Kendi Kendine Darbe-3

Bu yazı dizisinin ilkinde genel olarak kendi kendine darbe (self-coup) olayını açıklamış ve ikincisinde ise bunun tarihte bilinen ilk örneği olan III. Kleomenes’in entikalarını aktarmıştım.

Bu kez de sizi kendi kendine darbenin bilinen en ünlü örneğine, Hitler Almanya’sına ve “Reichstag Yangını” olayına götürmek istiyorum!

Reichstag Yangını, gücü eline alan ancak onu yeterli görmeyip mutlak bir iktidar arayan bir despotun, bir binadan aldığı ateşle Nazi cehennemine açılan kapıyı araladığı ve milyonlarca insanı yakacak olan çok daha büyük bir yangını tutuşturduğu bir olaydır.

Dumanın olduğu yerde ateş vardır ve ateşin olduğu yerde komplo teorilerinin de geleceği kesindir. En azından 27 Şubat 1933’te Berlin’deki Alman parlamento binası Reichstag’ın büyük bir kısmı bir kundaklama saldırısı sonucu alevler içinde kaldığında bu durum böyleydi (2).

Kimileri işin arkasında Nazilerin olduğunu iddia ederken kimileriyse aksini düşünüyor. Hitler bu yangınla halkına komplo mu kurmuştu yoksa bütün bunlar birer komplo teorisi miydi? Bu soruların yanıtı ne Nuremberg mahkemeleri sırasında ve ne de aradan geçen onca yılda Almanya Devleti’nin ve halkının bu yüzkarası tarihle yüzleşmeleri esnasında -ki bunun için en azından ulus olarak samimi bir çaba gösterdiklerini düşünüyorum- aydınlatılabildi.

Bence ise burada önemli olan Reichstag’ı kimin ateşe verdiği değil, olayın zamanlaması ve bundan kimin karlı çıktığıydı.

Gelelim yangının hemen öncesinde Almanya’da solunan soğuk ve karanlık havaya!

I. Dünya Savaşı’nda yenilen ülke ağır hasar almış, ekonomik sıkıntılar ve siyasi belirsizliklerle dolup taşıyordu. İşte Hitler’in gücü, ülke kaynaklarının galip devletler tarafından sömürüldüğü, halkın ise açlık ve sefalete mahkum edildiği böylesi bir felaketin ardından doğmuştu.

Almanya’nın içine düştüğü bu karanlık dönemde, 31 Mart 1932 tarihinde yapılan seçimlerde oyların yüzde 37’sini, 6 Kasım 1932’de de yüzde 33’ünü alan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideri Adolf Hitler, Cumhurbaşkanı Hindenburg tarafından 28 Ocak 1933 tarihinde azınlık hükümetinin başbakanlığına atanmıştı.

Hitler, iktidara gelmişti ancak Almanya’yı kendi vizyonu doğrultusunda dönüştürme politikalarını hayata geçirebilecek güce henüz sahip değildi. Çünkü Hitler’in hırsları ve ideolojisi, sadece siyasi zaferlere değil, aynı zamanda muhaliflerini bastırmaya ve kendisine karşı olan her türlü tehdidi ortadan kaldırmaya da yönelikti. Bunun için de olağanüstü yetkilere ihtiyacı vardı ve zaten daha önce de bazı yetkilerin parlamentodan alınarak kendisine verilmesini Cumhurbaşkanı’ndan istemişti.

Her yangın daha büyük yangınlar için birer kıvılcımdır!

İşte bu atmosferde 27 Şubat 1933 gecesi akşam saat dokuz sıralarında, Almanya’nın kaderini kökünden şekillendirecek olan bir olay yaşandı: Parlamento Binası “Reichstag” kundaklanmıştı!

Hitler ve Nazi Partisi, hemen olay yerine gelerek orayı miting alanına çevirmede gecikmediler ve bu olayı büyük bir siyasi fırsata çevirdiler. Daha yargılama beklenmeden kundaklamanın komünistler tarafından yapıldığı iddia edildi. Olay gecesi Hitler ve ekibi hemen o akşam suçluyu ilan ederek, uluslararası komünizmin Alman birliğine ve dirliğine karşı kokteyl bir örgütle saldırdığını ifade etmiş ve komünizm ile ilgili her şeyi, bütün komünistleri ve sosyal demokratları hedef göstermiş, kimseye acımayacaklarını söylemişlerdi.

Kundaklamanın sorumlusu olarak akli dengesi yerinde olmayan Marinus van der Lubbe isimli Hollandalı bir işçi tutuklandı; komünistler yakalanıp yargılandı.

Hitler bu şekilde yangının “Tanrı’nın bir işareti”, yaklaşan Komünist ayaklanmanın başlangıcını haber veren bir sinyal olduğunu söylemiş ve gazeteler de olayı “Almanya’da Bolşeviklerin terör eylemi” olarak adlandırmıştır.

Nazizmin yakıcı ateşinin bütün bir ülkeyi sarması

Tıpkı eski ABD başkanı James Madison’un, tiranlığın “bazı olağanüstü hallerde” ortaya çıktığına özellikle dikkat çekmesi gibi Reichstag yangını da sadece bir kundaklama olayı değil, aynı zamanda Hitler’in gücünü pekiştirdiği bir dönüm nokta oldu.

Reichstag yangınının ertesi günü, “Halkın ve Devletin Korunması için Reich Başkanı Kararnamesi(Verordnung des Reichspräsidenten zum Schutz von Volk und Staat)” ile yasal düzen askıya alındı.

Bu “Yetki Yasası” ile Hitler’e geniş yetkiler verildi ve muhaliflerin susturulması kolaylaştırıldı. Weimer Anayasası’nda sıralanan kişisel özgürlükleri askıya alındı. Olağanüstü hal ilan edildi, kişisel özgürlükler kısıtlandı, düşünce özgürlüğü yok edildi, basın sansürü uygulandı, muhalif partiler kapatıldı ve Nazi Partisi’nin gücü giderek artmaya başladı.

Bu yangın, Hitler’in iktidarını güçlendirmesi ve Almanya’yı otoriter bir rejime dönüştürmesi için keskin bir araç olarak kullanıldı. Artık Hitler, Almanya’yı kendi imajına göre şekillendirme fırsatını elde etmiş ve Nazizmin yakıcı ateşi bütün bir ülkeyi sarmıştı.

Almanya’yı dönüştüren, muhalifleri bastıran, Yahudi karşıtı yasaları çıkartan, diktatoryal bir rejim kurduran ve koca bir ülke tarihine kara bir leke süren güç işte bu yangınla ateşlenmişti!

100 Yıllık Benzerlik

Aradan geçen 100 yıla rağmen akıllanmayan insanoğlu hala gelecek kuşaklara, karşısında irkilecekleri yeni yangın albümleri biriktirmeye devam ediyor.

Reichstag Yangını, sadece olayın gelişimi ve parlamento binalarında meydana gelen görünür hasarlarla sınırlı değil, ama aynı zamanda temel özgürlükler ve eleştirel düşünce imkanına vurulmuş darbeler ve tiranlığa giden yolları açması açısından da 15 Temmuz olayına çok benziyor.

Her iki olayda da meclis binaları hedef alındı. Nasıl ki olay gecesinde hazırlıklı olan Hitler ile ekibi orayı hemen miting alanına çevirdiyse, aynı şekilde 15 Temmuz’da da Erdoğan Hükumeti, AKP teşkilatları, onun emrindeki HSYK hazırlıklıydılar ve girişim hemen bir parti propaganda aracına çevrildi.

23 Mart 1933’te Yetki Yasası ile Alman Meclisi’nin tüm yetkileri dört yıl süre ile kabineye ve Başbakan Hitler’e devredildi ve Meclis’in çalışmalarına bu süre için ara verildi. Hitler, yangının ertesi günü Cumhurbaşkanı’na imzalattığı kararname ile anayasadaki hak ve özgürlükleri askıya aldı.

Türkiye’de de darbeden beş gün sonra, üç ay için Olağanüstü Hal ilan ederek bütün yasama ve yürütme yetkisi Erdoğan’da toplandı. Ülke çıkarılan KHK’lar ile yönetildi. Yetkiler, Erdoğan bütün gücü elinde bulunduruncaya dek tam yedi kez uzatıldı. Sürekli olarak muhalifler hedef alındı, hak ve özgürlükleri askıya alındı.

Nasıl ki parlamentoya ait pek çok yetki o geceden sonra Führer’e (Hitler) verildiyse, aynı şekilde 15 Temmuz’dan sonra da Türkiye’de parlamenter sistemden çıkılarak partili başkanlık sistemine geçildi ve bir referandum ile pek çok anayasal yetkinin tek bir kişide toplanması sağlandı. Hatta Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım “Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır” diyerek bu gerçeği doğruladı (4 ).

Bu arada unutmayın ki o dönemde de bu yetkiler referandum ile verilmişti! 2 Ağustos 1934’te Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg vefat edince Hitler, Cumhurbaşkanlığı makamını da üstlendi. Bu “fiili durum”, referanduma sunuldu, Alman halkı yüzde 89,93 “evet” oyu ile Hitler’in Cumhurbaşkanı olmasına, bununla birlikte Şansölyelik görevini de sürdürmesine onay verdi.

Hitler’in 46. madde ile bütün memurların atanması ve azledilmesi yetkisini alması üzerine Yahudi’lere karşı yok etme kampanyasına başlaması gibi, Erdoğan da bütün muhaliflerine ve seküler kesime karşı bir cadı avı başlattı.

Sonuç

Hitler’in iktidarını pekiştirmesi ve Nazizmin yükselişi için bir katalizör olan bu olayın ardında yatan gerçekler hala tam olarak aydınlatılamadı.

İnsanlık tarihindeki en büyük trajedilerden birine yol açan bu karanlık olay iyi anlaşılmalıdır ki günümüzdeki olay ve olgular iyi anlaşılabilsin. Yoksa aradan geçen yaklaşık yüz koca yıla rağmen iktidarların söylemleri ve sloganları arasında sadece çeviri farkları kalır:

Birinin “Tanrı’nın bir sinyali” dediğine diğeri “Allah’ın bir lütfu” der, o dönem “Ein Volk, ein Reich, ein Führer!” (“Tek halk, tek imparatorluk, tek lider!”) olan slogan “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” şeklinde söylenmeye devam eder!


Kaynakça:

(1) https://barisicinakademisyenler.net/node/274

(2) https://www.smithsonianmag.com/history/true-story-reichstag-fire-and-nazis-rise-power-180962240/

(3) https://www.evrensel.net/haber/285754/reichstag-yangini-suruyor

(4) https://odatv.com/baskanligin-kapisi-15-temmuz-gecesi-acildi-2210161200.html.

(5)https://mirror.anarhija.net/tr.anarchistlibraries.net/mirror/m/md/mercan-dogan-reichstag-hala-yaniyor.html

(6) https://artigercek.com/guncel/can-dundar-hitler-i-iktidara-tasiyan-reichstag-yangini-15-temmuz-a-benzetti-86728h