Japonya’da 31 Ekim’de yapılan genel seçimleri ülkeyi yıllardır yöneten Liberal Demokrat Parti ve onun koalisyon ortağı kazandı. Muhafazakar eğilimli yeni başbakan Fumio Kişida, yıllardır süregelen ekonomik zorlukların üzerine koronavirüs salgınının vurduğu orta sınıfın giderek artan genel memnuniyetsizliğini giderecek bir çözümü olduğunu söylüyor.
Kişida’nın “yeni kapitalizm” adını verdiği politikası, ekonomik büyümeyle beraber çalışanların gelirinin arttığı adaletli bir gelir dağılımı prensibine dayanan “erdemli bir döngü” olarak adlandırılıyor.
“Çalışanların ücretlerini yükseltmek için elimizden geleni yapacağız ve böylelikle ekonomik büyümenin nimetlerinden herkes faydalanabilecek” diye konuşan Kişida’nın pek çok ülke için hayal bile edilemeyecek bu modeli gerçekten işe yarayacak mı?
Vergi artışı
Japonya uzun yıllardır nüfusun hızla yaşlanması ve düşen doğum oranı nedeniyle enflasyonun tersi bir durum olan deflasyonu, yani talebin arzdan daha az olması durumunu yaşıyor.
Böyle ekonomilerde dönem dönem yaşanan durgunluk (stagnation) da eklenince stagflasyon denen oldukça tehlikeli bir ekonomik konjonktür yaratılmış oluyor.
Büyümenin durduğu ve gelirlerin de artmadığı bir ortamda fakirlik de artıyor.
Japonya’da bu faktörlere geçen yıl başından beri dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgını eklenince gelir dağılımının daha da bozulduğu gözlemleniyor.
Salgında ülkenin beşinci dalgayı yaşadığı yaz aylarında tüm uyarılara karşın Tokyo Olimpiyatları’nı yapmakta direnen önceki Başbakan Yoşihide Suga’nın halk nezdinde itibarı azalınca onun yerine seçilen Kişida, bir yandan altıncı dalgaya hazırlanırken öte yandan da salgın sonrası ekonomik büyümeyi daha adil bir gelir paylaşımı ile birleştirmeyi umuyor.
Kişida, “Ekonomiyi yeniden inşa etmeye vurgu yapmamız lazım. Bunun finansmanı çok mühim ve bu anlamda piyasaların güvenini devam ettirmek gerek” diyor.
Nitekim Kişida’nın geçen yıl Ekim ayında parlamentoya sunduğu vergi artırımı Japonya’nın özel sektöründe endişeye neden olmuş ve borsada düşüşe yol açmıştı.
‘Yeni kapitalizmde’ büyüme, pastayı büyütmekten geçiyor
Kişi başına ortalama yıllık yaklaşık 38 bin dolar gelire sahip Japonya, dünyanın en büyük 20 ülke ekonomisinin oluşturduğu G20 içinde maaşları 1990’lardan beri bir noktaya takılıp kalan ve artmayan tek ülke.
OECD rakamlarına göre bu miktar, Güney Kore’de 41 bin dolar ve ABD’de ise 69 bin dolar civarında.
Ülkede ortalama saatlik asgari ücret 950 yen (8 dolar) civarında. Ekonomik büyüme yoluyla gelirleri arttırma metodu Japonya’nın en uzun başbakanlık görevi yapan ismi Şinzo Abe ve onun halefi Suga tarafından da denendi ancak hedeflenen yüzde 3’lük büyümeye ulaşılamadı.
Kendi adıyla anılan “Abenomics” sayesinde artan hükümet harcamaları ve aşırı gevşek mali politikalar sonucu ülkenin iç piyasaya uzun vadeli borcu örneğin 2012 yılına kıyasla yüzde 30’a yakın artış gösterip şu anki 11 trilyon dolar seviyesine geldi.
Abe ve Suga hükümetlerinin neoliberalist işveren taraftarı politikalarının gelir dağılımı eşitsizliğini daha da kötüleştirdiği söyleniyor.
Bu nedenle Abe’nin “seicho” (büyüme) ve Suga’nın “kaikaku” (reform) söylemlerine karşı Kişida’nın “bunpai” (dağılım) söylemini düstur edindiği görülüyor.
Orta sınıfı güçlendirmeye çalışan Kişida, yaşlı ve çocuk bakımı gibi hassas konularda maliyet ve fiyatlandırmaları tekrar değerlendirecek.
Bu amaçla “Tüm Kuşaklar İçin Sosyal Güvence Yaratılması Konferansı” adı altında sosyal devlet politikalarını tartışıp önerilerde bulunacak bir grup da oluşturuldu.
Kişida “yeni kapitalizm” doğrultusunda ekonomiyi canlandırmak, mali disiplini ve kişilerin ekonomik güvencesini sağlamak için parlamentodan ek bütçe talep etmeye de hazırlanıyor.
Tüm bireylere parasal destek
Buna göre hükümet belli yaştaki çocuklu ailelere ve tüm bireylere parasal destek verecek. Abe döneminde bu destek kişi başına 100 bin yen (yaklaşık 878 dolar) olmuştu.
Ek bütçe, aynı zamanda bilim ve teknolojiyi desteklemek, kilit sektörlerde dijitalleşmeyi hızlandırmak, öğrenim ve mesleki eğitim gibi insana yatırım yapan politikalar yoluyla yeni modelin vadettiği “erdemli döngüyü” gerçekleştirmek için kullanılacak.
Aynı şekilde genel olarak teknolojik bir ülke sayılan ama dijitalleşme konusunda dünyanın en gelişmiş ülkelerinin gerisine düşen Japonya’da yeni hükümet sırf bu konu için olağanüstü yetkilerle donattığı bir araştırma komisyonu kurdu.
Japonya’da çalışanlar çok uzun saatler çalışsa da, elde edilen veriler Amerika’dakilere kıyasla Japon çalışanların yarı yarıya daha verimsiz çalıştığını ortaya koyuyor.
Hükümetin ve şirketlerin verimliliğinin güçlendirilmesi için söz verilen reformların hep geciktiği, yabancı işçi alımına konulan kısıtlamalar nedeniyle insan gücünün çeşitlenemediği ve rekabetçiliğin artmadığı Japonya’da Kişida’nın şirketleri yatırıma, kişileri de tüketime ikna edip erdemli bir çözüm yaratması kolay görünmüyor.
“Yeni kapitalizm” sözüne kuşkuyla bakan bazı taraflar ise Kilşida’nın seçimi kazanmak için böyle konuştuğunu, işlerin değişmediğini, bunun bir göstergesinin ise seçimden sonra kurulan kabinedeki kilit noktalara Abe taraftarlarının atanması olduğunu söylüyorlar.
Kaynak: BBC Türkçe