Not: Yazının sonunda Almanya’nın istihbarat yapılanmasına dair bir özeti okuyabilirsiniz.)

Sinan Selen Kimdir?

Sinan Selen, 1972 yılında İstanbul’da doğmuştur. Dört yaşındayken, Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’de gazeteci olan ve seküler bir dünya görüşünü benimseyen anne ve babasının görevi nedeniyle ailesiyle Almanya’nın Köln kentine yerleşmiştir. Köln’de büyüyen Selen, toplumunda ve okulunda aktifti: Lisesinin öğrenci gazetesinde yazdı ve küçük yaşlardan itibaren yerel bir St. John’s Ambulans (Johanniter-Unfall-Hilfe) servisinde gönüllü olarak sağlık görevlisi olarak çalıştı.

Bu erken deneyimler kamu hizmeti ve güvenliğe olan ilgisini besledi. Selen, Köln Üniversitesi’ndepolis hukuku, Avrupa Birliği hukuku ve idare hukuku gibi konulara odaklanarak hukuk okudu. Hukuk ve güvenlik konularındaki bu güçlü akademik temel, daha sonra bir terörle mücadele uzmanı ve anayasa avukatı olarak kariyerinin temelini oluşturdu.

Selen, serbest avukat olarak kısa bir süre çalıştıktan sonra, 2000 yılında Alman Federal Kriminal Dairesine (BKA) katılarak kamu güvenliği kariyerine başladı. Selen, bu tarihten itibaren Almanya’da güvenlik bürokrasisinde çeşitli görevler üstlenmiştir:

  • BKA bünyesinde kariyerine başlayan Selen, bir dönem eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in yakın koruma ekibinde yer almıştır.
  • 11 Eylül 2001 ABD terör saldırıları sonrasında Hamburg’daki soruşturma ekibinde görev yapmış,
  • 2006 yılında Köln ve Koblenz trenlerine konulan bombaların faillerini kısa sürede yakalayan operasyonu bizzat yönetmiştir.
  • Bu başarılarının ardından Almanya İçişleri Bakanlığı’nda terörle mücadele ve uluslararası iş birliği birimlerinin başına getirilmiş,
  • 2009’da Federal Polis Teşkilatı’nda sınır ötesi suçlarla mücadele biriminde,
  • 2011’de ise kamu güvenliği biriminin başında görev yapmıştır.
  • 2016 yılının başlarında Alman hükümeti, Sinan Selen’i Türkiye ile yürütülen terörle mücadele ve mülteci iş birliği görüşmelerinde özel temsilci olarak görevlendirmiştir. Bu kritik rolde Selen, Ankara’da Türk yetkililerle yürütülen güvenlik müzakerelerinde Almanya’yı temsil etmiştir. Görüşmeler sırasında Türkiye’nin, Almanya’daki Gülen yapılanması mensuplarının iadesi taleplerine Selen açıkça karşı çıkmıştır.
  • Basına yansıyan bilgilere göre bu toplantılarda Selen, çoğunlukla Almanca konuşarak “Alman devletinin bir memuru” tavrıyla hareket etmiş ve yalnızca gerektiğinde çevirmenine Türkçe yardımcı olmuştur. Nitekim uzun süre çifte vatandaş olan Selen’in, Türk vatandaşlığından ayrılarak yalnızca Alman vatandaşlığını sürdürmeyi tercih etmesi de Alman basınında vurgulanmıştır. Bu tavrı, onun Türkiye kökenli olmasına rağmen Alman hukukunun önceliğine sadık kaldığını göstermiş ve Alman güvenlik çevrelerinde saygınlık kazandırmıştır.
  • 2016–2018 arasında Selen özel sektörde (dünyaca ünlü turizm şirketi TUI’de Güvenlik Direktörü olarak) görev yapmışsa da Kasım 2018’de yeniden kamu hizmetine dönerek Alman iç istihbarat teşkilatı BfV’ye (Bundesamt für Verfassungsschutz – Anayasayı Koruma Teşkilatı) üst düzey yönetici olarak atanmıştır.

2019–2025: BfV Başkan Yardımcılığından Başkanlığa

Sinan Selen, 2019’da Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) Başkan Yardımcılığına atanarak Almanya’da göçmen kökenli ilk üst düzey istihbarat yöneticisi olmuştu. 2025’te ise kurumun başına getirilerek bu kez göçmen kökenli ilk BfV Başkanı unvanını aldı. Her iki dönemde de Türkiye’de hem siyaset hem de medya cephesinde tepkiler birbirine benzer bir çerçevede şekillendi: Gurur ve ihtiyatın yan yana durduğu, sessizlikle karışık temkinli bir ilgi.

Türk Medyasının Yaklaşımı

2019’daki başkan yardımcılığı ataması, Türkiye medyasında geniş yankı bulmuştu. Ana akım medya ve iktidara yakın medya organları bu gelişmeyi “tarihi bir ilk” olarak duyurarak bir Türk kökenlinin Alman istihbaratında yükselmesini ajans diliyle, biyografik bilgiler eşliğinde sundular. Şimdiki başkanlık ataması ise Selen’in uzun yıllardır başkan yardımcılığı tecrübesine vurgu yapılarak entegrasyon açısından bir başarı öyküsü gibi sunuldu.

İktidar muhalifi basın çevreleri, haberi Selen’in kariyerini ve göçmen kimliğini ön plana çıkararak ele aldılar.

Buna karşın Yeni Akit Gazetesi ise, Selen’in “FETÖ iadesine karşı çıkan bir isim” olduğunu vurgulayan provokatif bir dil kullandı.

Türk Siyasetçilerinin Tutumu ve Genel Değerlendirme

Her iki dönemde de Ankara’nın resmî makamlarından doğrudan bir açıklama gelmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu (2019) ve Hakan Fidan (2025) ile MİT, kamuoyuna açık tebrik veya eleştiri mesajı yayımlamadı. Bunun ardında iki temel sebebin var olduğundan bahsedebiliriz:

  • İlki diplomatik teamül. Zira atamanın Alman iç siyasetine dönük bir tasarruf olması ve göreve başlama tarihine dair resmi bir açıklamanın beklenmesi olabilir.
  • İkincisi ise siyasi hesap. 15 Temmuz sonrasında Almanya’nın Gülen yapılanmasına dair Ankara’nın beklentilerini karşılamaması, özellikle Selen’in bu konuda “bir Alman memuru gibi” hareket etmesi nedeniyle Türkiye’nin temkinli kalması.

Dolayısıyla 2019’daki atama “sembolik bir gurur” ile “temkinli bir kuşku” arasında değerlendirilmiş, 2025’te ise bu tablo daha gerçekçi bir kabullenmeye dönüşmüştür. Ankara, Selen’in Alman devlet politikasının çizgisinden ayrılmayacağını öngörmüş, medya ise hem göçmen kökenli bir başarının hikâyesini yazmış hem de Türkiye’nin hassasiyetlerine mesafeli durabileceğini hatırlatmaktan geri durmamıştır.

Böylece Selen’in yükselişi, bir yandan Almanya’daki entegrasyon tartışmalarının sembolü olurken, öte yandan Türkiye’de diaspora kökenli bürokratların uluslararası konumlanışına dair çelişkili duyguları da açığa çıkarmıştır.

Almanya ve Avrupa’dan Gelen Tepkiler

Sinan Selen’in BfV başkanlığına atanması Almanya’da büyük yankı uyandırdı. Merkez siyasetçiler ve ana akım basın, onun 20 yılı aşkın tecrübesini öne çıkararak atamayı genellikle olumlu karşıladı. CDU’lu Roderich Kiesewetter ve Yeşiller’den Konstantin von Notz gibi isimler, Selen’in terörle mücadele ve casusluk alanındaki uzmanlığına vurgu yaptı. İçişleri Bakanı ise Selen’i “deneyimli bir güvenlik uzmanı” olarak nitelendirdi.

Ancak aşırı sağcı AfD cephesi, Selen’in partiyi “kesinleşmiş aşırı sağcı oluşum” olarak sınıflandıran raporlardaki rolünü hatırlatarak sert tepki gösterdi. AfD yanlısı yayınlar, onun Türk kökenini hedef alıp tarafsız olmayacağını iddia etti. Aşırı sağcı çevrelerde, hatta “Almanya’nın İslamlaştırılması” gibi komplo teorilerine varan yorumlar öne çıktı. Buna karşılık merkez ve merkez-sol siyasetçiler Selen’i liyakat üzerinden savunurken, sol çevrelerde ise PKK sempatizanlarına karşı sert bir çizgi izleyeceği endişesi dile getirildi.

Avrupa ülkelerinin tepkileri ise göç politikaları ekseninde farklılaştı. Göçmen karşıtı söylemlerin güçlü olduğu Macaristan ve Polonya’da, hükümet yanlısı medya haberi “Müslüman bir göçmen Alman istihbaratının başına geçti” gibi manşetlerle aktardı. Bu yorumlar, Selen’in kökenini ön plana çıkararak Almanya’yı “çok kültürlülüğün aşırılığı” üzerinden eleştirme amacını taşıyordu. Buna karşın Fransa, İspanya, İsveç gibi ılımlı göç politikaları olan ülkelerde, haber daha nötr bir şekilde Selen’in kariyeri ve uzmanlığına odaklanarak duyuruldu. Bu çevrelerde Selen’in yükselişi, Almanya’nın entegrasyon başarısının sembolü olarak değerlendirildi.

Türk Diasporasının Bakış Açısı

Türk diasporası içinde ise farklı sesler öne çıktı. Aleviler, seküler kökeni ve gazeteci bir aileden gelmesini entegrasyon açısından gurur verici bulurken, aşırı sol ve Kürt hareketiyle ilgili hassasiyetler nedeniyle ihtiyatlı bir yaklaşım sergilediler. Kürt diasporası, özellikle PKK sempatizanı kesimler, Selen’in terörle mücadeledeki katı tutumunu olumsuz karşıladı. Buna karşılık Gülen hareketi mensupları, Selen’i 2016 sonrasında Türkiye’nin iade taleplerine karşı duran ve hukukun üstünlüğünü savunan bir bürokrat olarak gördükleri için atamayı memnuniyetle karşılamış görünüyorlar.

Sonuç ve Genel Değerlendirme

Selen’in başkan yardımcılığı döneminde, resmi kaynaklara göre Almanya’da 11 terör saldırısının önlenmesinde rol alması, onun kariyerindeki öne çıkan basamaklar olarak vurgulandı. Hem sahadaki operasyonel tecrübesi hem de bakanlık seviyesindeki politika deneyimi, onu çok yönlü bir güvenlik uzmanı haline getirdi. Çifte vatandaşlıktan çıkarak Türk vatandaşlığını bırakması da sadakatini tartışmasız biçimde Almanya’ya yönlendirdiğinin sembolü olarak değerlendirildi.

Temel Konulara Yaklaşımı

  • Öncelikler ve Uyarılar: BfV’deki görevlerinde Selen, özellikle aşırı sağ tehdidin altını çizdi. Neo-Nazi ağlarının ve AfD içindeki yapılanmaların daha yakından gözetilmesini destekledi. Aynı zamanda cihatçı gruplara karşı teyakkuzunu sürdürdü.
  • Casusluk Faaliyetleri: Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerin casusluk faaliyetlerine dair uyarıları, güvenlik politikalarında “paradigma değişimi” ihtiyacına işaret eden görüşlerle birleşti.
  • Kürt Meselesi: Bu konuda Selen’in yaklaşımı, Almanya’nın PKK’yı terör örgütü olarak görme çizgisini savunmakla sınırlı kaldı. Ankara’nın siyasi temelli geniş iade taleplerini reddederek sivil özgürlükler konusunda da kırmızı çizgiyi korudu.
  • Aleviler: Herhangi bir mezhepsel veya dini tutum takınmadı. Laik geçmişi ve profesyonel odağı nedeniyle bu topluluğa karşı tarafsız kaldı.
  • Gülen Hareketi: Almanya’nın 15 Temmuz ve Gülen meselesindeki şüpheci tutumuyla uyumlu hareket etti. Selen, bu hareketi toptan kriminalize etmeyip hukuka dayalı olarak yalnızca somut suçlara odaklanılmasını savundu.

Erdoğan-AKP Hükümeti ile İlişkiler

AKP iktidarı ve destekçi çevreleri başlangıçta Selen’in başarısını memnuniyetle karşılamakla beraber, onun Türk kimliği ile Türk çıkarlarına otomatik bir destek sağlamayacağının da farkındadırlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi kamuoyu önünde Selen hakkında doğrudan konuşmasa da hükümete yakın medya Selen’in kariyerini ve Türk kökenini öne çıkararak olumlu bir tablo çizmiştir. Yine de özellikle “FETÖ” meselesi ve Almanya’da yaşayan muhalif unsurlar konusunda Selen’in duruşu nedeniyle, AKP iktidarı yanlısı bazı yayın organları ve yorumcular rezerv koymayı ihmal etmemişlerdir.

2016’da Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından Türkiye ile güvenlik görüşmelerini koordine eden özel temsilci olarak görevlendirilen Selen, Ankara’nın Gülen hareketi mensupları ve muhalifler için yaptığı iade taleplerine karşı çıktı. Bu süreçte görüşmeleri çoğunlukla Almanca yürütmesi, Alman hukukunu ve bağımsızlığını öne çıkarma iradesi olarak yorumlandı. Bu tutum, onun Alman güvenlik çevrelerinde “hukukun üstünlüğüne bağlı bir memur” olarak saygınlık kazanmasını sağladı.

15 Temmuz sonrasında Ankara’nın gönderdiği “iade listelerine” rağmen Selen’in bunları reddetmesi, Almanya’nın dış baskılar karşısında bağımsızlığını koruma iradesi olarak öne çıktı. Türk hükümetinin siyasi gündemini değil, Almanya’nın güvenlik çıkarlarını esas aldı. Bu da hem Ankara’daki şüpheleri hem de Almanya’daki aşırı sağcıların “Türkiye’nin dayatması” şeklindeki asılsız iddialarını boşa çıkardı.

Selen, kamuoyu önünde düşük profilli, iş odaklı bir bürokrat olarak kaldı. Onun hikâyesi, göçmen kökenli bir çocuğun Almanya’nın iç istihbaratının zirvesine çıkışını simgeleyen güçlü bir entegrasyon örneği olarak yorumlandı.

Neticede,

Genel tabloya bakıldığında, Almanya içinde Selen, liyakatli bir uzman olarak öne çıkarılırken, aşırı uçlar onun kökeni üzerinden saldırı geliştirdi. Avrupa’da göç politikalarına göre değişen yorumlar yapıldı; diaspora içinde ise farklı gruplar kendi hassasiyetlerine göre olumlu ya da ihtiyatlı tepkiler verdiler.

Elbette zamanın nelere gebe olduğunu bilmiyoruz. Uluslararası ilişkiler bağlamında menfaat odaklı yaklaşımlar ve iç güvenlik eksenli kaygılar geçmişte politikalarla tutarlı olma beklentisinin askıya alınmasına neden olabilir. Yeter ki hukukun üstünlüğünden ve temel insan haklarının savunulmasından ve korunmasından vazgeçilmesin.


EK: Almanya’nın İstihbarat Yapılanması

Almanya’da istihbarat sistemi üç ana kurum üzerine kuruludur ve doğrudan federal hükümete bağlıdır:

  • BND (Bundesnachrichtendienst): Yurt dışı istihbarattan sorumludur; siyasi, askeri ve ekonomik bilgiler toplar. ABD’nin dış istihbarat kurumu CIA’e benzetilebilir ve Şansölyelik’e bağlıdır.
  • BfV (Bundesamt für Verfassungsschutz): Yurt içi tehditleri izler; aşırı sağ ve sol örgütler, radikal İslamcı gruplar, yabancı istihbarat faaliyetleri, PKK gibi konulara odaklanır. Ayrıca anayasal düzeni tehdit eden diğer yapılar (ör. Reichsbürger hareketi) de görev alanına girer. Köln merkezlidir ve İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır.
  • MAD (Militärischer Abschirmdienst): Alman ordusu içindeki casusluk, aşırıcılık ve sabotaj faaliyetlerini engellemeyi ve Bundeswehr personeli arasında aşırılık (özellikle sağ aşırılık) tespiti ve güvenlik incelemelerini yürütür. Savunma Bakanlığı’na bağlıdır.

Bunlara ek olarak, federal yapının bir gereği olarak her eyalette (Land) kendi Anayasayı Koruma Teşkilatı (LfV) bulunur. Bu kurumlar eyalet içindeki tehditleri izler ve BfV ile koordineli çalışır. Federal ve eyalet kurumlarının birlikte çalıştığı ortak merkezler (ör. GETZ) sayesinde bilgi paylaşımı sağlanır.

Almanya’da şehir veya belediye düzeyinde bağımsız bir istihbarat kurumu yoktur. Yerelde yürütülen çalışmalar, doğrudan ilgili eyaletin LfV’si tarafından yürütülür.

Tüm bu yapılar, Federal Parlamento’daki Parlamentarische Kontrollgremium (PKGr) gibi komisyonlar aracılığıyla denetlenir. PKGr, istihbarat kurumlarının yasalar çerçevesinde çalışıp çalışmadığını denetler ve parlamenter hesap verebilirliği sağlar.

Sonuç olarak, Almanya’nın istihbarat sistemi üç sütunlu bir federal yapı üzerine oturur: BND (dış), BfV (iç) ve MAD (askerî). Eyaletlerdeki LfV’ler bu yapıyı tamamlar. Sistem hem merkezî koordinasyon hem de sıkı demokratik denetim mekanizmalarıyla çalışır.


Kaynaklar:

Türkiye ve Almanya basınındaki haberler, resmi açıklamalar ve analizlerden derlenmiştir. Önemli noktalar, ilgili haberlerin özgün ifadeleriyle desteklenerek sunulmuştur.

aa.com.tr
bianet.org
bild.de
bnd.bund.de
bundestag.de
bundeswehr.de
dailysabah.com
de.wikipedia.org
deutschlandfunknova.de
en.wikipedia.org
ha-ber.com
haberler.com
hurriyetdailynews.com
jungefreiheit.de
sozcu.com.tr
sueddeutsche.de
taz.de
tr.wikipedia.org
verfassungsschutz.de
yeniakit.com.tr
yenisafak.com