Geçtiğimiz günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Libya Görev Grubu Komutanlığı’nda vazifeli 56 uzman çavuş hakkında Twitter’da etiket açıldı. Komutanlarının kendilerine psikolojik ve fiziksel mobbing yaptığını ileri süren uzman çavuşlar, CİMER’e toplu şikâyette bulundukları gerekçesiyle meslekten ihraç edildiler. Yoğun gündem arasında ilgi görmeyen bu olayın detaylarını okuduğumda tabur komutanlarının uzman çavuşlara hitaben yaptığı konuşmada kurduğu cümleler dikkatimi çekti. Teknik ayrıntılara girmeden bu sözler üzerine düşüncelerimi kaleme almak istedim.
Tabur Komutanı: “Siz aldığınız parayı hak etmiyorsunuz, bu TSK ne generaller yedi, siz hiçbir şeysiniz. Beni istediğiniz yere şikâyet edebilirsiniz, 9 sene Hukuk Şube’de çalıştım. Sizi meslekten atmam 5 dakika. Dışarıda sizin yerinizde olmak isteyen binlerce kişi var.”
Komutanın 15 Temmuz tasfiyelerini referans göstererek yeni dönemi anlattığı uyarı konuşmasını kuru bir göz dağı olarak algılayan genç uzman çavuşlar işlerin bu aşamaya geleceğini düşünmemiş olabilirler, ama onlara verilen bu cezanın bütün uzman çavuşlar için ibretlik bir tarafı olduğunu da düşünüyorum.
15 Temmuz sonrası oluşan atmosferde TSK’da azımsanmayacak sayıda personel, özellikle de bir çok uzman çavuş silahlı kuvvetlerin siyasete alet olmasını sevinçle karşıladılar. Jandarma Genel Komutanlığında ise teşkilatın İçişleri Bakanlığına bağlanması sonrasında artık askerliğin biteceği ve daha gevşek emir komuta zinciri içinde huzurlu çalışma şatlarının oluşacağı dillendirildi. Yıllardır özlük hakları ihmal edilmiş uzman çavuşlar ise duygusal bir refleksle siyasi iradeye daha hızlı angaje oldular.
15 Temmuz sonrası yapılan yoğun personel alımlarıyla TSK 70 bin, Jandarma Genel Komutanlığı 90 bin yeni uzman çavuşu bünyesine katarken eski uzman çavuşlarla beraber toplam sayı 200 binin üzerine çıktı. Buna karşılık uzman çavuşların yıllardır dile getirdikleri özlük hakları ile ilgili birçok sorun ya kısmen çözüldü ya da hiç çözülmedi.
Personelin eğitim seviyesine gelirsek… Foça Komando Okulunda 4 yıl boyunca uzman erbaş eğitimlerini bizzat vermiş birisiyim. Biz kursiyer uzman erbaşlara askerliği öğretirken tabi oldukları yasaları, uymaları gereken hukuki kuralları, sahip oldukları hakları, askerliğin salt para için yapılamayacağını öncelikle anlatırdık. Her kursiyer kapasitesine göre 3 ayda ne alabilirse alır ardından kıtaya gönderilirdi. Atatürk’ün “Mektebi aslî Kıtadır” sözündeki gibi kıtada ilk yıllarda tim komutanı ve bölük komutanı, genç uzman çavuşu öğretmen gibi işler ve iyi bir asker ortaya çıkardı. Sistem kusursuz olmasa da iyi bir noktaya ulaşmıştı. 15 Temmuz sonrası ise gerekli alt yapı oluşmadan on binlerce uzman çavuş alımı yapıldı. Halihazırda Subay ve Astsubay sıkıntısı yaşayan TSK’da bu gençlerin kıtada ilk amirleri tarafından eğitilmeleri mümkün olmadı, hatta aynı kapasitede göreve yeni başlamış binlerce astsubayın ve subayın mahiyetinde askerliğin ruhuna aykırı disiplinsiz farklı bir jenerasyon yetişti. Daha eski subaylar ise alışık olmadıkları, her fırsatta siyasileri araya sokan yeni personel modeline duyarsız kaldılar, belki de sindirildiler.
Düşünsenize bir uzman çavuş geliyor ve “Komutanım beni ikide bir neden kışlaya çağırıyorsun sen de mi FETÖ’cüsün?” diyebiliyor. Ve bu personele ceza verilmesini kaymakam engelleyebiliyor. Çok daha vahim yüzlerce örnek verebilirim. Böyle bir ortamda kim kimi yetiştirecek, kim kime amirlik yapacak?
Burada bir parantez açıp yine Foça Komando Okulunda eğitim alan asteğmenlerden biriyle aramda geçen bir diyaloğu anlatarak devam etmek istiyorum… Nöbetçi olduğum bir gün, gece alay binasını geziyordum. Asteğmen adayı bir genç merdivenlerde sigara içiyor ve telefonda gün içinde kursiyerlerden birisiyle yaşadığı tartışmayı hararetli bir şekilde anlatıyordu. İstemeden kulak misafiri oldum. Merdivenlerden çıktığımı görünce ayağa kalktı. Adını sordum, “Ozan” dedi. “Gel bakalım Ozan, madem uykun kaçtı sana çay ısmarlayayım.” Çay içerken “Telefon konuşmana istemeden kulak misafiri oldum ilginç bir bakış açısı ama buradan kıtaya çıktığında bu tür tartışmalara girmemeni tavsiye ederim” dedim. Ozan, AKP’ye hayran bir uzman çavuş kursiyerle tartışmış ve ona, “Kafanı çalıştır! Sen TSK’da en düşük pozisyondaki personelsin. Hukuki olarak haklarını en iyi savunabileceğin, kişisel mobbinge en az maruz kalacağın ortam Batı standartlarında gerçek bir demokrasidir. Hatta böyle bir demokrasiye kavuşursak sen uzman çavuş bile olmak istemezsin ama taptığın zihniyetin böyle bir niyeti yok ve o zihniyetin güçlendiği ülkede senin alacağın hava daha boğucu olacak” mealinde bir iki kelam etmişti.
Evet Ozan tam olarak teşhisi koymuştu. Hiyerarşik olarak en altta olanları koruyacak yegâne güç hukuktur. Peki hangi hukuk?
Bu son uzman çavuşlar olayındaki tabur komutanının mevzuata hâkim olduğu muhakkak, ama “Beni istediğiniz yere şikâyet edebilirsiniz, 9 sene Hukuk Şube’de çalıştım” derken mahiyetinin yetersiz hukuki bilgisini nazara vermiyor. Öyle olsa, cümleden önce kullandığı “Bu ordu ne generaller yedi” ifadesini kullanmazdı. Ben Tabur komutanının bu ifadelerinden konjonktüre göre siyasi iradeyi kim arkasına alırsa onun sırtı yere gelmez ve benim sırtımı siz “marabalar” haklı bile olsanız yere getiremezsiniz anlamını çıkarıyorum.