Hayatı boyunca mutlak itaat abidesi olmuş bir asker. 1.Dünya savaşında yüzbaşı, 2.Dünya Savaşında general. Rotterdam ve Sivastopol’u ezip geçen zırhlı birliklerin komutanı.
General Choltitz, Hitlerin sözünden hiç çıkmadı. Başkomutanını neredeyse kutsal gören general, Hitler’in verdiği her emri harfiyen yerine getirmişti. Başarılarla dolu askerlik sicili, Normandiya çıkarmasında ilk çiziği yedi ve yine Hitler tarafından geri çekilerek Paris’e gönderildi.
Fransa’nın kaybedileceği kesinleşince Hitler’in o meşhur emri geldi. Şayet Paris müttefiklerin eline geçecekse o zaman geriye sadece bir enkaz bırakılmalıydı. “Madem ben yandım alem de yansın o vakit” diyen başkomutan, Eyfel Kulesi ve Notre Dame dahil şehrin tüm güzellikleriyle dümdüz edilmesi emrini verdi. Savaşın sonlarına doğru “Biz ne yaptık!” iç sesiyle uykuları kaçan general Choltitz “Tarihe Eyfel Kulesi’ni ve Paris’i yıkan adam olarak geçmek istemiyorum” diye cevapladı kutsal Führer’ini. General Choltitz ailesiyle tehdit edilmesine rağmen Paris’i yıkmadı ve gözü dönmüş bir delinin peşinden gitmemesiyle tarihe geçti.
Öldüğünde Fransız askerlerinin katıldığı bir törenle defnedildi ve ailesi ondan gururla bahsetti. Oğlu “Sadece şehri değil birçok insanın da hayatını kurtardı” dedi babası için. “Paris yanıyor değil mi Dietrich” diye soran Hitler’e “O kadar da değil” diyebilen general Choltitz hakkında filmler yapıldı, kitaplar yazıldı.
Alman general tabi ki masum değildi.
Özellikle Sovyetler Birliği’nin işgali sırasında Yahudilere yaptığı zulüm ve Paris direnişine katılan genç Fransızları gözünü kırpmadan infaz etmesi, onun da sonradan büyük pişmanlık duyacağı utançlarından olacaktı. Geçmişte işlediği suçlar onu ömür boyu rahatsız edecekti, ama “Bir zalim emrediyor diye” daha fazlasını yapmaya vicdanı da aklı da izin vermemişti. Paris’i yıkmaması belki onu idamdan kurtardı, cezasını hafifletti ama Yahudilere ve Fransız gençlere yaptıkları peşini hiç bırakmadı.
Savaştan sonra yattığı hapishanede koğuş arkadaşlarına pişmanlığını, “Emir böyleydi, istemeden yaptım” şeklinde ifade etmişti. Hapisten çıktıktan sonra kurtarıcısı olduğu Paris’e gitti. Karargâh olarak kullandığı oteli bile ziyaret etti. Başkentlerini yıkmayan komutanı eski bir otel çalışanı tanıyıverdi. Ona ikramda bulunmak, misafir etmek istediler fakat bu sefer de generalin vicdanı “O kadar da değil” dedi. Hemen orayı terk etti.
General Choltitz tarihe “Paris’i kurtaran adam” olarak geçse de hem Fransızlar hem askeri tarihçiler isminin yanına bir soru işareti koymadan geçemedi.
Alman general, dönemin her bürokratı gibi Hitler’in yaptığı zulme ortak oldu. “Vaktinde nedamet ebedî hicaptan kurtarır” düsturunca er ya da geç “O kadar da değil” demeyi bildi ve bu kararı onu idamdan, ailesini ise yıllara sâri utanç karanlığından kurtardı.
2. Dünya Savaşından sonra tutuklanıp idam cezasının infazını beklerken intihar eden Alman hava kuvvetlerinin meşhur komutanı Göring boşuna söylememiş: “Bir şekilde tarihe geçeceğiz. Ya dünyanın en iyi devlet adamları ya da en zalimleri olarak.”
Kıssadan hisse: Tarihe zalim olarak geçmek, yargılanmak ve ailesini utanç karanlığında boğmak her yolsuz kudretlinin kaderidir. İşlenen cürümlere rağmen geç de olsa gereken duruşun sergilenmesi ve hukuka geri dönülmesi hem vicdanları hafifletir hem de mürûr-ı zaman bilmeyen cezaları.