Ülkemiz adına çok zor günlerden geçtiğimiz malum. Adalet mekanizmamız, siyasi yapımız ve ekonomi sistemimiz ne yazık ki sizlere ömür. Yakın bir zamanda cenaze namazını da kılarız gibi görünüyor. Merhumları iyi bilirdik, ama ya onları öldürenler hakkında ne düşünüyoruz? Bu cenazeleri hazırlayanlara hakkımızı helal ediyor muyuz?
Geçtiğimiz yıllarda birçok ünlü kişinin cenaze namazına şahitlik ettik. ‘Merhumu nasıl bilirdiniz?’ sorusuna kimi zaman ‘İyi bilirdik’ dedik, kimi zaman sessiz kaldık. Kimileri için insanların gönülden helallik verdiğini kimileri içinse sadece ritüeli yerine getirerek ‘Helal olsun’ dediğini duyduk. Çok nadir olsa da meftaya hakkını helal etmediğini cenazesinde alenen söyleyenler oldu. Kenan Evren’in cenazesi de aynen böyle acı bir tecrübe ile neticelendi. Örneği neden Kenan Evren üzerinden verdiğimi ilerleyen satırlarda anlayacaksınız.
Ekonomideki çöküşü konuşmamız gereken dönemde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışıyla ‘Helallik’ tartışmaları başladı. Kılıçdaroğlu, partisinin geçmişi ile yüzleşerek helallik almak istediğini ve her partinin bu çağrısına destek vermesini beklediğini belirten bir konuşma yaptı.
Halkın Desteği Suçu Ortadan Kaldırmaz
Kenan Evren, 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra halk oylaması ile %91.37 gibi rekor bir oy ile Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen darbe sürecinde yaşananlardan dolayı birçok kesimin nefretini de kazanmıştı. İşkenceler, kötü mumele, haksızlıklar ve adil olmayan yargılamalar neticesinde milyonlarca insanın etkilendiği baskıcı bir sistem ile yönetime geldi. Görevi bıraktıktan yıllar sonra siyasi çıkar amaçlı olsa da bir süre yargılandı ama hesabını vermeden yaptıklarıyla bu dünyadan göçüp gitti.
Aldığınız oy oranı ve toplumun desteği sizi geçici olarak adaletten korusa da eninde sonunda adil bir yargılamaya maruz kalacağınızı bilmeniz gerekiyor. İşte o yargılamaya helallik olmadan gitmek en büyük handikap. Zira inananlar açısından, Yaratıcının bağışlamayacağı en büyük günahlardan birisi, ‘Kul Hakkı’
İlk Taşı En Günahsız Olanlar Atsın…
Helalleşme, doğası itibariyle iki taraflı bir meseledir. Bir taraf helallik ister, diğer taraf da vicdanında o kişiye karşı hissettiklerine göre helal eder veya etmez.
Peki ya helalleşmeniz gereken kişiler size hakkını helal etmeden göçüp gitmişlerse… Hatta sizin zulmünüze maruz kalırken son nefeslerinde sizlere beddualar ederken canlarını teslim etmişlerse…
CHP ile AKP arasında başlayan polemiklerde kimin geçmişinin daha kirli olduğu ve kimin daha fazla helallik alması gerektiği konuları da var. Aslında hak meselesi sadece sizin birebir işlediğiniz günahlardan veya suçlardan ibaret değil elbette. Siyaset yaparken Fırat’ın kenarında kuzuyu kurt yese bundan sorumlu olduğunu söyleyenlerin muhakkak ki verdikleri yanlış kararlardan dolayı olumsuz etkilenen kişilerin de hakkına girdiğini bilmesi gerekiyor. Madem ki meselemiz hak, hukuk ve günahlarsa bu konuda ilk taşı atması gerekenler en günahsız olanlardır elbette.
- Savaş ve çatışmalardan dolayı evlerinden, yurtlarından, sevdiklerinden koparılarak göç etmeye zorlanan ailelerin açlık ve soğuktan vefat eden bebekleri,
- Siyasi çıkar amaçlı veya oy kazanma uğruna çıkarılan çatışmalarla veya patlayan bombalarla can veren askerler ve siviller.
- Zulümden kaçarken Meriç’te, Ege’de Akdeniz’de boğulan çocuklar,
- Annesi babası hapse atılmış olup, akrabalarının himayesinde veya yetiştirme yurtlarında büyüyen masumlar,
- Başta ekonomi olmak üzere ülke yönetiminin vasıfsız eller marifetiyle bozulması neticesinde açlık ve yokluk çeken vatandaşlar…
Bu listeye her gün yenileri ekleniyor ne yazık ki. Bu listedekiler sadece son yıllarda yaşatılan zulümler ve atılan yanlış adımların bir sonucudur. Bunun haricinde hesaplaşılması gereken daha birçok hadise var:
- Vatandaşların vergilerinin dar bir elit kadro marifetiyle bir elin parmağını geçmeyen sayıdaki iş adamlarına yapmadıkları işlerin karşılığı olarak takdim edilmesi,
- İhalelere fesat karıştırarak hak etmeyen kişilere bol sıfırlı işlerin verilmesi ve ödenen ücretin karşılığı olmayan işlerle vatandaşın mağdur edilmesi,
- Kendisine biat etmeyen iş adamlarının ve şirketlerin mallarına ve paralarına terör suçları isnadıyla el konulması,
- Suç işlerken kendisini yakalayan memurların hain ve darbeci ilan edilmesi,
- Fişleme ve haksız yollarla binlerce dürüst insanın işten atılması gibi uzayıp giden bir helallik alınması gerekenler listesi var.
Bazen öyle bir an gelir ki kişilerin hakkını helal etmesi de yetmez. Kamu hakkı dediğimiz, ülkede yaşayan insanların oluşturduğu toplumun da hakkı vardır. Onlar fark etseler de etmeseler de topluma karşı işlediğiniz suçlar da affedilmeyi gerektirir. Bilindiği üzere, mahkemelerde bazı durumlarda davaları değerlendirirken şahıslar şikayetçi değilse bile toplumu ilgilendiren bir suç olması durumunda kamu adına cezalandırma yapılır. Tıpkı bunun gibi.
Suçu Kabul Etmek, Bağışlanmaya Giden İlk Adımdır
Kemal Kılıçdaroğlu, helalleşme çağrısını yaparken gerçekten samimi bir şekilde partisi adına günah çıkarmayı ve helalleşmeyi mi amaçladı, yoksa sağ kesimin CHP’ye oy verme korkusunu kırmak ve geçmiş uygulamalar adına özür dilemek suretiyle oy devşirmeyi mi düşündü? Takdir okuyucunun…
Başkasının yaptıklarından dolayı özür dileyip af beklemek sizi zorda bırakmaz ne de olsa. Fakat AKP’nin son dönemde işlediği suçlarda CHP’nin de payı yok değil. Defaatle, inanmadıklarını ve kurgu olduğunu söyledikleri 15 Temmuz olayını ‘Yenikapı Mitingleri’ne katılarak onaylamış ve sonrasındaki fiillere de sessiz destek vermiş oldular.
AKP’nin bu ‘Helalleşme’ çağrısına olumsuz yaklaşmasının en önemli sebebi, suçu kendilerinin işlemiş olması. Helalleşmeyi gerektirecek icraatlarını terk etmedikleri için kendileri ile ters düşmemek adına yanlışlarını kabul etmiyor ve geri adım atmıyorlar. Belki de artık köprülerin tamamen koptuğunu ve geri dönüşün mümkün olmadığını düşünüyorlardır. Halbuki işlenen suçun farkına varmak ve kabul etmek bağışlanmaya giden ilk adımdır. Bağışlanıp bağışlanmayacağınız ise işlediğiniz suçun büyüklüğüne göre değişir elbette.