Software Defined Defense – SDD
Birçok ülkenin silahlı kuvvetlerinin lojistik sistemi bir dizi aşamadan oluşmaktadır. Gereksinimler genellikle yeni nesil araçların (tanklar, gemiler, uçaklar vb.) piyasaya sürülmesine kadar beş ila yirmi yıllık uzun döngüler halinde planlanır. Bu nedenle sistem çoğu zaman esnek ve çevik değildir. Ayrıca, ulusal ve uluslararası ortaklar arasında ekipmanın uyumlaştırılması ve komuta ve kontrol kapasitesinin oluşturulması gibi karmaşık süreçler, zaman ve büyük miktarda mali ve insan kaynağı gerektirir.
Silahlı kuvvetlerin operasyonel hazırlığını değerlendirirken, politikacılar genellikle fiziksel yeteneklere odaklanır. Örneğin, politikacıların gözünde 5 uçak hurdaya çıkarılırsa, aynı yeteneklere sahip 5 yeni uçak tedarik edilmelidir. Silah ve araç sayısına odaklanan yaklaşım, son yıllardaki gelişmeleri görmezden gelerek silahlı kuvvetlerin gelecekteki varlığını tehlikeye atıyor.
Bilişim sektörünün getirdiği yenilikler, yeni kavramlar ve bakış açıları için bir fırsat sunmuş ve sunmaya da devam etmektedir. İnovasyon döngüleri artık yıllar değil, aylardır. Bu hızlı gelişmeye ayak uydurmak, önce taşıtın planlandığı ve üretildiği, ardından da bilgi teknolojilerinin bir şekilde uyarlandığı cihaz merkezli bir zihniyetle artık mümkün değildir.
Savunma sanayii, Alman otomotiv sektörünün 2007’den bu yana yaşadığı ikilemin benzerini şu anda yaşıyor. Birkaç yıl önce, büyük uluslararası yazılım şirketleri, otomotiv pazarına girmeyi hedeflediklerini duyurdular.[1] Alman otomobil üreticileri giderek pazar paylarını Amerikalı ve özellikle Asyalı rakiplerine kaptırıyor.[2] Ancak bu kayıpların temel nedeni sadece mühendislik becerileri değil. Dijital dönüşüm yeni iş modelleri gerektiriyor. Yazılım, yeni yetenekler kazanmak ve iş modellerini ölçeklendirmek için kritik bir unsur haline geldi.
Dijitalleşmeyen Kaybeder
Otomotiv sektörüne ilişkin beklenti ve tartışmalar, savunma sektörünü de etkilemektedir. “Yazılım Tanımlı Mobilite” terimi, savunma sektöründe “Yazılım Tanımlı Savunma”ya (Software Defined Defense – SDD) uyarlandı. Temel fark, savunma sektöründeki cihaz platformlarının birbirleriyle uyumlu olması gerektiğidir; çünkü NATO üyesi ordular, NATO ortaklarıyla birlikte uyum içinde hareket edebilmelidir. Birbiriyle uyumlu en son teknolojiye sahip olmak, en iyi ekipmana sahip olmak kadar önemlidir. Günümüz dünyasında orduların birlikte hareket etmesinin zorunlu hale geldiği göz önüne alındığında, mevcut standartların (örneğin NATO standartları) benimsenmesi, önemli ölçüde zaman ve para tasarrufu sağlayacaktır.
Teknik gelişmelerin artık savunma sanayinden ziyade sivil pazardan geldiği bir gerçektir. Güvenlik ilkeleri ve teknik gereksinimler dikkate alınarak bu tür teknolojik atılımların savunma sektörüne entegre edilmesi gerekmektedir. Amerikalı ve Asyalı rakipler savunma pazarını bu konuda rekabete zorlamaktadır. Örneğin, Asyalı şirketler gemi inşası gibi birçok yüksek standart içeren karmaşık bir işi artık nispeten kısa sürede tamamlayabilmektedir.[3]
Proteinlerin üç boyutta nasıl katlandığını hesaplamak yarım yüzyıldır bilim adamlarının hedefi olmuştu. Biyolojinin en büyük gizemlerinden biri olan bu konu, son dönemde yapay zeka sayesinde büyük ölçüde çözüldü. Bu çözüm bir devlet laboratuvarı, hastane veya üniversiteden değil, orta ölçekli sivil bir şirket olan Londra merkezli yapay zeka laboratuvarı DeepMind’dan geldi.[4] Bu haberle birlikte günümüzde pek çok sektördeki gelişmelerin sivil bilişim pazarından geldiği bir kez daha doğrulanmış oldu.
Yazılım merkezli planlamalar, fiziksel prototiplerin uzun süren yapım süreçlerinin yanı sıra maliyetleri ve zaman döngülerini de azaltmaktadır. Artık sürekli yeni nesil cihazlar temin etmek, artan bakım maliyetleri nedeniyle mali açıdan arzu edilen bir durum değildir. Mevcut cihaz platformlarındaki ürün iyileştirmeleri, cihazları fiziksel olarak geliştirmek yerine öncelikle yazılımı değiştirerek elde edilebilir hale gelmiştir. Rusya-Ukrayna savaşında kundağı motorlu obüslerin (pzh 2000) performansının sadece yazılım güncellemeleriyle arttığı görüldü. Aynı şekilde, uluslararası otomotiv endüstrisindeki yenilikçiler de yalnızca yazılım güncellemeleriyle otomobil performansını artırmakta ve arızaları ortadan kaldırmaktadır. Bu yaklaşım sayesinde fiziksel güçlendirme neredeyse hiç yapılmamakta ve bakım önlemlerinin maliyetleri azalmaktadır. Ancak bu yeniliklerin savunma sanayine nasıl aktarılacağı henüz netlik kazanmış değil.
Yazılım Merkezli Yaklaşım
Geleceğin savaş alanı, bölgesel ağ oluşturma, kesintisiz medya ortamı ve dış müdahalelere dayanıklı çalışabilen (hem ulusal hem de uluslararası düzeyde), diğer cihazlara uyumlu, standartlara uygun ve yapay zeka alanındaki gelişmelere adapte edilmiş bir ortam olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde, yazılım genellikle bir cihazın işlevlerinin fazlasını sağlamaktadır. Bu nedenle, her geçen gün yazılımlar savaşın merkezinde daha fazla rol alacaklardır.
Silahlı kuvvetler, sivil çözümler için bir katalizör olarak kendi yazılım uzmanlığına katkıda bulunabilecek bir konumda olmalıdır. Savunma sektöründeki tedarik için serbest piyasa diyaloğuna olan ihtiyaç artmıştır. Ancak, bu şekilde yeniliklerin daha hızlı benimsenmesi mümkün olabilir.
Yazılım Tanımlı Savunma
Günümüzde cihaz merkezli yaklaşım, mekanik bir bakış açısı ve bağımsız sistemlere odaklanan bir perspektifle tanımlanmaktadır. Bu yaklaşımda, dış dünya ile uyum gözetilmemiştir. Hatta kendi içinde bile uyum sağlamayan farklı serilerde üretimler söz konusudur. Bu durum, birlikte çalışabilirlik seviyesini azaltmakta ve aynı zamanda rekabeti engellemektedir. Yazılım Tanımlı Savunma (Software Defined Defense – SDD), yenilikleri hızlı bir şekilde tespit etme, bunları dijital olarak adapte etme ve devlet, iş dünyası ve bilimsel gelişmelerden oluşan bir ekosistemde ürün geliştirme fırsatı sunmaktadır.[5]
SDD, endüstrinin doğrudan müşteri gereksinimlerinden öğrenmesine ve bu doğrultuda gelişmesine olanak tanıdığından, endüstri ve silahlı kuvvetler arasında daha derin bir entegrasyon gerektirmektedir. Örneğin, ABD Ordusu’nun yazılım fabrikası, askerleri modern yazılım geliştirme süreçleri konusunda endüstri tarafından eğitilmiş bir şekilde bulundurarak, mevcut ve gelecekteki operasyonel önceliklere ve ihtiyaçlara daha etkin bir şekilde yanıt vermelerini sağlamaktadır.
SDD, sadece geçici bir trend değil, aynı zamanda savunma endüstrisinde önemli bir dönüşümü temsil eden bir stratejik yaklaşımdır. SDD, daha geniş işlevsellik, düşük maliyetler ve daha fazla esneklik gibi avantajlar sunarak geleneksel cihaz merkezli politikalara kıyasla önemli faydalar sağlayabilir.
Politika yapıcıların ve savunma endüstrisinde yer alan bürokratların, SDD’nin temel yetenekleri nasıl etkileyeceğini ve uluslararası rekabetin nasıl şekilleneceğini anlamaları kritik önem taşır. Bu yaklaşım, hantal süreçlere alternatif olarak daha etkili ve çevik çözümler sunabilir.
NATO ve AB’de açık bir savunma pazarının oluşturulması ve iş dünyası ile daha fazla etkileşim, SDD’nin benimsenmesi ve uygulanmasında önemli bir rol oynayabilir. Bu tür açık platformlar, farklı oyuncular arasında iş birliği ve bilgi paylaşımını teşvik ederek daha yenilikçi ve rekabetçi çözümlerin ortaya çıkmasına olanak tanır.
Teknik Uygulama Adımları
SDD‘nin temel gereksinimleri belirlenmiş durumdadır. NATO C3 Sınıflandırması, NATO’nun İstişare, Komuta ve Kontrol (C3) yeteneklerinin tüm yaşam döngüsü faaliyetlerinde yer alan kavramları ve aralarındaki ilişkileri temsil eden bir modeldir. Bu sınıflandırma, faaliyetleri senkronize etmek ve NATO’nun Stratejik Konseptini ve Siyasi Rehberliğini geleneksel Muhabere ve Bilgi Sistemleri mimarisi ve tasarım yapılarına daha iyi bağlamak için bir araç ve ortak bir dil sağlar.[6]
SDD‘ye doğru atılan ilk adım, veri merkezlerinde bulunan fiziksel bilgi işlem teknolojisinin soyutlanarak yazılıma dönüştürülmesi (sanallaştırma) ile ilgilidir. Fiziksel sunucu odalarında sanallaştırma programları yoğun bir şekilde kullanılmalıdır. Ayrıca klasik uygulamalar, işletim sistemlerinin kütüphanelerine bağımlıdır. Modern uygulamalarda işletim sistemi bağımlılığını ortadan kaldırmak için “Konteyner” teknolojisi kullanılmaktadır. Bu gelişmenin savunma sanayisindeki uygulamalara da uyarlanması gerekiyor.
SDD‘ye doğru ikinci adım, konteynırlaştırılmış uygulamalar için açık kaynaklı bir işletim platformudur. Bu uygulamalar, birbirleriyle iletişim kuran birçok küçük, bağımsız servisten oluşur ve arayüzler (API’ler) aracılığıyla iletişim kurar. Bu mimari, programın işlevlerini etkilemeden uygulama geliştirmeyi mümkün kılar, uygulamanın esnekliğini arttırır ve kolayca ölçeklendirilebilir hale getirir. İşletim platformu, yazılım uygulamaları için veri merkezinden uç noktaya kadar birlikte çalışabilirliği mümkün kılacak teknolojik temeli sağlar. Özellikle buluttaki gelişmeler, cihazlar için ortak, güvenli ve modüler bir platform oluşturma şansını ortaya çıkarmıştır.
Bu modern yaklaşımı örnek bir senaryo ile açıklayabiliriz: Silahlı kuvvetler içerisinde yer alan bir birliğin, yazılım kullanarak imkan ve kabiliyetlerini artıracak teknik bir çözüme ihtiyacı vardır. Üretilecek uygulama, silahlı kuvvetler bünyesinde veya bir tedarikçi tarafından hazırlanarak konteyner üzerinde sunulur. Bu çözüm, bir fırkateyn, uçak, tank veya komuta noktasında kullanılabilecek şekilde yüklenir. Kullanıcılardan geri bildirim alınarak uygulamanın iyileştirilmesine yönelik bir geri bildirim döngüsü oluşturulur. Bu yapı, modüler bazlı küçük bir standarda bağlı kalarak kısa aralıklarla iyileştirme ve verimlilik artışı elde edilmesini mümkün kılmaktadır.
Sorumluluk Hakları
Yazılım tabanlı savunmanın ortaya çıkardığı temel zorluklardan biri, sorumluluk haklarının paylaşılmasıdır. Bugüne kadar, sorumluluk ürünün tamamını içeriyordu. Örneğin, bir tankın sorumluluğu tüm tankı kapsıyordu. SDD ile tüm sorumluluklar yazılım geliştirici birim, sistem yöneticisi ve diğer paydaşlar arasında dağıtılmalıdır. Uygulamanın içeriğindeki sorumluluklar da aynı şekilde önceden açıklığa kavuşturulmalıdır. [7]
Sonuç olarak SDD, geleceğin savunma sistemlerini inşa etme yolunda önemli bir adım. Bu stratejik yaklaşım, savunma sanayinde gelişen teknolojilere ve iş modellerine uyum sağlamak için önemli bir fırsat sunuyor. Fırsatı kaçırmamak için bu modern yaklaşımı destekleyecek adımlar atılmalıdır. Bu da sadece silahlı kuvvetler ve savunma sanayindeki büyük ölçekli şirketler bünyesindeki üretim ve iyileştirmeleri değil, başta yazılım şirketleri olmak üzere küçük ve orta ölçekli girişimcilerin de desteklenmesini gerektirmektedir.
[1] Automotive and the Software Market – The Next Business – FutureBridge
[2] German automakers fight to defend their turf from Chinese rivals | Reuters
[3] Çin ile savaşın eşiğine gelen Tayvan yerli savaş gemisini üretti | Euronews
[4] Biyolojinin en büyük gizemlerinden biri yapay zeka sayesinde ‘büyük oranda çözüldü’ – BBC News Türkçe
[5] Software-defined Defence: Algorithms at War (iiss.org)
[6] NATO – C3 Taxonomy Perspective
[7] Ursuleac, Stephan. “Software Defined Defense Schillerndes Schlagwort oder Notwendigkeit für moderne Streitkräfte?.” In: Europäische Sicherheit · Strategie & Technik, 2023, 11/2023, Sayfa 28-31.