TRT1’de heyecan fırtınaları estiren ve MİT içerisinde oluşturulan özel bir birimin maceralarını anlatan “Teşkilat” isimli bir dizi film yayınlanmakta. Dizinin 10. bölümündeki Jandarma’yı konu alan sahneler oldukça dikkat çekiciydi ve çok da konuşuldu. Çokça konuşulmasının sebeplerinden birisi zamanlamasıydı. Bu bölümün, suç örgütü lideri Sedat Peker’in, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin ile ilgili, masumları değil suçluları koruduğuna ilişkin iddialarının hemen akabinde yayınlanması PR çalışması olarak düşünüldü. Fakat bölümün son kısmında, asıl üzerinde konuşulması gereken bir sahne vardı ki gerçekten de insanı dehşete düşüren ve akla eski bir sözü getiren cinsten: “Merdi kıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş”
Dizide yer alan dikkat çekici sahneyi anlatmadan, genel olarak Jandarma ile ilgili sahneler hakkında kısa bir bilgi vereyim. Öncelikle simsiyah kıyafetleri, teçhizatları, aktörlerin hareketleri ve koreografisi ile özenle hazırlandığı anlaşılan bir bölüm. Jandarma helikopterinin de bulunduğu sahne başka bir görüntüden alınarak kullanılmadıysa öyle görünüyor ki Jandarma Genel Komutanlığı’nın bilgisi ve desteği ile hazırlanmış. Kıyafetler, armalar ve komando timinin şekli şemali ise sıradan bir JÖH timine ait değil. Merkezi Ankara’da olan ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın en seçkin operasyon birliği olan Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı (JÖAK)’na bağlı bir tim.
Bölümün konusu şöyle: Şehit edilen Jandarma askerlerinin intikamı için yurtdışına (Suriye) operasyona giden MİT ekibi zor anlar yaşamaktadır. Kendi aralarında ümitsiz konuşmalar yaparlar. İşte o anda ortaya çıkan JÖAK timi kusursuz bir operasyonla önce MİT ekibini kurtarır. Ardından teröristlerin bulunduğu binaya girerek suçluları etkisiz hale getirir. MİT personeli ile Jandarma personelinin dayanışması, kardeşlik duyguları ve yardımlaşması takdire şayandır. Yaşananlar yıllardır görülmek istenen kurumlar arası işbirliğinin en güzel örneklerindendir.
Öyleyse burada insanı dehşete düşüren durum ne ola ki?
Dizinin son sahnesinde operasyon biter ve evin içinde toplanılır. Yukarı kattan, yakalanan teröristlerle birlikte ajan olduğu ifade edilen bir kişi getirilir. Jandarma personeli ajan olduğu belirtilen kişiyi MİT görevlisine teslim ederek ‘Bu sizin’ der. Ajan olduğu belirtilen kişiyi teslim alan MİT görevlisi, sonrasında “kötü adam” olduğu bilinen karakterlerden biriyle görüntülü telefon görüşmesi yaparak teslim edilen ajanı infaz eder.
Zihinlerimizde “kanun ordusu” olarak yer etmiş Jandarma’nın suçluyu yargılamak üzere gözaltına alması gerekmez miydi? Bir dizi senaryosu içerisinde dahi olsa (ki bu dizi devletin resmi kanalı TRT’de yayınlanıyor) adil bir yargılama yerine insanların infaz edilmek üzere işkencecilere teslim etmesi kanunlara ne kadar uygun? Üstelik bu dizi bir devlet kanalında yayınlanıyor. İnsanların güvenlik kurumlarına ve hukuka olan güvenini sarsacak çok ciddi bir hata değil midir bu?
Bu noktada şu soruların sorulması gerektiğini düşünüyorum:
- Dizinin senaryosu hazırlanırken resmi kurumlardan destek alındı mı veya bilgilendirme yapıldı mı?
- Bahse konu bölüm yayınlanmadan önce yukarda zikrettiğimiz kaygılar ilgililer tarafından gündeme getirildi mi?
- Jandarma Genel Komutanlığı’ndan bu sahneler için çekim izni alındı mı ve senaryo hakkında bilgi verildi mi?
- Jandarma’dan veya Emniyet’ten toplumun veya yönetenlerin beklentisi, bu şekilde davranılması mı?
Ekranlara gelen sahne bazıları için gurur vesilesi, intikamın alınması ve sorunların gerektiği (!) gibi çözülmesi olarak mı yorumlanıyor? Dizinin yapımcıları; devletin görevlileri sorunları çözmek için suç da işleyebilir mi denmek isteniyor? Suriye’deki muhaliflere tırlarla silah taşınmasını, terör gruplarının desteklenmesini veya yurtdışından insanların kaçırılarak Türkiye’ye getirilmesini gururla karşılamanın temelinde bu hissiyat mı var? Bu sahnenin analiz edilmesiyle aslında gündemimizdeki birçok konunun hakkıyla anlaşılabileceğini düşünüyorum. Mesela;
- Gazeteci Yeldana Kaharman olayında Mehmet Ağar’ın oğlu ve AKP Milletvekili Tolga Ağar’ın Jandarmanın yönetimindeki kişi tarafından korunması,
- 15 Temmuz sürecinde, Jandarma ve Polis merkezlerinde alıkonulan insanların işkenceci gruplara teslim edilmesi,
- General ve askerlere alenen işkence yapılması,
- Dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Başkanı olan Tümgeneral Arif Çetin tarafından Jandarma karargâhına davet edilen Emniyet TEM Daire Başkanı Turgut Aslan’ın kışlanın bahçesinde başından vurularak ağır bir şekilde yaralanması ve koruma polisinin hayatını kaybetmesi,
- Siyasilere yakın zanlıların elini kolunu sallayarak karakollardan salınması gibi birçok olayda, Jandarma ve Emniyet teşkilatlarının siyaset eliyle içine sokulduğu acı tablo net bir şekilde görülüyor.
Devletin ve devlet görevlilerinin kutsandığı toplumlarda devletin vatandaşına zulmetmesi ne yazık ki zaman zaman karşılaşılan bir durum. Yaptığı yanlışlar doğruymuş gibi takdir toplayan yöneticilerin hata yapmaktan korkmaması ve yargılanma endişesi taşımamasından daha doğal ne olabilir ki!
Umalım ki gelecek bölümlerde veya başka dizilerde, bilinçli veya bilinçsiz, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, güvenlik kurumlarını suç örgütüymüş gibi gösteren bu tür sahneler hazırlanmasın ve güvenlik kurumlarımız töhmet altında bırakılmasın…