Stalin Dönemindeki KHK’lılar

Bu yazıda Stalin dönemindeki Sovyetler Birliği’ni, o dönemdeki tasfiyelerin ayrıntılarını ve 15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’sinde yaşananlarla benzerliklerini anlatmaya çalıştım.

Josef Stalin, 1927’de Vladimir Lenin’in ölümünün ardından Sovyetler Birliği’nin lideri olmuştu.[i1]

Şüpheli Ölüm

Sovyetler Birliği’nde 1930’ların başında başarısız politikalar ve güvensizlik ortamı hüküm sürmeye başlamıştı. Aralık 1934’te popüler bir üst düzey yetkilisi olan Sergey Kirov bir suikast sonucu öldürülmüştü. Bu ölümle ilgili şüpheler tarihçiler tarafından hala tartışılmaktadır.[i]

Tarihsel Bağlam

Stalin, iktidarını sağlamlaştırmak ve olası rakiplerini ortadan kaldırmak için Kirov’un ölümünü gerekçe göstererek geniş çaplı bir operasyon başlatmıştı.[i]

Bu operasyonun arkasındaki temel motivasyon, muhalif grupları yok etmek, dış düşmanların içeriye sızdığı iddiasıyla geniş çaplı bir iç güvenlik operasyonu gerçekleştirmek ve partisi üzerindeki kontrolü pekiştirmekti.

Büyük Tasfiye

Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, 20. yüzyılın en karanlık ve en tartışmalı dönemlerinden birini yaşamıştı. Büyük Tasfiye (Great Purge), Stalin’in mutlak gücü elinde tutmak için başlattığı geniş çaplı bir siyasi tasfiye hareketiydi.

Operasyonlar tek bir kitleyi hedef almıyor ve devlet güvenliğine yönelik tedbir faaliyetlerinin tamamını kapsamına alıyordu. Tasfiye, 1936 yılı sonbaharında başlatılmış, “potansiyel düşmanlar” da tasfiye süreçlerine dâhil edilmiş ve Sovyet vatandaşları arasında “şüpheli bir sosyal geçmişe” sahip olduğu ileri sürülen aileler özellikle hedef gösterilmişti.[i]

Bu dönemde milyonlarca insan vatana ihanet, casusluk ve ideolojik sapkınlık suçlamalarıyla hedef alınmış, tutuklanmış, işkence görmüş ve hatta idam edilmişti. Büyük Tasfiye’nin Sovyetler Birliği’ne ve topluma verdiği zarar sadece o dönemin insanlarını değil, daha sonraki nesilleri de derinden etkilemişti.

Anayasanın Askıya Alınması

Anayasanın askıya alınmasıyla suçlamaların içeriği keyfi biçimde esnetilmiş, insanlar asılsız ihbarlar neticesinde suçlanmış, işlemedikleri suçları itiraf ettiklerini beyan eden belgeler imzalamaya zorlanmış ve sıklıkla soğuk, açlık, uykusuzluk ve işkenceye dayanamadıkları için itiraf belgelerini imzalamak durumunda kalmışlardı. (Hosking, 2011; Ginzburg, 1996).[i]

Devlet, dışladığı kesimleri, hukukun üstünlüğü ilkesini göz ardı ederek yasal haklarından mahrum bırakmış, böylelikle cezalandırma, kullanma ve yok etme sürecinin önündeki bütün engelleri kendi lehine ortadan kaldırmıştı.[i]

Büyük Tasfiye harekâtının sonunu getiren ana etken, ihbarlar yoluyla yükselmeye çalışan kişilerin yarattığı tutuklama zincirinin, bir kaosa neden olmasıydı. [i]

Büyük Temizlik öyle geniş kapsamlı ve korkutucu boyutlara ulaşmıştı ki nihayet Stalin, tasfiye sürecinin çok fazla insanı yok ettiğini ve geriye ülkeyi sağlıklı biçimde yürütecek insan gücü kalmadığını fark etmişti.[ii]

Sonuçlar ve Etkiler

Büyük Tasfiye, Sovyet toplumu üzerinde derin bir korku ve paranoya yaratmış ve insanlar, en yakın arkadaşlarından ve aile üyelerinden bile şüphe duymaya başlamıştı. Bu durum, toplumsal güvenin sarsılmasına ve insanların devlete karşı duyduğu güvenin azalmasına yol açmıştı.

Parti içindeki ve Kızıl Ordu’daki birçok üst düzey yetkili tasfiye edilmişti. Bu durum, özellikle II. Dünya Savaşı öncesi orduyu zayıflatmıştı. Askeri liderlerin yok edilmesi, Sovyetler Birliği’nin savaş hazırlıklarını ciddi şekilde olumsuz etkilemişti.

Stalin, farklılıkları ortadan kaldırarak kontrolünü pekiştirmişti. Bu durum, Sovyet toplumunda tek sesliliğin ve otoriterleşmenin güçlenmesine yol açmıştı.

Büyük Tasfiye, Sovyet ekonomisine de ciddi zararlar vermiş ve uzun vadede iş gücü kaybına ve insan sermayesinin yok olmasına yol açmıştı. Ayrıca, bilim adamları, sanatçılar ve entelektüellerin tasfiyesi, Sovyet kültürünü ve bilimsel ilerlemeyi de olumsuz etkilemişti.

Büyük Tasfiye, Sovyet halkı üzerinde derin bir travma yaratmış ve aileler parçalanmış, insanlar sevdiklerini kaybetmiş ve toplum genelinde bir güvensizlik hakim olmuştu. Bu travma, Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar devam etmişti.

Türkiye ile Benzerlikler

Büyük Tasfiye dönemi ile günümüz Türkiye’sinde yaşananlar arasında bir çok benzerlikler görülmektedir.

Sovyetler Birliği’nde Sergey Kirov’un şüpheli ölümü bahane edilerek başlatılan tasfiye hareketi, Türkiye’de de tüm failleri tam olarak bilinmeyen 15 Temmuz olayı bahane edilerek başlamıştı.

Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’nde “şüpheli bir sosyal geçmişe” sahip olduğu öne sürülen ailelere yapılanlar, Türkiye’de de aynı şekilde cereyan etmiş ve hatta bu durum için suçun şahsiliği ilkesi çiğnenmiş, listeler üzerinden aile bağları üzerinden kişiler ihanetle suçlanmıştı.

Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Türkiye’de de hedef gösterilen kişilere insanlık dışı muameleler ve işkenceler yapılmış, insanlar işkence ve tehditle işlemedikleri suçları itiraf ettiklerini beyan eden belgeler imzalamaya zorlanmış, kanunlar ayaklar altına alınmış, OHAL ilan edilerek anayasa askıya alınmış, insanlar asılsız ihbarlarla suçlanmış ve cezalandırılmış, tasfiye süreci sonucunda çok fazla ehil insan kaybedilmiş ve geriye ülkeyi sağlıklı biçimde yürütecek insan gücü kalmamış, korku ve paranoya atmosferi hakim olmuş ve insanlar, en yakın arkadaşlarından ve aile üyelerinden bile şüphe duymaya başlamış, ordu önemli oranda zayıflatılmış, otoriterleşme güçlenmiş, ekonomi ciddi zararlar görmüş ve insanların çoğu fakirlik sınırına gelmişti.

Sonuç ve Değerlendirme

Stalin Dönemi’ndeki Büyük Tasfiye, Sovyetler Birliği’ne ve topluma büyük zararlar vermişti. Toplumsal güvenin sarsılması, ekonomik ve sosyal kayıplar ve kitlesel korku bu dönemin başlıca sonuçlarıydı.

Bu tür olayların tarihteki benzer örnekleri, devletin haksız suçlamalarla toplumu nasıl bölebileceğini ve adalet sistemine olan güveni nasıl zedeleyebileceğini ders almamız açısından önemlidir. Bu nedenle, olayların dikkatlice ve tarafsız bir şekilde incelenmesi, adaletin ve toplumsal barışın sağlanması için hayati önem taşımaktadır.

Tarihteki benzer olaylar, ciddiyetle ele alınmalı ve adaletin sağlanmasının toplumsal barış için kritik olduğu unutulmamalıdır.


[i] https://johschool.com/?mod=tammetin&makaleadi=&key=42873

[ii] “Tutuklamaların aynı hızla sürmesi halinde, çok geçmeden bütün Sovyet toplumu zindanlara tıkılacaktı. Stalin NKVD’nin sırf ihbarlara dayanarak ve bunları doğrulamaksızın insanları hapse atmayı sürdüremeyeceğini açık seçik belirtti. Toplumda daha yüksek mevkilere çıkmak için ihbar1arda bulunan kariyeristIere karşı uyarılarda bulundu” (Figes, 2011, s.320).