Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Gıda Programı, Afganistan’ın dünyada hızla en büyük insani krize doğru sürüklendiğini duyurdu. Dünya Gıda Programı, nakit para akışının kesildiği ve fonların dondurulduğu Afganistan’da gelecek ay nüfusun yüzde 60’tan fazlasının yeterli gıdaya erişimi olmayacağını vurguladı ve acil önlem alınması çağrısı yaptı.
Afganistan’da yaşayanlar, Taliban’ın Ağustos ayı ortasında yönetimi ele geçirmeden önce de, uzun yıllar süren savaşlar ve kıtlık dolayısıyla zaten gıda bulmakta zorlanıyordu. Şimdi uluslararası fonlar donduruldu, ekonomik durum hızla daha kötüye gitmeye başladı.
Ülkede 1 milyon çocuk açlıktan ölüm riskiyle karşı karşıya. BBC’ye konuşan bazı Afgan aileler, daha büyük yaştaki çocuklarına yiyecek alabilmek için bebeklerini sattığını söylüyor.
Aralarında çocukların da olduğu milyonlarca Afgan, acil önlem alınmazsa açlıktan ölebilir.
Dünya Gıda Programı Direktörü David Beasley, 39 milyon nüfuslu Afganistan’da 22,8 milyon kişinin hızla “açlığa doğru ilerlediğini” belirtti. Bu sayı, 2 ay önce 14 milyondu.
Dubai’de konuyla ilgili açıklama yapan Beasley, “Çocuklar ölecek. İnsanlar kıtlık yaşayacak. Durum çok daha kötüye gidecek” dedi:
“Fon akışının olmadığı, ekonominin çöktüğü bir ülkede milyonlarca insanın, özellikle de çocukların bu hızla ölmesinin önüne nasıl geçileceğini bilmiyorum.”
Afganistan, Taliban’ın Batı destekli hükümeti devirerek yönetimi ele geçirdiği Ağustos ayından itibaren krize sürükleniyor. Dış yardıma muhtaç ekonomi, Taliban’ın yönetime geçmesiyle birlikte milyarlarca dolarlık destek kesildiği için çöküyor.
Taliban öncesi de iklim kriziyle birlikte tetiklenen gıda krizi, radikal İslamcı bir örgütle nasıl baş edeceğini bilemeyen Batı ülkelerinin yardımları da kesmesiyle artık milyonlarca insanı tehdit ediyor.
Dünya Gıda Programı Direktörü David Beasley, “Daha uzun bir süre içinde olacağını öngördüğümüz kriz, çok daha hızlı şekilde geliyor. Kabil, kimsenin tahmin etmediği kadar hızlı düştü; ekonomi bundan da daha hızlı çöküşe geçti” diyor.
David Beasley, dondurulmuş fonların Dünya Gıda Programı üzerinden ülkeye Afganistan’a aktarılabileceğini söylüyor:
“İnsanların hayatta kalabilmesi için bu fonların akışının yeniden sağlanması şart.”
BM’nin gıda örgütünün, hayati tehlike altındaki 23 milyon insana kısmen besin sağlayabilmek için aylık yaklaşık 220 milyon dolara ihtiyacı var.
Birçok Afgan da, Taliban’ın aylık maaşları ödeyemediği, kırsalda üretimin tamamen durduğu bu ortamda evlerindeki kıymetli eşyaları satarak yiyecek satın almaya çalışıyor.
Bu zorunluluk bazen bebeklerini para karşılığı varlıklı ailelere vermeye kadar gidebiliyor.
Uluslararası yardım kuruluşları da, ne kadar kaygılı olursa olsun, dış ülkelere Afganistan’ın yeni yönetimiyle iletişim kurma ve milyonlarca insanın kıtlıkla karşılaşmasını engelleme çağrısı yapıyor. Aksi takdirde 2015’te Suriye’den Avrupa’ya yaşanan göçmen akınının bir benzeriyle karşılaşılacağı belirtiliyor.
Beasley durumu, “Dünya genelinde liderlerin neyle karşılaşacaklarının farkında olduğunu sanmıyorum.” diye yorumluyor.
BM Gıda ve Tarım Kurumu’nun Afganistan Temsilcisi Richard Trenchard da, ülkede şartların gittikçe ağırlaştığını söylüyor:
“Son veriler nüfusun yüzde 50’sinin, yani her iki Afgandan birinin akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu da, nüfusunun yarısının günlük açlıkla mücadele ettiği anlamına geliyor. Son birkaç ayda, bu yılın Nisan ayına göre, nüfusun yüzde 37 daha fazlasının açlık ve gıda güvensizliği sorunu yaşadığını görüyoruz. Bu veriler gerçekten, gerçekten endişe verici çünkü böyle giderse yılın sonunda veya gelecek yıla girerken tüm ülke krizle karşı karşıya kalacak ya da katastrofik bir insani krizi riski altında olacak.”
Trenchard ayrıca, Afganistan’da tedarik zincirinin çok zor sağlandığına da dikkat çekiyor:
“Toplumların en temel olarak ihtiyaç duyduğu insani malzemeleri sağlamak bile şu an çok zor. Tohumlar, tohumların yeşermesini sağlayan besinler ve hayvanları hayatta tutacak yemlere bile erişim çok zor. Ancak tüm sektörlerin yanında en önemlisi elbette gıda. Banka transferleri, nakit para akışı gibi konularda zorlandığımız için birlikte çalıştığım sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmaya devam edemiyoruz.”
Kaynak: BBC Türkçe