Atom Bombasından Daha Fazla İnsan Öldüren Tüfek

Mikhail Timofejewitsch Kaleşnikof, 1919 yılında Altay Dağlarında Kazak bir ailenin sekizinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Kollektivizasyon sürecinde ailesiyle birlikte 1930’da Sibirya’ya sürüldü. On altı yaşındayken sürgünden kaçarak Kazakistan’a gitti ve 1938’de askerlik hizmetine başlayana kadar demiryolu şirketinde çalıştı.

Teknolojiye olan ilgisi nedeniyle askerlikte tank tamircisi olarak eğitim aldı ve ilk küçük icatlarını bu dönemde yaptı. Ancak hayatındaki belirleyici dönüm noktası, Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırısı ve savaşın acı deneyimleriyle geldi. 1941 sonbaharında Briansk Muharebesi’nde yaralanan Kaleşnikof, hastaneye giderken Alman motosikletçileri tarafından saldırıya uğradı. Saldırıda sadece üç asker hayatta kaldı ve bu olay, onun ilerideki kariyerini şekillendiren temel bir motivasyon oldu.

Anılarında, üstün silahlara sahip Alman ordusu karşısında yaşadığı çaresizlik duygusunun aklından hiç çıkmadığını ve bu nedenle silah tasarımcısı olmaya karar verdiğini belirtir. Kısa süre sonra silah uzmanları genç askerden haberdar olup, onun yeteneğinin geliştirilmesi gerektiğini üst makamlara iletti. Ünlü silah tasarımcısı Sergei Gavrilovich Simonov’un gözetiminde ilk prototipini geliştiren Kalaşnikof, 1943 sonbaharındaki testlerde başarı sağlayamasa da, inatla çalışmalarına devam etti.

1946’da “Michtim” sahte ismiyle başka bir silah yarışmasında tekrar sahneye çıktı. Tasarım, bakım, atış ve dayanıklılık testlerinden başarıyla geçen bu silah, 1947’de Sovyet Ordusu tarafından AK-47 adıyla resmen kullanılmaya başlandı. AK-47 kısaltması, Rusça “Avtomat Kalashnikova 1947” ismine ve ilk üretim yılına atıfta bulunarak oluşturulmuştu.

Altaylardan gelen Çavuş Kalaşnikof, tamamen yeni bir tüfek tasarlamadı; ancak savaş alanında edindiği tecrübelerle bir piyadenin ihtiyaçlarını karşılayacak etkili, hafif, seri ve kullanımı kolay bir silah geliştirdi. AK-47’nin sağlamlığı ve zorlu koşullarda dahi güvenilirliği, onu emsalleri arasında benzersiz kılan özelliklerdi.

Bir Şiddet İkonu Doğuyor

Dünyada, AK-47 kadar efsanevi bir üne sahip başka bir tüfek neredeyse yoktur. Ancak bu “ikon” tanımı, silahı yüceltmek anlamında değildir. Kaleşnikof, modern tarih boyunca şiddetin, savaşların ve terör eylemlerinin merkezinde yer almış, pek çok hareketin sembolü haline gelmiştir.

Sovyetler Birliği’nin askeri ihracat politikaları çerçevesinde Kaleşnikof, Çin, Kuzey Kore ve Yugoslavya gibi sosyalist ülkelerde de üretilmiştir. Ancak tüfeğin dünya çapında ün kazanmasını sağlayan asıl olay, Vietnam Savaşı olmuştur. Kuzey Vietnam ordusu tarafından kullanılan AK-47, Amerikan M-14 ve M-16 tüfeklerine karşı büyük bir üstünlük sağlamıştır, ancak özellikle kısa mesafeli orman savaşlarında yetersiz kalmıştır.

Vietnam Savaşı’ndan sonra, Kaleşnikof dünya devriminin ve ulusal kurtuluş hareketlerinin sembolü haline gelmiştir. Pakistan’ın dağlarında el yapımı tezgahlarda bile üretilen bu basit ama etkili tüfek, Soğuk Savaş döneminde anti-Amerikancı hareketlerin simgesi olmuştur.

1950’lerden günümüze dünyadaki hemen hemen her savaşta kullanıldığını söyleyebiliriz: Kore’de, Afganistan’da, Kongo’da, Mozambik’te, Sierra Leone’de, Balkanlar’da, Irak’ta… Liste uzayıp gider.

1970 sonrası dönemde, Kaleşnikof tüfeği İslam dünyası ile Afrika’da da sembolik ve askeri anlamda kendine yeni mecralar bularak gelişimine devam etmiştir. Hizbullah bayrağında yeralan Kaleşnikof tutan el, Usame Bin Ladin ve Taliban gibi figürlerin sıklıkla Kaleşnikof ile poz vermesi, tüfeğin radikal İslamcı örgütler tarafından nasıl benimsendiğini göstermektedir.

Kaleşnikof, dinci aşırılık yanlısı grupların yanı sıra Afrikalı çocuk asker imgelerinde de popüler hale geldi. Fotoğrafçılara, boyu kadar 1950 model Kaleşnikof tüfeğiyle poz veren kara çocuklar, kabile savaşlarından miras kalan düşmanlıkları bu silahlarla sürdürdü. Böylece, hunharca devam eden çatışmalarda yıkımın boyutları büyürken Afrika’da iç savaş ekonomilerinin temeli de atılmış oldu.

Türk Ordusunun Kaleşnikof ile İmtihanı

Türkiye, Soğuk Savaş’ın aktif bir parçası olarak Batı Blok’unun önemli üyelerindendi. NATO üyesi olarak Sovyet tehdidine karşı silahlanma politikaları geliştirirken, Sovyet yapımı AK-47, Türkiye’nin karşılaştığı terör örgütlerinin elinde sıkça görüldü.

1982’den itibaren PKK’nın Türkiye’nin güneydoğusunda başlattığı silahlı eylemler sırasında, Türk Ordusu en büyük imtihanını AK-47 ile verdi. PKK militanlarının, Sovyet destekli ülkelerden illegal yollarla elde ettikleri AK-47’ler, dağlık ve zorlu bölgelerde ciddi avantajlar sağladı.

Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki G3 piyade tüfeğinin yeterliliğini sorgulattı. Bu durum ileriki dönemlerde TSK’nın hafif piyade tüfeği için yeni arayışlara girmesine neden oldu.

Sonuç

Kaleşnikof tüfeği, soğuk savaş döneminin propagandası neticesinde kötü adamın olarak ün kazandı. Ancak bundan öte, 21. yüzyılın ruhuna yerleşen bir sembol haline geldiği de inkâr edilemez.

Rap şarkılarından bilgisayar oyunlarına terör örgütlerinden ulusal hareketlere oradan mafya gruplarına kadar her alanda kültürel bir imgeye dönüştü.

Kaleşnikof, sadece bir silah olmanın ötesine geçerek, savaşların, çatışmaların ve direnişin küresel bir simgesi haline geldi. Bununla birlikte, atom bombasından daha fazla insan öldüren tüfek olarak adlandırabileceğimiz Kaleşnikof, barındırdığı yıkıcı güç ve yaygın kullanımı ile modern savaşların en büyük trajedilerinden biri olarak tarih sahnesinde kalmaya devam edecektir.

Kaynaklar:

https://www.spiegel.de/panorama/zeitgeschichte/ak-47-geburtstag-einer-todesmaschine-a-493106.html

https://arms.fandom.com/de/wiki/AK-47

https://www.mdr.de/geschichte/zeitgeschichte-gegenwart/politik-gesellschaft/kalaschnikoff-gewehr-waffe-zweiter-weltkrieg-100.html