Bir gün yaşlı bir kadın balıkçıya gider. “Evladım balıklar taze mi?” diye sorar. Balıkçı da “Canlı teyzem canlı.” diye karşılık verir. Bunun üzerine yaşlı teyze “Evladım ben onu sormuyorum, bende canlıyım ama taze değilim.” diye cevap verir. Görüldüğü üzere iki farklı kişinin, iki farklı kelimeye yüklediği anlamlar farklı. Teyzenin “taze” algısına balıkçı “canlı” diye karşılık veriyor. Balıkçı tazeliğe vurgu yapmak için “canlı” kelimesini tercih ediyor ama yaşlı kadın kendinden pay biçerek olaya farklı bir pencereden bakıyor.
İnsanlar da aynı bu fıkrada olduğu gibi aynı kelimeleri kullanırlar ama herkes aynı kelimeye farklı anlam yükleyebilir.
Bir düşünce oluştuğunda, beynin kelimelerin anlamlarını taşıyan tarafına kayar. Daha sonra düşünce ve uyuşan anlam da beyinde kelimelerin depolandığı yere gider. Orada anlam doğru kelime ile ilişkilendirilir. Kelimeler düşünceleri ifade eder. Bir kişinin başkasının konuştuğu ve yazdığı kelimeleri en iyi şekilde anlayabilmesinin yolu onları iyice dinleyip ne demek istediğini anlamaya çalışmasıdır. (John R. Schafer)
Bir kelimeyi duyduğumuzda öncelikle zihnimiz onun ilk anlamıyla ilgili öneri yapar ve biz o kelimeyi o anlam çerçevesinde yorumlarız. Ancak durum bazen aklımıza gelen ilk anlamdan çok farklı olur. Mesela, Amsterdam belediyesi şehir içi hız sınırını 50’den 30’a indirdi ama aslında şunu demek istiyor “Ben şehir içinde araç kullanımını azaltmak istiyorum ama yasaklayamıyorum. Şimdi hız sınırı 30. Bisikletle de zaten 30 civarında gidiyorsunuz. O zaman araçları bırakın bisiklet sürün.”
Güldür Güldür’de geçen bir skeçte (10. dakika ile 15. dakikalar arası) notları kötü olan bir öğrenci öğretmeninden not istemek için acıtasyon yapıyor. Bunu yaparken de, “Hocam, annem bir yıldır amansız bir hastalıkla pençeleşiyor, babamda 1 aydır evde yok.” diyor. Bunu duyan öğretmeninin zihninde muhtemelen şu oluyor “Vah vah annesi muhtemelen kanser oldu, babası da bunları terk etti gitti, çocuklar sefil kaldı.” Daha sonra yanlarına gelen başka bir öğretmen durumu duyunca “Hocam buna inanma, bunun annesinde göbek fıtığı var babası da uzun yol kaptanı, bir gidince iki ay gelmez.” diyerek yalanı veya manipüle edilmeyi ortaya çıkarıyor.
Rafadan Tayfa çizgi film serisinin bir bölümünde (6. dakika ile 9. dakikalar arası), çalışma yapan bir grup adam gürültü yapan çocuklara “Çocuklar biraz sessiz bir şeyler mi oynasanız, mesela misket falan.” diyor. Bunun üzerine çocuklar da radyodan Ankara oyun havası olan misketi açınca, yaşlı amcalar tekrar müdahale ederek, “Biz size misket oynayın dedik, hani bilyelerle oynanıyor ya.” diyorlar.
Güldür Güldür’ün başka bir skecinde (36. dakika ile 43. dakikalar arası), Ali Sunal yalan söyleme yarışması yaptırıyor. Seyircilerden biri “Elektrik üretirim.” diyor ama aslında kastettiği bir termik santralde çalıştığı. Diğer seyirci ise “Meslek hayatıma ofis boy olarak başladım ve hala ofis boy olarak devam ediyorum diyor.”
Bunu duyan herkes evet doğrudur diye kabul edebilir. Lakin bunu söyleyen kişi kendi kendine kelimelere ayrı anlamlar yüklüyor ve açıklamasını şu şekilde yapıyor: “Meslek hayatıma ofis boy olarak başladım. Şimdi ufak bir şirketim var ama çalışanım yok. Dolayısıyla her sabah ofisi siler süpürür işime başlarım.”
Esasında kendi işinin patronu ama yaptığı bir görevi mesleği gibi lanse ederek karşısındakini yanıltabiliyor.
Gelsin Hayat Bildiği Gibi dizisinde (2.30 dakikadan sonrası) mafya olan bir erkekle hemşire bir kadın çıkmaya başlarlar. Kadın erkeğe işini sorduğunda “Temizlik şirketim var.” diye cevap verir ama o an aklından geçenler “Birilerini öldürmek, öldürdüğü kişiyi ortadan kaldırmak, gömmek vb.” eylemlerdir. Kadın evlere veya iş yerlerine temizlik hizmeti veren biriyle konuştuğunu düşünürken aslında durum çok farklıdır.
Alsancak dizisinin bir bölümünde oyunculardan biri “Tatildeyim.” derken bir operasyona imza atıyordu.
Yine Gelsin Hayat Bildiği Gibi dizisinin bir bölümünde (51–52 dakikalar arası) polis memuru “izindeyim” ifadesini kullanırken, başkomiser “Tamam işte izindesin, şüphelinin izindesin yalan yok.” diye karşılık veriyor.
Sanmayın ki böyle şeyler sadece dizilerde veya skeçlerde olur. Güncel hayatta da farkında olmasak bile benzer durumlarla sık sık karşılaşırız.
Mesela ben bir keresinde babamı aradığımda ‘ızgara yaptığını’ söyledi. Ben sandım ki mangal yapıyor. Halbuki babam tarlayı ekime hazırlama faaliyetlerinden biri olan ızgarayı yapıyormuş. Burada herhangi bir yanıltma durumu olmasa da karşımızdakini anlama adına çok önemli.
Mesela bir arkadaşım vardı, YDS notu 82.5’ti ama o herkese “doksan altı” derdi. Neden? 82.5 doksanın altında çünkü.
Hakkında yakalama kararı olan birine polis kimlik sorunca “Ben askerim.” diye karşılık verip kimliğini vermek istememiş. Polisin şüphesi üzerine kimliği ortaya çıkan şahıs, sorgusunda “Her Türk asker doğar, o yüzden askerim.” dedim diye yanıt vermiş.
Senaryolarda bile benzer örnekleri görmemizin temel sebebi bunların psikolojik arka planının olmasıdır.
Halam üniversite okuyan oğluna kahvaltıdayken birden “İçki içiyor musun?” diye sordu. Yeğenimde “Hayır tabiî ki de anne içki içmiyorum.” diye karşılık verdi. Halam sevindi ama ben instagram durumlarında gördüğüm için yeğenimin alkol kullandığını biliyordum.
Başbaşa kalınca “Neden annene yalan söylüyorsun?” diye sordum. Yeğenim dedi ki “Yalan söylemiyorum dayı. Annem bana içer misin diye sormadı, içiyor musun diye şimdiki zaman çekim ekiyle sordu. Bende o an kullanmadığım için hayır tabiî ki dedim. Ben o zaman çay içiyordum.” diye karşılık verdi.
Veya Ahmet Davutoğlu’na bakalım. Yıllar önce Rus uçağı düşürüldüğünde “Emri bizzat ben verdim.” Demişti. O gün Buket Aydın dahil herkes emri o an Ahmet Davutoğlu’nun verdiğini zannetmişti. Yıllar sonra Ahmet Davutoğlu diyor ki “Benim verdiğim emir genel bir emirdi. ‘Angajman kurallarını ihlal eden uçakları vurun.’ emrini verdim ben. Yoksa neredeyse anlık gelişen hava sahası ihlali için beni aramaları ve benim onaylamam bunun neticesinde de bir savaş uçağının kalkıp başka bir uçağı düşürmesi mümkün değildir.” Evet bu açıklama makul ve mantıklı ancak olayın üstüne çıkıp emri bizzat ben verdim derseniz, hiç kimse her emrin arkasında başbakan vardır şeklinde değil, ‘direk Rus uçağını düşürün’ diye emir verdiğini düşünür.
Karşınızdaki aynı kelimeye farklı bir anlam yükleyip sizi yanıltabilir veya yanlış anlamanıza sebep olabilir…