Hükümetin, Suriye ve Irak’a asker göndermek için TBMM’ye getirdiği tezkereye Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ret oyu vermesi gündemdeki sıcaklığını koruyor.
Tezkerelere karşı oy kullanan CHP sonucu değiştiremedi ama tezkerenin niteliği ve de CHP’nin ortaya koyduğu gerekçeler tartışma konusu oldu.
CHP’nin bu tavrının gelecek süreçte Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde nelere yol açabileceğini konunun uzmanları euronews’e değerlendirdi.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç’e göre CHP’nin ret oyu vermesi önemli bir kırılma.
Türkiye’nin terörle mücadele ve PKK konusunu bugüne kadar partiler ve siyaset üstü bir mesele olarak ele aldığını söyleyen Prof. Dr. Serhat Güvenç, CHP’nin geçmişte bu konuda çok fazla aykırı ses çıkartmamayı tercih ettiğini ama şimdi durumun farklı olduğunun altını çiziyor.about:blank
”Son dönemde Erdoğan terörle mücadele ve asker gönderme tezkerelerini siyasetin çerçevesini kurgulamak için kullandı. Ve bu kurgudan çıkamadı. Şimdi CHP, Erdoğan’ın kurguladığı ve belirlediği gündeme uyduğu zaman büyük ölçüde muhalefet olmanın kendisine getirdiği bir takım imkanlardan yararlanamıyordu. Dolayısıyla Erdoğan rejimini eleştirecek önemli bir konudan da mahrum kalıyordu. Gündemde bu konunun özünü tartışma konusu yapamıyordu. CHP ilk defa bu kadar önemli bir konuda Tayyip Erdoğan’ın kurguladığı çerçevenin dışına çıkma kararı aldı. Bu çok önemli”.
”CHP bundan sonraki süreçte hükümetin dış politikasını daha rahat eleştirecek”
Prof. Dr. Serhat Güvenç’e göre tezkereye hayır diyen bir CHP bundan sonraki süreçlerde hükümetin dış politikasını özellikle de Suriye ve Irak politikasını çok daha rahat eleştirecek.
Yani bu bölgelerde Türkiye’yi sıkıntıya sokan gelişmeler yaşandığı takdirde CHP eleştiri yapma hakkı kazanmış ve eleştirilerini de dile getirme açısından çok daha rahat bir pozisyonda olacak.
Gara’dan beri muhalefet ve CHP’nin, Türkiye’nin Orta Doğu’daki askeri hareketliliği konusunda eleştirel bir dil kullanmaya başladığını vurgulayan Prof. Dr. Serhat Güvenç, ”Erdoğan’ın siyaseten zayıflamasıyla da, CHP tartışıp ama bir türlü hayata geçiremediği konuları da uygulama imkanı sağladı” ifadelerini kullanıyor.
”CHP yetkilileri tezkereye neden ret oyu verdiğini çok net bir biçimde açıklıyor. Torba tezkere olması, iki yıllık olması ve son olarak da kamuoyu açısından zor hazmedilecek olan gerektiğinde yabancı askerlerin ülkede konuşlandırılması meselesi… CHP, özellikle bu son konuyu tahminimce daha fazla vurgulayacak. Ve bunun da Türk kamuoyunda karşılığı sanıyorum en az terörle mücadele kadar kuvvetli. 1 Mart Tezkeresi’nde de Türk kamuoyunu en çok rahatsız eden yüz bine yakın Amerikan askerinin ülkede konuşlandırılmasıydı.”
CHP’nin reddettiği tezkereye karşı savunduğu argümanlarından biri de tezkerenin yeni bir göç dalgası oluşturacağına yönelikti. Güvenç, kendisini halka daha iyi ifade edebilmek için CHP’nin bu meseleyi daha fazla dillendireceği görüşünde.
”CHP, Kürt meselesinin çözümünde daha aktif rol alabilecek”
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç’in dikkat çektiği bir diğer mesele ise Kürt sorunu.
”Kürt meselesi konusunda çözüm yeri Meclis ve HDP meşru muhattaptır dediğiniz zaman yeni ve daha az güvenlikçi politikaya kapı açtığınızı gösteriyor” sözleriyle CHP’nin bu saatten sonra Kürt meselesinin çözümünde daha aktif rol alabileceğini belirtiyor.
”Her ne kadar süreç hızlı ilerlemese de, Kılıçdaroğlu’nun bunu ilmek ilmek ördüğünü görüyoruz. Bu mesele kamuoyunda daha az zehirli hale geldi. CHP böyle devam ederse, belki çok kısa vadede değil ama daha uzun vadede Kürt meselesinin çözümü konusunda farklı bir bakışın ortaya çıkmasını sağlayabilir.”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yaşanan istifalardan dolayı terörle mücadelenin yürütülüş tarzına ilişkin hoşnutsuzlukların olduğunu düşünen Güvenç, ”Pek de başarılı olmayan bir politikanın arkasında neden duracaksınız? sorusunu soruyor.
O nedenle CHP’nin, Erdoğan’ın genişlemiş olan yetkilerini bir de bu alanda tek başına karar verebilecek hale getirmesine itiraz edecek uygun bir ortam bulduğu kanaatinde.
Prof.Dr. Hüseyin Bağcı Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof.Dr. Hüseyin Bağcı’ya göre ise CHP’nin tezkereye hayır oyu vermesi iç politik bir manevra.
Ve bu önümüzdeki dönem, tıpkı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi koalisyona girmeden ama dışarıdan Kürtlerin desteğini alabilmek için ortaya koyduğu çok iyi bir taktik.
”CHP’nin tezkereye ret oyu vermesi son dönemdeki politikasıyla uyuşan bir tavır. CHP’nin hayır oyu vermesi iç politik bir manevra, İYİ Parti’nin evet oyu vermesi ise merkez sağdaki oyların kaçmaması için yapıldı. CHP özellikle başkanlık seçimlerinde Kürtlerin oyunu almak için onlara yakın durdu. CHP’nin hayır demesi de partiye yüzde 14 puan kazandırdı. CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oluşturulacak ittifak için HDP’yi kazandı”
”CHP-İYİ Parti birlikteliği nedeniyle CHP Kürt meselesinde aktör olamaz”
Her ne kadar seçimler için bir destek kazansa da CHP’nin Kürt meselesinin çözümünde aktör olamayacağına inanan Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı bunun gerekçesini ise CHP-İYİ Parti birlikteliğine bağlıyor. Bağcı’ya göre CHP, İYİ Parti’den Kürt meselesinin çözümü noktasında olumlu yanıt alamaz.
”2015 olaylarından sonra HDP dahil herkes dersini almış görünüyor. Hatta son HDP deklarasyonuna bakıldığında, Kürt vurgusu yok daha ziyade bir sosyal demokrat partinin programı gibi. Daha çok özgürlükler, ekonomiden tutun da çevreye kadar daha çok gündelik sorunların olduğu bir program. Açılım sürecinde de herkes dersini aldı ve o süreç PKK tarafından kötüye kullanıldı. Tayyip Beyin iyi niyeti kötüye kullanıldı. O nedenle PKK ile HDP arasında da bir görüş ayrılığı başlamış bu durum halkta da aynı. Benim Doğu’da yaptığım görüşmelerde de PKK’ya bir mesafe kazanılmaya başlanılmış. Bu açıdan bakıldığında PKK’nın parti üzerindeki görünür etkisi daha da azalacak gibi görünüyor.”
”Suriye’den gelenler Türkiye’nin değil, Esad’ın müdahalesiyle geldi. Orada CHP’nin bir yorum farkı var. Ama Türkiye’nin yakın çevresindeki askeri müdahalelerinde, kendisinin sınırları çevresinde ortaya gri alanlar çıkıyorsa yani otorite boşluğu varsa, bir terör saldırısı varsa BM’nin 51. maddesi gereğince Türkiye Cumhuriyeti gerekli önlemleri alır. Yani Suriye yönetiminin güç boşluğu Türkiye’ye yönelik terör tehdidi oluşturuyor, terör tehdidi karşısında da Türkiye kendisini koruyor.”
”Tezkere kararı bir tür koruyucu önlem mekanizması olarak düşünülmeli”
Bu tezkerelerin özellikle bu dönem Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından önemli olduğu kanaatinde Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı.
”Güvenliğin sağlanması tek taraflı değil bir güç boşluğu söz konusu. Eğer Suriye yönetimi bu bölgeyi kontrol altında tutabilseydi bir sorun olmayacaktı, Adana Mutabakatı çalışacaktı. Neydi bu? Türkiye’ye yönelik bir tehdit varsa her iki taraf birlikte hareket edecekti. Ama Türkiye’ye ortada bir tehdit var, Suriye yok. O zaman ne yapacak Türkiye? Kendi kendini korumak zorunda kalacak. Bir diğer mesele de Türkiye’nin bu bölgeden çekilebilmesi için ABD’nin de çekilmesi gerekiyor. Suriye garantiler vermediği müddetçe, Türkiye’nin bu coğrafyadan çekilmesi mümkün değil.”
İstinye Üniversitesi Güvenlik ve Savunma Stratejileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (GÜVSAM) Koordinatörü Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de CHP’nin tezkereye hayır yanıtını Türk kamuoyunun büyük çoğunluğunun kabul etmediği düşüncesinde. Ve CHP seçime çok kısa bir zaman kala hata yaptı diyor.
‘’CHP’nin bu tavrı tezkereyi bir tartışmaya açtı ama bu belirli bir çevrede yapılıyor. Türkiye’nin genelinde CHP’nin ortaya koyduğu 14 madde nedeniyle bir hareketlilik var. Bana göre seçime onsekiz ay varken büyük bir hata yaptılar. Hayır demesinin altında yatan gerekçeler de çok çocukça. CHP’nin tavrı son dakikaya kadar belli değildi. Bence HDP oylarını dikkate aldılar ve AKP’nin bu konuda biraz yıpratılabilir olduğunu gördüler. Fakat şimdi Meclis’ten tezkereye hayır çıksaydı, Türkiye oradaki silahlı güçlerini geri mi çekecekti? Yani bunun sonuçlarını düşünmeleri gerekiyordu. Muhalefet partisinin böyle bir tezkereye hayır demesi hem evet oyu verenleri hem de halkı tedirgin eder.’Ordunun o bölgede görev yapmasının engellenmesi büyük ölçüde CHP tabanını da etkiler.’
Bu süreçten sonra Millet İttifakı konusunda bir araya gelen partiler ile CHP arasında sorun olacağını söyleyen GÜVSAM Koordinatörü Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, _”T_ezkereye karşı verilen hayır oyu Millet İttifakı’nda bir ayrışmaya ya da fay hatlarının biraz daha görülmesine sebep olur. Belki de İYİ Parti ile AKP’nin içindeki belli bir grup seçimden evvel bir araya gelebilir” ifadelerini dile getiriyor.
Ayrıca CHP’nin anketlerden hareketle nasılsa Ak Parti iktidarı kaybedecek gibi varsayımlarda bulunmasını da doğru bulmuyor.
Aksine bu varsayımlar üzerinden girişilen işler neticesinde AK Parti güçlenebilir diyor.
”CHP, Suriye’de bulunmamız ya da orada bir hareket yapmamız doğrudan milletin çıkarlarına aykırıdır konusunda açık değil. Bu harekat ile tehdit sınır ötesinde engellenmeli, yarın öbür gün içimize kadar gelecek diyoruz. Yani şimdi CHP iktidara gelince bu politikayı değiştirecek mi? Yeniden demokratik, barış süreci mi başlatacağız, bunu başlatıp Kürtlerle ilgili Türkiye ayrı idari bir yapıya mı geçecek? Ya da Suriye’de, Irak’ta olanlar Türkiye’de mi olsun?”
”CHP, Türkiye’nin yaptığı operasyonlardan rahatsız olan ABD ile aynı çizgiye geldi”
GÜVSAM Koordinatörü Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de CHP’nin Kürt meselesi konusunda tek başına aktör olamayacağı görüşünde.
Bunun ancak Batı desteği ile sağlanabileceğini düşünüyor ve bunu da eleştiriyor.
”CHP’nin ret oyu vermesi Rusya için bir şey ifade etmez ama ABD ve Batı, CHP’nin ve o grubun iktidar olması için gerekenleri yapabilir” diyen Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, bundan sonra çıkacak kanunlarda ve de HDP’ye yönelik operasyonlarda CHP’ye daha fazla görevin düşebileceğini ifade ediyor.
CHP’nin bir anlamda bölgede Türkiye’nin yaptığı operasyonlardan rahatsız olan ABD ile aynı çizgiye geldiğini söylüyor Emekli Korgeneral Pekin.
”Batı, orada yeni bir sürecin başlatılması ve bu sürecin içine de Türkiye’deki Kürtlerle beraber, Suriye’deki Kürt sorununun da alınarak, bölgede bütüncül bir çözüm bulunmasını istiyor. CHP buna mı talip, bunun sözcülüğünü mü yapacak? Bunu yaparak CHP Türkiye’den oy alabilir mi ya da hala İYİ Parti ile iş birliğine devam edebilir mi? Veya üniter yapı konusunda seçmenlerine ne diyecek? Söyledikleri yapı bizi federasyona götürür. ABD, o bölgede Türkiye’nin yaptığı operasyonları menfaatine aykırı buluyor, açık açık söylüyor. Demek ki hayır oyu verdiklerine göre CHP bu mesajı aldı ve buna göre hareket edecek.”
”Bizim komutanlarımızın oradaki varlığımızdan şikayetçi olduğunu sanmıyorum”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de bulunmaktan rahatsız iddialarının da gerçeği yansıtmadığı görüşünde Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin.
”Bizim komutanlarımızın oradaki varlığımızdan şikayetçi olduğunu sanmıyorum. Biz ısrarla terör örgütü ile mutlaka mücadele edilmeli ve bu sırada Irak’ta birliklerimiz vardı ve Suriye’de de Adana Mutabakatı kapsamında terörist değiş tokuşu devam ediyordu. Şimdi bu ortamda Türkiye keşke 2011’de bu iş ortaya çıktığında, Esad’ın devrilmeyeceğini çok daha iyi değerlendirseydi. Bu iyi hesaplanmadı. Buna rağmen girildiyse o zaman Türkiye, Esad ile anlaşarak bütün hudut boyunca 30-40 km. toprak bütünlüğüne girip burayı emniyete alsaydı. Göçü de engellemiş olurdu. Bu da 2016’ya kadar yapılmadı. Sonrasında DAEŞ faaliyetlerine operasyon başladı. Ama Batı ve ABD daha sonra bizi tek başına bırakıp Kürtlere döndüler. Sonuç olarak hiç bir Türk askerinin rahatsız olduğunu sanmıyorum.”
Kaynak: Euronews