Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kitlesel soykırımlarından, en kapsamlı toplumsal dışlamalarından birine imza atanların kendilerini ıslah ediciler olarak adlandırması ne kadar ironik değil mi?
George Orwell, 1984 isimli kitabını yazarken devlet baskısı ve toplumsal yozlaşma konusunda bazı yerlerde “abartıyor muyum acaba” diye düşünmüştü belki de. Bugün yaşananlar karşısında görüyoruz ki az bile yazmış. Toplumun, haksızlıklara ve zulme bu denli sessiz kalması bile normal değilken zalimleri alkışlaması ve hiç tanımadıkları insanlara her türlü ezayı reva görmeleri sosyolojik bir travma ve korku hali değil de nedir?
Genel kabule göre KHK mağduru olanlara anında “FETÖ” etiketi yapıştırılsa da gerçekler öyle değil. Kürdü, Türk’ü, Alevisi, Sünnisi, Ateisti, Müslümanı, Sağcısı, Solcusu, Ulusalcısı, Tarikat mensubu gibi toplumun her kesiminden insanlar bu ötekileştirmeye maruz kalıyor. Ne derdini kimseye anlatabiliyor ne de karşısında muhatap bulabiliyor. Görülen muamele ise en acımasız katillerin, en azılı teröristlerin, en gaddar tecavüzcülerin gördüğünden beter. PKK liderinin yeğeni meclise girip vekil olabiliyorken, kardeşi devlet kanalına röportaj verebiliyorken KHK’lı ailesi ve yakınları fişlenerek memur bile yapılmıyor. IŞİD Terör Örgütü üyeleri devlet hastanelerinde tedavi edilip, devletten silah temin edebiliyorken, KHK’lı memurlar ve aileleri en temel sağlık hizmetinden ve vatandaşlık haklarından bile mahrum ediliyor. Kendileri ve aileleri travma üstüne travma yaşadıkları için psikolojik sorunlar yaşamaya ve sosyal yaşamdan kopmaya başlıyorlar.
En büyük teröristler olarak görülen KHK’lıların aklına kendilerini öldürmek bile geliyor ama yine de başkasına zarar vermek gelmiyor. Bir tane KHK’lı duydunuz mu evinde uyuşturucu, kara para ve silah çıkan, zimmetine para geçirmiş olan, polisle ve jandarmayla çatışan? Yıllardır hücrede ve hapiste tutulan insanlardan isyan çıkaran var mı? On binlerce işsiz bırakılan KHK’lı arasından suça bulaşmış kaç kişi gösterebilirsiniz?
Toplumdan KHK’lıları dışladınız ve yok saydınız. Ülke olarak geçtiğimiz yıllara göre daha iyi durumda olduğumuzu söyleyebilecek aklı başında birileri var mı?
Ülkedeki gelişmeleri sadece belirli haber kanallarından takip edenlerin asla öğrenemeyeceği yaşanmışlıklar var. Başka hiç kimseye reva görülmeyen, poşetinden çıkarılmamış haksız uygulamalar ve zulümler. Birkaçını tarihe not düşmek adına hatırlatmak istiyorum:
- Cezaevinde, gözaltında işkence edilerek veya hastalığına duyarsız davranılarak öldürülen bazı memurların sonradan beraat ederek görevlerine iade edilmeleri.
- KHK’lılara sigortalı iş verilmesinin yasaklanması ve iş veren bazı şirketlerin tehdit edilerek KHK’lı çalışanların işten çıkarılmasının sağlanması.
- Gerçekler ortaya çıkmadan, henüz yargılama bitmeden yaftalanan bazı KHK’lı insanların hainler mezarlığına gömülmek istenmesi, cenazesi için araç verilmemesi, imamların namaz kıldırmaması.
- Açığa alınan bazı KHK’lı asker ve polislerin özellikle kritik ve tehlikeli görevlere verilmeleri. Operasyonlarda vefat ederlerse şehit, etmezlerse hain olarak işten atılmaları.
- Sadece KHK’lılara değil ailelerine de aynı muamelelerin yapılması. Çıplak arama, hakaret, iş vermeme, okullarda çocuklara bile anne-babasından dolayı hakaret edilmesi.
Gözünüzü bile kırpmadan cinayet mi işlediniz? Muhakkak hafifletici sebepleriniz vardır.
Minicik çocuklara istismarda bulundunuz veya birine tecavüz mü ettiniz? Rızası olmadığı nereden belli?
Hırsızlık, yolsuzluk, kaçakçılık, rüşvet işleriniz mi var? İşinizi yapıyorsanız bu kadarına hakkınız yok mu yani?
Kafa kesen, insan yakan bir terörist misiniz? Kesinlikle sizi sinirlendiren bir şeyler olmuştur değil mi?
Ama… Eğer KHK’lı bir memur, akademisyen, bürokrat, asker veya polisseniz işte o zaman bittiniz. Siz bu ülkenin ve insanların görüp görebileceği en büyük hainlersiniz. Size yaşam hakkı yok. Yaşarken iş, hastayken doktor, ölünce imam ve mezarlık yok size…
Son 6 yılda yüzbinlerce memur terör nedeniyle soruşturma geçirdi, on binlercesi mesleğinden edildi ve binlercesi hapse atıldı. İntihar, hastalık ve kazalardan ölenlerin sayıları yüzleri geçti. Birçoğu ve aileleri yaşanan travmaların psikolojik etkilerini, toplumsal baskıyı ve dışlanmayı iliklerine kadar hissetmeye devam ediyor. Bu insanların hepsinin ortak özelliği KHK adı verilen öldürücü illetin acısını yaşayarak tecrübe etmeleri… Çağın vebası KHK’lı olmanın yükünü omuzlamaları…
Ey KHK’lı insan… Seni yok saymak ve en temel haklardan bile mahrum etmek niyetindeler. Senin kendini inandırabileceğin kimsen kalmasın isteniyor. En yakınlarının bile köşe bucak kaçtığı, selamını almaktan imtina ettiği hastalıklı bir varlık olman bekleniyor. Sadece sen de değil… Ailen, eşin, sevdiğin herkes böyle yaşamaya mahkûm edilmek isteniyor. Seni önce devlete, sonra millete sonra da vatanına düşman etmek istiyorlar.
Aradan geçen 6 yılda KHK’lılar çoğunlukla işlemedikleri suçun sorumluluğunu taşıyarak suçlu psikolojisine büründü. Devlet memuru olan bu insanlar devlete baş kaldırmayı zaten hiç düşünmediler. Ülkeyi yönetenlerin değişeceği beklentisi ile işlerini geri alabilmenin hayalini kurdular. Uzun vadeli olmayan ve eğitim alanları dışında işler yapmak durumunda kaldılar. Çünkü eğitimini aldıkları meslekleri yapamaz hale getirildiler. Geldiğimiz noktada ise beraat alanlar bile işlerine geri alınmadı.
Söylemenin kolay, fakat pratiğe dökmenin zor olduğunu bilsem de bu yazı için sonuç yerine şu birkaç cümleyi not etmek isterim:
- Hiçbir KHK’lı hakkını aramaktan, sonuna kadar hukuki yolları denemekten vazgeçmemeli.
- Yaşanan zorlu sürecin olumsuz etkilerine karşı mümkün olduğunca tüm aile bireyleri profesyonel psikolojik destek almalı.
- Gasp edilen hakların geri alınacağı inancını kaybetmemekle birlikte başarılabileceği düşünülen yeni iş ya da meslek ile hayata tutunulmalı.
- Umutlar siyasal partilere ve seçimlere değil insanların eğitimine ve bilinçlendirilmesine bağlanmalı ve çevredeki her bir bireye, sahip olunan güzel vasıfların örneklerini sunmaktan vazgeçilmemeli.