Çocukların hataları affedilir, çünkü onların hiç kimseye karşı sorumluluğu yoktur.
Yaptıkları, deniz kenarında esen ılık bir rüzgâr gibidir, kimseyi incitmez, zarar vermez.
Bir de sorumluluk sahibi büyüklerin hataları vardır. Hata yapmamaları için işinin ehli olarak bilinen, en kıymetlilerimizi emanet ettiğimiz büyüklerimiz.
Onlara güveniriz. Verdikleri kararlarda haklı buluruz ya da öyle olduğuna inanmak isteriz. “Devletin bekası” adı altında onların himayelerinde şehit olan gençlerin ardından “Vatan sağ olsun,” der geçeriz.
Aslında şehit anne ve babaların akıllarında hep “Acaba” sorusu vardır.
“Vatan sağ olsun” deyimi, yapılması gereken her şeyin yapıldığının, elde bir can kaldığının ve onu da vermekten başka çarenin kalmadığının yansımasıdır aslında.
Peki, Muhammed Ata Kıratlı da, 02 Ağustos 2019’da, yapılması gereken her şeyin yapılmasından ve sıranın kendi canına gelmesinden sonra mı şehit oldu?
Hayır!
*****
Bütün vilayetlerimizde olduğu gibi Mardin’de de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile doğrudan görüşen ve bunu yöre halkı arasında üstünlük göstergesi olarak anlatan kişiler vardır.
Kendilerini devlet yanlısı olarak gören ya da gösteren, maddi yönden varlıklı bu kişiler, Nusaybin’in Bagok isimli kırsal alanında PKK’lı teröristlerin çoğunlukta olduğunu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ileterek onunla konuşma fırsatı buldular.
Kendilerini devletin yanında gösteren kişiler, söz konusu bölgede bir operasyon yapılması konusunda Bakan’a karşı ısrarcı davrandılar. Bagok kırsalının en hâkim tepesine, Dibek Dağı’na üs bölgesi yapılması durumunda PKK’lı teröristlerin etkisiz hale getirileceği tezini ısrarla işlediler. Ve nihayet operasyon yapılması konusunda Süleyman Soylu’yu harekete geçirdiler. Bizzat İçişleri Bakanından, bir bölge ile ilgili operasyon yapılması istendi. Ve sipariş üzerine alel acele Jandarma tarafından bir operasyon yapıldı. Gel gör ki bu operasyondan bir sonuç alınamadı.
Şöyle ki;
Süleyman Soylu’nun tüm emirlerine itaat eden Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, İçişleri Bakanının operasyon talimatını yerel komutanlıklara iletmişti.
İcra makamındaki komutanlıkların görüşü Arif Çetin’i tatmin edecek seviyede değildi:
Dibek Dağı’nın ulaşım, arazi koşulları, personel sayısı vb. nedenlerden ötürü üs bölgesi kurulmasına elverişli olmadığı ve jandarma personelinin alenen hedef haline getirileceğinden olumsuz sonuçlar doğabileceği, bunun yerine bölgeye istihbarat destekli operasyonların yapılmasının daha sağlıklı olacağı icra makamlarının görüşleriydi.
Arif Çetin ikna olmuş olsa da Süleyman Soylu’nun gözünde emri reddeden komutan imajının oluşmaması için, Dibek Dağı’na üs bölgesi kurulması için talimat verdi.
Planlanan bölgede yol çalışması yapan birliklerin emniyetini Jandarma Komando Birlikleri alıyordu.
Muhammed Ata Kıratlı da arazide emniyet tedbiri alan birliklerden birisinde görevli bir Uzman Çavuştu.
Arazinin taşlık olması Kıratlı’nın ayağının burkulmasına neden oldu.
Ayağı şişti, üzerine basamaz hale geldi. Arkadaşlarının yardımı ile zırhlı bir araca kadar götürüldü. İlk konvoy ile birliğine dönmesi planlandı.
Aynı üs bölgesinde üst üste iki gece kalınmaması gerektiğine dair prensibi er statüsündeki komandolar dahi bilmesine rağmen Teğmen Kadir G. komutasında aynı tepede 6 gece geçirildi. Kadir Teğmen uzman çavuşların yer değiştirme talebini, “Burada kalmamız planlandı,” diyerek reddetti.
Artık nerede kaç kişinin bulunduğunu bilen teröristler ani bir baskına başladılar.
Muhammed Ata Kıratlı burada şehit oldu.
Dört uzman çavuş ise ağır bir şekilde yaralandı.
Ertesi gün Dibek Dağı’na üs bölgesi açma faaliyeti iptal edildi. İş makinaları ve Jandarma personeli geri çekildi.
Ve bir anda orada bulunan askerlerde, haritada kendi topraklarımız olarak gözüken yerde bulunmamamız gerektiğine dair bir kanaat oluştu.
Kim kazandı, kim kaybetti?
*****
Yaklaşık iki hafta sonra bölgede geniş çaplı bir operasyon düzenlendi.
Dibek Dağı, tarihinde nadir görülmüş bir olaya şahit oldu.
Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü, Vali ve İl Jandarma Komutanının da aralarında bulunduğu heyet, Dibek Dağı’ndan tüm haber kanallarına canlı yayınla bağlandılar.
Arif Çetin adeta fethedilmiş düşman topraklarında bulunma gururu ile haritadan sunum yaparak terörle mücadeledeki stratejik başarılardan bahsetti.
Aslında bunun adı, “beceriksizliği gövde gösterisi ile kapatmak” idi.
Başarılı da olundu.
Hiç kimse, “Madem burada üs bölgesi açmayacaktın, neden Muhammed’i şehit olana kadar bu yerde beklettin,” sorusunu sormadı.
Yapılan idari tahkikatta hatalı bir kimse çıkmadı.
Anneyle baba tek evlatlarının ardından “Vatan sağ olsun” demek zorunda kaldı.
Liyakatsiz yöneticilerin hatalarından ötürü, daha kaç kere birileri “Vatan sağ olsun” diyecek?