Taliban Afganistan’da hükümet güçleri karşısında bir “çökertme ivmesi” yakalamışken, Türkiye’nin Kabil Havalimanı’nda koruyucu ve işletmeci olarak kalma planı için umutlar azalıyor. ABD’nin desteğini aldıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki ısrarı hem zamana hem ters akıntıya karşı bir çabaya dönüştü. Amerikan yönetimi de Kabil’in 90 gün içinde düşebileceği öngörüsüyle kendi büyükelçiliğini kaçabilecekleri yere yani havaalanına taşımayı düşünüyor.
Kabil misyonu için Amerikan desteği ve Afgan hükümetinin onayının yeterli olmadığı baştan belliydi. Vilayetlerin ardı ardına düştüğü bu trajik değişim karşısında Erdoğan bu kez Taliban’la anlaşmak için kapıları zorlamaya başladı.
Erdoğan’ın Taliban ile aralarında dini inanç bakımdan farklılık olmadığı açıklaması zemini yumuşatma hamlesiydi. Fakat Taliban’ın stratejisi açık ve olası bir Türk rolünü dışlıyor. Hedefleri Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin çekip gitmesini ve Taliban’ın Kabil’de iktidarı ele almasını içeriyor. Taliban’ın dinsel paydaşlık ya da kardeşliğinin bu hedefin önünde bir engele dönüşmesine izin vermeye niyeti yok.
Pakistan faktörü
Kuşkusuz Taliban’ın belli şeylere ikna edilmesinde en kestirme yol Pakistan. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da İslamabad’da Pakistan Başbakanı İmran Han ile bu konuyu konuştu. Tam bu sırada Erdoğan’ın “Taliban’la bazı görüşmelere varıncaya kadar şu anda ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta belki ben bile onların lideri durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir” demesi yankı uyandırdı. Bu açık pozisyon, Erdoğan’ın misyon için çok fazla kredi koyduğunu gösteriyor. Akar, İslamabad’daki kritik temasların ardından neticeye dair “Önümüzdeki günlerde konu şekillenecek” demekle yetindi.
Pakistan sayesinde Taliban’la yüz yüze ve üst düzey temas kurulursa bunun belli sonuçları olabilir. Taliban lideri Hibetullah Ahundzade’nin Pakistan Başbakanı dışında yabancı bir liderle görüştüğüne dair bir bilgi yok. Aleni temasları siyasi heyet başkanı Molla Abdülgani Berader yürütüyor. 28 Temmuz’da Pekin’de Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile görüşen de Berader’di. Diğer ülkelerle Ahundzade arasındaki mesajlaşmanın Pakistan üzerinden yürüdüğü de biliniyor.
Pakistan, Taliban’ın ortaya çıkmasındaki başat rolü nedeniyle örgütün üzerinde nüfuz sahibi olsa da 11 Eylül saldırılarını izleyen zorlu yıllar ve Tehrik-e Taliban Pakistan gibi İslamabad’ın başına bela olan örgütlerle yaşadığı çatışmalar durumu epey değiştirdi. Taliban iktidara yürürken Pakistan’la bağlara önem veren ama kararlarında özerkliğini koruyan bir görüntü veriyor.
Han’ın “Türkiye ve Taliban için en iyisi yüz yüze diyalog” sözleri de İslamabad’ın etki kapasitesinin garanti olmadığına işaret ediyor. Elbette Han’ın ağırlığı Türkiye’nin Taliban’la görüşmesi için yeterli olabilir. Han’ın Afganistan’da çatışmalara son verecek bir siyasi çözüm konusunda umutlu olmadığına dair sözleri de Taliban’ın kendi yolunda ilerlediğine dair durumu teyit ediyor. Han birkaç ay önce İslamabad’da görüştüğü Taliban liderlerinin sergilediği tutumu da şöyle aktarıyor:
“Eşref Gani görevde olduğu sürece bir siyasi çözüm olmayacak ve müzakere masasına oturulmayacak.”
Üç ay içinde Taliban bu sözü daha kararlılıkla söyleyecek saha üstünlüğü elde etti. Bu ayrıca Türkiye’nin Taliban ile Afgan hükümeti arasındaki barış görüşmeleri için arabuluculuk arayışını da sakatlayan yeni saha gerçekliği.
Taliban pragmatik davranabilir mi?
Taliban’ın stratejisi başta komşular olmak üzere uluslararası aktörlere güvenceler vererek 1996-2000 döneminde karşılaştıkları dışlanmışlık ve tecridin tekrarlanmasını önleme amacını da içeriyor. Bu çerçevede İran, Rusya, Çin ve Hindistan’a iyi komşuluk, “terör örgütlerine himaye sunmama” ve sınırları koruma gibi güvenceler verdiler.
ABD ile Şubat 2020’de anlaştıktan sonra kaçınılmaz bir devir teslime evrilen sürecin tersine dönmeyeceğini hesap eden bölgesel aktörler Taliban’ın iktidara döndüğü seçeneğe şimdiden hazırlanıyor. Türkiye de Taliban açısından dostluğunu kazanması elzem bir aktör. NATO içindeki tek Müslüman ülke ve Batı ile konuşabileceği bir kanal. Bu bakımdan eğer askerlerini çekmezse Türkiye’yi de işgalci güç olarak göreceklerini belirten Taliban yeni bir parantez açabilir mi? Sanırım Taliban’la pazarlık arayanlar meselenin bu boyutuna bakmasını istiyor.
Londra merkezli internet haber sitesi Middle East Eye’a konuşan Taliban sözcüsü Muhammed Naim, Erdoğan ile görüşme olasılığına dair soruya şu yanıtı veriyor:
“Herkes liderimizle görüşmek istiyor. Evet, biz de bunun isteriz, ama doğru koşullarda. Doha’daki Türk büyükelçiliği ile aramızda iletişim var. Ve tüm ülkelerle ilişki kurmayı seviyoruz.”
Bununla birlikte Naim, Kabil misyonunu reddettiklerini de yineliyor:
“Türkiye’ye Kabil Havalimanı’nın güvenliği konusunda tüm samimiyet ve açıklıkla sözümüzü söyledik. Tüm yabancı güçler ülkemizi terk etmelidir.”
Geriye bir soru kalıyor: Bu tutum liderler düzeyinde bir görüşmeyle değişebilir mi?
‘Kabil Havalimanı’nın güvenliği Afganlar için bir öncelik değil’
Afgan hükümetinden konuştuğum bir kaynak şunları söylüyor:
“Afganistan’da herhangi bir ülkenin barış çabası önemlidir, özellikle Türkiye Müslüman bir ülke olarak hayati bir rol oynayabilir ancak yeni gelişmeler Afganların oturup sorunlarını çözme zamanının geldiğini gösteriyor. Şiddeti durdurmanın ve kapsamlı bir siyasi çözüm üzerinde anlaşmanın zamanı geldi. Türkiye gibi ülkeler barış sürecini desteklemeli. Şu anda Kabil Havalimanı’nın güvenliği Afganlar için bir öncelik değil.
“Hayatlar, barış ve siyasi bir çözüm önceliklidir. Muhtemelen tüm taraflar, yeni bir siyasi anlaşma gerçekleşene kadar Kabil Havaalanı’nı korumak için Türkiye ile hemfikir olacaktır.”
Aynı kaynak, Taliban’ın da bu misyona rıza gösterme ihtimaline dair olarak da “Türk yetkililerin doğrudan Taliban temsilcileriyle görüşmesi ve Taliban’ın şartlarına göre bir anlaşmaya varması ihtimali var” diyor.
Taliban açısından Türkiye ile uzlaşmanın muhtemel iki şartı olabilir:
Birincisi, Türkiye havalimanında kalabilir ama bunun Kabil’in ele geçirilmesini zorlaştıran bir misyona dönüşmesine izin verilmez. Bunun kırmızı çizgi olduğu net olarak görülüyor.
İkincisi bu misyon havaalanının açık kalması amacıyla askeri değil “teknik destek” olarak çerçevelenebilir. Havalanın teknik olarak işletilmesinde Afganistan hala yetersiz.
En iyimser senaryodan gidilirse şu söylenebilir: Taliban uluslararası diplomatik tecridin önlenmesine yardımcı olacaksa Türkiye üzerinden havaalanın açık ve güvenli bir şekilde işleyeceği güvencesini verebilir. Bu esnemeyi gösterip göstermeyeceğini kestirmek güç.
Sadece Taliban 20 yıl sonra uluslararası toplumun karşısına Afganistan’la sınırlı, daha milli, küresel cihat ağlarına mesafeli ve diplomatik açıdan daha pragmatik bir imajla çıkmaya çalıştığı izlenimi veriyor. Pek çok taraf da bu pragmatizme tutunarak Afganistan’ın bir sonraki sayfasına bakıyor.
Taliban’la hâlihazırda diyalog içinde olan Çin, Rusya ve İran’ın Kabil’de Türkiye’nin rolünü büyütmesine sıcak bakmadığı da biliniyor. Bu, Taliban’ın da dikkate alabileceği bir diğer faktör olabilir mi, olabilir. Bütün olasılık hesaplarını çöpe atacak şey ise iç savaş senaryosunun kontrolden çıkmış vaziyette ilerlemesi.
Fehim Taştekin
Kaynak: BBC Türkçe