Harp Akademileri eğitimine başlamadan önce aldığımız Subay Özel Tekâmül Kurslarını bitirmiş, Ankara Çankaya İlçe Jandarma Komutanlığı görevimi devredip 15 günlük mehil iznime ayrılmıştım. Haberi radyodan aldığımda, araba ile memlekete gitmek üzere yola çıkmış, sıcak bir temmuz gününde Ankara Kayaş mevkiine ancak varmıştım.
Herkes gibi ben de şaşırmıştım. BBC haberi “Türkiye: Ordu Komutanları Toplu Olarak İstifa Etti” şeklinde duyuracaktı. Kulis bilgilerine göre, Orgeneral Aslan Güner’in Genelkurmay Başkanı olabilmesi için askerler istifa manevrası yapmıştı. Fakat bu manevrayı o dönem Jandarma Genel Komutanı olan Orgeneral Necdet Özel bozacaktı.
Kamuoyunun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ile tokalaşmamak maksadıyla protokoldeki yerinden ayrılan general olarak tanıdığı Güner, bazı kesimlere göre, ordunun laiklik hassasiyetini temsil eden bir generaldi.
Haziran 1987’de iki Orgeneral Necdet Üruğ ve Necdet Öztorun’un, “Necdetler operasyonu” olarak bilinen, dönemin Başbakanı Turgut Özal’a karşı icra ettikleri, TSK’nın komuta kademesini şekillendirme operasyonunun bir benzerini, komuta kademesi bu defa Başbakan Erdoğan’a karşı yapmıştı. Ancak bu defa operasyonu başbakan değil, tarihin bir cilvesi olarak başka bir Necdet bozacaktı: Orgeneral Necdet Özel.
Göreve geliş biçimi nedeniyle, ilk zamanlarında hükümetin adamıymış gibi görülen Necdet Paşa, gerek bir yıllık Jandarma Genel Komutanlığı, gerekse dört yıllık Genelkurmay Başkanlığı süresinde başarılı bir grafik çizdi. Özellikle hukuka bağlılığı ve hukuk dışı hareketlerden sakınması, ilk zamanlar hükümetin hoşuna gitmiş olsa bile görevinin son zamanlarındaki dik duruşu, AKP hükümetinin pek hoşuna gitmedi. Bu duruşunu hükümetin çözüm sürecindeki yanlış politikalarına karşı da korudu.
Orgeneral Özel, göreve geldiğinde, “Çözüm Sürecini” kucağında buldu. Hükümetin 2009 ortalarında Oslo görüşmeleriyle başlattığı bu süreçte;
- 19 Ekim 2009’da Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur Sınır Kapısı’ndan ülkeye girip teslim oldu. Gelenleri karşılamak üzere Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde yaklaşık 50 bin kişi toplandı.
- 21 Şubat 2010’da Başbakan Erdoğan, demokratik açılımı ve çözüm sürecini anlatmak ve destek toplamak için 62 sanatçı ile bir araya gelip “Açılıma omuz verin” dedi.
- 12 Haziran 2011’de AKP, milletvekilliği seçimlerini %49,83 oy oranı ile kazanarak iktidarını daha da güçlendirdi.
- 19 Ekim 2011’de PKK tarafından, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde polis ve jandarma binalarıyla güvenlik noktalarına ağır silahlarla ateş açılması sonucunda 24 asker yaşamını yitirdi.
13 Eylül 2011 tarihinde Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) yetkililerinin, PKK üyeleri ile Oslo’da yaptığı bir görüşmeye ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı internette yayınlandı. Yayınlanan ses kaydından, Hakan Fidan’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla ve “özel temsilcisi” sıfatıyla hem Öcalan’la hem PKK’lılarla görüştüğünü ifade ediyordu. Hükümet, 2009 yılı ortalarında başladığı tahmin edilen ‘Çözüm Sürecini’, herkesten habersiz yürütmeye devam etmekteydi. Hükümet; TSK, STÖ’ler ve muhalefet partilerinden gelen eleştiriler başta olmak üzere tüm uyarılara rağmen, bu belirsizlik sürecini herkesten gizli yürüttü.
Bu süreçte TSK tüm gücüyle terörle mücadelesine devam etti. Tam bu sırada Roboski hadisesi yaşandı. TSK’nın terörle mücadele kapsamında icra edilen Hava Kuvvetleri operasyonlarına darbe vuruldu. Halen “MİT’in TSK’ya bir kumpası mıydı” noktasında tartışılan bu olay ile birlikte yürütülen kara operasyonlarının da durdurulması maksadıyla hükümet tarafından ciddi hamleler gelmeye başladı.
TSK, operasyonların durdurulması için atılan adımlara karşı, bu süreçte terör örgütünün yurt içerisinde tekrardan nasıl silahlandığını, terörist mezarlıkları oluşturulmasıyla gerçekte ne amaçlandığını, bölgede kurulan KCK mahkemelerinin bölge halkı üzerinde nasıl bir baskı mekanizması oluşturduğunu ve paralel yargılamalar yaptığını hükümete bildirmeye devam etti. Hükümet ise çözüm sürecinde bir yandan, TSK tarafından kendisine iletilen bilgilere bilinçli bir şekilde kulağını tıkamaya, bir yandan da TSK’nın yürüttüğü operasyonların durdurulması konusunda adımlar atmaya devam etti.
Bu süreçte, bölgedeki il valiliklerince kendilerine iletilen operasyon isteklerine ret cevapları verilmeye başlandı. Bunun üzerine Orgeneral Necdet Özel’in emriyle izin verilmeyen operasyonların kayıtları tutuldu. Benim de Genelkurmay karargâhında çalıştığım döneme rast gelen 2013-2014 yıllarında iyice tavan yapan operasyon isteklerine ret cevabı verilmesi hususu, Genelkurmay Başkanı tarafından her görüşmede Başbakana iletildi. Bu tarihten sonra, benim kanaatime göre valilikler, operasyon isteklerine Hükümetin yönlendirmesiyle, cevap vermemeye veya “elde edilen istihbarat bilgilerinin daha da geliştirilmesini müteakip operasyon isteğinde bulunulması” şeklinde kaçamak ve komik cevaplar vermeye başladılar.
Tüm eleştirilere rağmen hükümet herkesten gizli çözüm sürecini yürütmeye ve TSK tarafından yapılmak istenen operasyonları engellemeye devam etti. Tam bu esnada Genelkurmay Başkanı kimsenin beklemediği bir çıkış yaptı. 2014 yılı 30 Ağustos resepsiyonunda Necdet Özel çözüm süreci konusunda; “Çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz, o çalışmanın içinde yokuz. Kırmızı çizgilerimiz aşılırsa gereğini yaparız.” açıklamasını yaptı. Genelkurmay Başkanının bu çıkışıyla bir kez daha ülkenin tüm kesimleri tarafından doğru bir şekilde yürütülmediğine kanaat getirilen bu sürecin neden gizli yürütüldüğü tekrar sorgulanmaya başlandı.
Erdoğan’ın bir yıl sonraki Haziran seçimlerini kazanamaması üzerine tekrar çıkarılmamak üzere dolaba kaldırdığı sürecin asıl niyetinin ne olduğunu, AKP’nin kuruluşundan beri Erdoğan’ın yakınında olan İhsan Arslan, BBC Türkçe’den Ece Göksedef’le yaptığı söyleşide “Kürtlerin oylarına ihtiyacımız olduğu dönemde biz onların taleplerini masada tutmaya devam ettik” diye kamuoyuna açıklayacaktı.
Yarbay Mehmet Alkan’ın, kardeşi Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze töreninde insani bir tavırla sorduğu “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor.” sorusunun cevabı öyle anlaşılıyor ki; “AKP, Kürtlerden oy alamadığı için, milliyetçi oylara yöneldi ve savaş kararı aldı” şeklindedir.
İşte Türkiye böyle bir süreçte hendek ve barikat operasyonlarına başladı. Bir başka yazımızda çözüm sürecinde güvercin olan valilerin hendek ve barikat operasyonlarında nasıl şahin kesildiğine bakacağız.