15 Temmuz: “Ne İstediysek Oldu!”

İktidar ve yandaşları, yıldan yıla halkın 15 Temmuz’a azalan ilgisi üzerine son dönemde olduğu gibi bu yıl da milyonlarca dolar harcayarak o akşam bir demokrasi zaferi yaşandığı algısını kamuoyunun gözüne sokmaya çalıştı. Fakat halkın önemli bir çoğunluğu gerçeğin bambaşka olduğunu düşünüyor.

Türkiye’de artık sokaktaki vatandaş bile 15 Temmuz akşamı muhaliflere yönelik dört başı mamur bir istihbarat operasyonu yapıldığına ve bununla ülke yönetiminde köklü değişikliklerin gerçekleştirildiğine inanıyor.

Baskıcı ve otoriter Erdoğan yönetiminin korkusundan dolayı bu kanaati seslendirmek bugün için hala çok makul bir seçenek olmasa da hukuka dönüş mümkün olduğunda bu anlamda üst perdeden toplumsal bir dışa vurum beklenebilir.

15 Temmuz’dan beri ülkece sırtımızı doğrultamadığımız ve her alanda çok daha kötüye gittiğimiz bir sır değil. Ekonomiden hukuka, eğitimden güvenliğe kadar her alanda büyük iş bilmezlikler ve yönetimsel sorunlar yaşanıyor.

Bu yazıda 15 Temmuz sonrası yeniden yapılandırılan güvenlik bürokrasisine ve bu yeni yapılanmanın görünür sonuçlarına odaklanmaya çalışacağım.

Tanrıverdi: “Ne istediysek 15 Temmuz sonrası uygulamaya konuldu”

Bir olayın failini bulmada en temel prensip gerçekleştirilen olayın sonuçlarının kime ya da kimlere yaradığına bakmaktır.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı da yapmış olan SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi 2018 yılında katıldığı bir programda 15 Temmuz öncesinde TBMM Anayasa Komisyonuna teklif olarak sundukları maddelerin tamamına yakınının 15 temmuz sonrasında uygulamaya konulduğunu alkışlar arasında duyurmuştu. [1]

Tanrıverdi’nin 15 Temmuz öncesinde TBMM’ne sunduklarını belirttiği Anayasa teklifi içinde geçen “Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Harp Okulları’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmay Başkanlığı ile ilişkisinin kesilerek İçişleri Bakanlığına bağlanması, Yüksek Askeri Şura’nın yapısının değiştirilmesi, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AYİM) kaldırılması, Başkanlık Sisteminin getirilmesi” gibi köklü değişiklikler 15 Temmuzdan sonraki 3 yıl içinde tamamıyla yürürlüğe girdi.

15 Temmuz öncesi gerçekleşemeyen bu denli köklü değişikliklerin darbe girişimi sonrası peş peşe hayata geçirilebilmesi, 15 Temmuz’un iddia edildiği gibi bir savunma zaferi değil aksine bir strateji doğrultusunda icra edilen taarruzi bir harekat olduğu teorisini güçlendiriyor.

Peki, Tanrıverdi’nin Erdoğan’ın akıl hocalığını yaparak hayata geçirilmesini sağladığı Türk Silahlı Kuvvetlerinde yeniden yapılanma projesi şu ana kadar nasıl sonuçlar verdi?

Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığı’na Bağlanması

2018 yılında yayımlanan bir KHK ile Genelkurmay Başkanlığı ve tüm Kuvvet Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanlığı’na atanmasıyla ağzına çalınan bir parmak bal neticesinde ordunun siyasallaştırılmasının kapıları ardına kadar açıldı.

Her ne kadar sivil iradenin emrinde ve demokrasiyle daha uyumlu bir Silahlı Kuvvetler fikri ilk anda kulağa hoş gelse de uygulamada beklenen sonuçların alındığını söylemek mümkün değil.

15 Temmuz öncesinde tarafsız, Türk Milletinin emrinde ve ülkesinin gözbebeği konumunda olan Peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri siyasetin “kulu” haline getirildi ve Mehmetçik bir oy devşirme aracı olarak kullanılmaya başlandı.

15 Temmuz’un hemen akabinde başlayan ve stratejik hedefleri bakımından tartışmaya açık, cari sonuçları itibariyle ise hiçbir somut kazanım sunmayan sınırötesi operasyonlarla ordu yıpratıldı ve uluslararası kamuoyunda prestij kaybına uğratıldı. [2]

15 Temmuz öncesinde kuş uçurtulmayan sınırlarımızdan özellikle sınırötesi operasyonlar döneminde milyonlarca Suriyeli mültecinin yanı sıra Irak, Afganistan ve İran’dan binlerce düzensiz göçmen elini kolunu sallayarak rahatlıkla ülkemize girdi. [3]

“Sivil iradeye bağlı bir ordu inşa ediyoruz” söyleminin arkasına saklanarak bir siyasi partinin teşkilatı konumuna indirgenen Türk Silahlı Kuvvetlerinin generalleri kendilerini ve temsil ettikleri makamlarını utanılacak durumlara düşürdüler.

Katıldığı son MGK toplantısı sonrası emekliye ayrılacak bir Orgeneralin kendisini bir askerin ulaşabileceği son noktaya getirdiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sarılarak ağlaması [4] ve NATO toplantısında Türk Silahlı Kuvvetlerini temsil eden bir Korgeneral’in boş çay bardaklarını toplaması bir zamanlar ülkenin en saygın kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin prestijinin ne hale getirildiğini göstermesi bakımından önemlidir. [5]

Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasi otoriteye bağlanmasından sonra verdiği en kötü sınavı ise geçtiğimiz yıl yaşadığımız elim deprem hadisesinde tecrübe ettik.

TSK, durumsal gelişmelere otomatik tepkiler vermek için programlanmış, öğrenilmiş ve tatbikatlarda prova edilmiş aksiyonların peşi sıra uygulandığı bir kurum olma hüviyetini kaybettiğini ilk defa 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depreminde gösterdi. Böylesi büyük bir faciada derhal halkın yardımına koşması beklenen askeri birliklerin sevk ve idaresinde gecikmeler yaşanması halkı büyük bir hayalkırıklığına uğrattı. [6]

O dönem deprem bölgesinde 2. Ordu Komutanı olan Metin Gürak ise milletinin değil siyasetin emrinde oluşunun “mükafatını” Genelkurmay Başkanı olarak aldı. [7] [8]

15 Temmuz
PUGAT tarafından ChatGPT ile hazırlanan görsel

Askeri Liselerin Kapatılması ve Harp Okullarının Milli Savunma Üniversitesi’ne Bağlanması

Türk Silahlı Kuvvetlerinin subaylarını çekirdekten yetiştirdiği ve askerlik nosyonunu kazandırmada çok önemli bir misyonu olan Askeri Liseler 15 Temmuz’un hemen ardından alelacele kapatıldı.

Yeni süreçte ordunun subay temini 4 yıllık üniversite eğitimini tamamlamış adaylara 6 aylık sıkıştırılmış bir askeri eğitim verilerek gerçekleştiriliyor.

15 Temmuz öncesinde 4 yılı askeri lise ve 4 yılı da Harp Okulu olmak üzere toplam 8 yıllık zorlu bir maraton sonrası subay olmaya hak kazananların yönettiği askeri birliklerimiz, şimdilerde içinde askerliğini dahi yapmamış adayların da bulunduğu, tek vasıfları 4 yıllık bir üniversite eğitimini tamamlamış olmak olan ve sadece 6 aylık temel askeri eğitim ile sonrasında ilgili sınıf okullarında aldığı kısıtlı bir eğitim neticesinde kıtaya çıkarılan “subaylar” tarafından yönetiliyor.

Askerliği oyun zannedenlerin hatalarını ancak büyük bir hüsran yaşayarak anlayabileceği bu deli saçması uygulama sonrasında ordunun en önemli bileşeni olan subaylık kurumunun ve dolayısıyla birliklerin sevk ve idare kalitesinin hangi seviyelere gerilemiş olabileceğini tahmin etmek zor değil. [9]

Jandarma Genel Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığına Bağlanması

Geçmişinde özellikle terörle mücadele ve asayiş hizmetlerine sunduğu katkıları ile toplum nezdinde saygın bir yer edinen Jandarma Genel Komutanlığı 15 Temmuz sonrasında İçişleri Bakanlığına bağlandı.

Öncesinde askeri konularda Genelkurmay Başkanlığına adli hususlarla ilgili olarak ise adli makamlara karşı görev ve sorumlulukları bulunan Jandarma Genel Komutanlığı, 15 Temmuz sonrasında tamamen siyasetin emrine girmiş oldu.

Böylelikle ülkede mevcut iki temel kolluk kuvveti de tek bir siyasi makamın emrine verilmek suretiyle kamuoyuna her ne kadar merkezi bir yönetim ve eşgüdüm hedeflenmis gibi sunulsa da tüm silahlı güçlerin tamamen siyasetin kontrolu altında tutulması ana hedefi dışında fonksiyonel bir strateji belirlenmediği ortaya çıktı.

Jandarma Genel Komutanlığı görevini 2017 yılından beri yürüten Orgeneral Arif Çetin’in suç örgütü liderleriyle kol kola bir ilişki içine girmesi de siyasetin içine girdiği askeri kurumları çürüttüğü ve Jandarmanın vatandaşa emniyet ve asayiş hizmeti ulaştırma vazifesinden çok uzak bir konumda olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. [10]

Genel Komutanının suç örgütü liderleriyle dirsek temasında olduğu bir ortamda Jandarma personelinin pirüpak olmasını beklemek tutarsızlık olur. Yeni dönemde asayişi sağlamaktan sorumlu Jandarma Komutanları, astsubaylar, uzman çavuşlar da uyuşturucu kaçakçılığı da dahil olmak üzere bir çok suça bulaştı ve adeta asırlık teşkilatın prestijine leke sürme yarışına girdiler. [11]

Askeri Hastanelerin Kapatılması

Ülke genelinde 26 ilde bulunan 32 askeri hastane Ağustos 2016’da kapatılarak Sağlık Bakanlığı’na bağlandı. [12] Darbe girişimi ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen çok önceden belirlenmiş bu eylem planının olağanüstü hal koşullarında uygulamaya sokulmasının hayati ve çok vahim sonuçları oldu.

Terörle mücadelenin ilk yıllarından itibaren savaş cerrahisi alanında dünya çapında bir tecrübe ve birikim kazanmış askeri hekimlerin görev aldığı hastanelerin tamamen lağv edilmesi ve tabip subay teminine son verilmesiyle oluşan boşluk sivil cerrahların gayretleriyle doldurulmaya çalışılsa da istenilen verim alınamadı.

Eskiden operasyon bölgesinde yaralandıktan sonra ilk müdahalenin ardından askeri hastanelere sevk edilen askerlerimiz şimdilerde devlet hastanelerinin yetersiz tecrübe ve imkanlarına emanet ediliyor. [13]

Hava Kuvvetlerinde Yetkin Personel Yetersizliği

15 Temmuz sonrasında Türk Hava Kuvvetleri (THK) büyük bir tasfiye sürecine girdi. Sadece 2016 yılında 213 havacı subay, THK’den ihraç edildi. Bu subaylardan 150’si F-16 ve F-4 savaş uçaklarını kullanan pilotlardı. Bu nedenle TSK’de savaş pilotu noktasında önemli bir açık doğdu.

Bu açığı kapatmak için önce emeklilik veya istifa yoluyla ayrılmış pilotlardan üç yıllığına alımlar yapıldı. Gönüllü gelen olduğu gibi görevlendirmeyle gelenler de oldu. Ayrıca THK’den ayrılmaları zorlaştırmak için 15 yıllık zorunlu görev süresi de 21 yıla çıkarıldı.

Bu süreçte alınan tedbirlerin yeterli olamaması nedeniyle kurumdan ihraç edilmiş ya da açığa alınmış pilot eğitmenleri yeniden göreve çağrıldı. Bazı eğitmenlerin göreve başladığı, mahkemeleri devam eden, kurumdan ihraç edilmiş bazı savaş pilotlarının ise operasyonlara davet edildikleri biliniyor [14].

Buna rağmen kapanmayan pilot ihtiyacını gidermek için dışarıdan pilot alımına çıkıldı. Bu kapsamda askerlik eğitimi bulunmayan fakat ticari pilot lisans sahibi kişiler koşulları sağladıkları takdirde öncelikle Subay Temel Askerlik Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) eğitimine tabi tutulduktan sonra eğitimi başarıyla tamamlamaları halinde “teğmen” rütbesiyle istihdam edilerek THK tarafından belirlenecek uçuş eğitimlerine alınacaklar.

Bu durumda eskiden 10 yıla varan savaş pilotu yetiştirme süresi 2–3 yıla kadar düşürülürken geçmişte askeri bir eğitim almamış kişiler sadece ticari pilot lisansları olması halinde savaş uçaklarını kumanda etmeye hak kazanacaklar. [15]

Bir diğer ifadeyle karada subay olmak için tamamlanmış 4 yıllık üniversite eğitimi, havada savaş pilotu olabilmek için ise yalnızca bir ticari pilot lisansı yetiyor olacak…

Peki, gerçek bir savaş ortamında, bu sürelerde eğitim almış “subayların” o kaos ortamında nasıl bir mukavemet göstermeleri ve birliklerine ne ölçüde liderlik etmeleri bekleniyor?

15 Temmuz’da Güvenlik Bürokrasisine Vurulan Darbe

Erdoğan rejimi tarafından kamuoyuna dikte edilenin aksine 15 Temmuz bir darbe girişimi değil Erdoğan tarafından Hulusi Akar ve Haka Fidan’a planlatılarak Adnan Tanrıverdi gibi akıl hocalarının stratejilerini hayata geçirmek maksadıyla icra edilen kompleks bir istihbarat operasyonudur.

15 Temmuz akşamı ve takip eden süreçte en büyük darbelerden biri bu istihbarat operasyonunu planlayanlar ve bu plana destek verenler tarafından ülkenin güvenlik bürokrasisine vurulmuştur.

15 Temmuz öncesinde gerçekleşemeyen muhalif bürokratların kesin olarak kurumlardan tasfiyesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasallaştırılarak iktidarın tam kontrolü altına sokulması ve beraberinde personel temini başta olmak üzere tüm kurum kültürü ve teamüllerinin yerle bir edilmesi gibi çok köklü değişiklikler hayata geçirilmiş ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden yapılandırma adı altında esir alınmıştır.

Bu yeniden yapılanma kapsamında iktidarın temel stratejisinin “tüm silahlı güçleri kayıtsız şartsız kontrol altında tutmak” olduğu ve bu kapsamda sözkonusu kurumların niteliklerine uygun kullanımının ya da sunacakları hizmetin kalitesinin belirleyici bir rol oynamadığı anlaşılmaktadır.

Özellikle Hava ve Kara Kuvvetlerinde yaşanan yetkin ve lider personel yetersizliği uzun vadede ve olası gerçek savaş koşullarında çok daha somut bir şekilde hissedileceğe ve ülke savunmasında telafisi imkansız sonuçlara sebep olacağa benziyor.

Dünyanın bölgesel ve küresel bir karmaşa ortamına doğru sürüklendiği bir döneme Silahlı Kuvvetleri zayıflatılmış bir ülke olarak yaklaşıyor olmamız da “yeniden yapılanma” adı altında tezgahlanan 15 Temmuz istihbarat operasyonunun en önemli ve vahim sonuçlarından biri olarak karşımızda duruyor.


Dipnotlar

https://www.youtube.com/watch?v=jx9QyIclP7w

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Silahl%C4%B1_Kuvvetlerinin_Suriye%27ye_yapt%C4%B1%C4%9F%C4%B1_operasyonlar_listesi

https://tuerkei.diplo.de/tr-tr/deutschland-und-die-tuerkei/03-deutschland-und-die-tuerkei/wirtschaft/-/2546584

https://halktv.com.tr/gundem/erdoganin-omzunda-aglayan-komutana-tepki-yagdi-yaziklar-olsun-761363h

https://www.aykiri.com.tr/tartismali-goruntuler-tumgeneral-nato-toplantisinda-bos-cay-bardaklarini-topladi/35479/

https://www.sozcu.com.tr/mehmetcik-gec-de-olsa-devreye-girmeye-basladi-sevindiren-haberler-geldi-wp7584663

https://muyesseryildiz.com/2023/03/24/bir-komutan-asla-aglamaz-mi/

https://t24.com.tr/haber/metin-gurak-in-bir-ilk-ile-genelkurmay-baskanligi-na-uzanan-hikayesi-hava-kuvvetleri-nde-erken-emeklilik-yas-kararlari-ne-anlama-geliyor,1123506

https://personeltemin.msb.gov.tr/Anasayfa/IcerikWeb/MDS05

https://www.odatv.com/guncel/arif-cetin-pasa-ucledi-gozlerden-kacan-detay-28-ekim-2021-243265

https://www.pugat.org/toplum/cezaevi/2024/01/05/kardesime-mektup/

https://www.aa.com.tr/tr/15-temmuz-darbe-girisimi/gata-ve-askeri-hastaneler-saglik-bakanligina-devredildi/629988

https://www.gazeteduvar.com.tr/chpli-emir-askeri-hastaneler-hangi-gerekceyle-kapatildi-haber-1661757

https://15temmuzgercekleri.com/darbeden-yargilanan-pilotlar-operasyona-gonderiliyor/

https://www.indyturk.com/node/613201/haber/ticari-okullarda-u%C3%A7u%C5%9F-e%C4%9Fitimi-alanlardan-askeri-pilot-yeti%C5%9Ftirilecek%E2%80%A6-emekli-sava%C5%9F