En az 10 ülke tarafından kullanıldığı iddia edilen casusluk yazılımı Pegasus, akıllı telefonlar ile kurulan gözetleme ağlarını tekrar gündeme getirdi.
Uluslararası Af Örgütü ve 17 basın kuruluşunun yaptığı bir araştırma, İsrail merkezli teknoloji şirketi NSO Group’un geliştirdiği casus yazılım programı Pegasus’un dünyanın birçok farklı ülkesinde hükümetler tarafından aralarında gazeteci, akademisyen, siyasetçi ve hak savunucusunun da olduğu binlerce kişinin telefonuna yüklenmiş olabileceğini ortaya koydu. En az 10 ülke tarafından kullanıldığı iddia edilen casusluk yazılımı Pegasus, akıllı telefonlar ile kurulan gözetleme ağlarını tekrar gündeme getirdi. Fransa’da yayımlanan Humanite gazetesinin başyazısında, “Avrupa yönetimlerinin hangisi açık açık bilmediğini iddia edebilir? İsrail’de Savunma Bakanlığına bağlı bir şirket tarafından yapılan casus yazılımını kullanarak binlerce telefonun bilgilerini ele geçiren birkaç devletin bu geniş operasyonu dört yıldır biliniyor” denildi. Gazete “İsrail hükümetine hesap sorma” çağrısı yaptı.
Almanya merkezli Heise.online’da yayımlanan makalede ise “Casus yazılım ihracatına ilişkin uluslararası düzenleme kötü bir şaka. AB’deki düzenlemelerin ılımlı bir şekilde sertleştirilmesi bile hiçbir şeyi değiştirmedi. İhtiyacımız olan şey, adını hak eden bir düzenlemedir” denildi.
İngiltere’de hafta içi parlamentodan geçen göçmen yasası, mültecilerin ülkeye gelişini ve kalışını zorlaştırırken onları suçlulaştırmayı hedefliyor. Yasal ya da illegal sayılan yollardan ülkeye gelenlerin ülkede kalma olanaklarını kısıtlayan yasa, ülke dışında kamplarda tutulmalarının ve hapis cezasına çarptırmalarının yolunu açıyor, İngiltere’nin bir kez daha uluslararası sorumluluklarını göz ardı ettiğini belgeliyor.
NSO PEGASUS: CASUS YAZILIM BATAKLIĞI NASIL KURUTULUR?
Sorun NSO Grup ve diğer gözetim yazılımı üreticileri değil. Sorun bakanlıklarda. Aslında her şey çok basit. Herkesin ifade, inanç, toplanma ve basın özgürlüğü dahil devredilemez temel hakları vardır. Bunu biliyoruz. Başka bir bildiğimiz de bu tür haklara aldırış etmeyen birçok hükümetin olduğu. Muhalefettekileri izleyen, korkutan, taciz eden, işkence yapan ve öldüren hükümetler var. Kimin muhalif ve neyin suçlu olduğu sorusuna gelince, durum biraz daha karmaşık hale geliyor. Birinin özgürlük savaşçısı diğerinin teröristidir diye bir söz vardır. Yaser Arafat bir terörist olarak başladı ve daha sonra Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Peki, İsrailli NSO Grubunun Pegasus casus yazılımının gazetecileri, insan hakları savunucularını ve muhalif aktivistleri gözetlemek için kullanıldığını okuduğumuzda ne yapacağız? Biz öfkeleniyoruz. Ama fazla değil çünkü a) İnsan haklarının önemsiz olduğu hükümetler olduğunu biliyoruz ve b) Terörün gerçekten büyüyen, gerçek bir tehdit olduğunu da biliyoruz. Ve ayrıca: İsrailli bir yazılım üreticisinin suistimali konusunda ne yapabiliriz ki?
Ama bu tepki yanlış. Asıl skandal, Pegasus’un toplu olarak yasa dışı gözetleme için kullanılması değil. Skandal, İsrail hükümetinin görünüşe göre NSO’nun bu konuda kullanılmasına izin vermesi de değil. Skandal, gözetim ve ayrıca bastırma için kullanılabilecek yazılım ihracatının kontrolü ve düzenlenmesindeki zayıflık.
Bu düzenleme temelde şuna benziyor: Bir şirket bir devletin gizli servisine -diyelim ki- casus yazılım satmak için başvuruyor. İhracat izni başvurusunda bulunuyor. Sonra bir sürü dosya karıştırılıyor, uzmanlar insan hakları durumunu -genellikle diğer uzman görüşlerine dayanarak- inceliyor ve bir noktada, her şey yolundaysa, izin veriliyor.
Buna bir örnek 2014 yılında Yeşiller partisinden gelen bir soru önergesine verilen yanıttır. “Federal Hükümet, alıcı bir ülkenin insan hakları durumunu değerlendirmek için hangi kriterleri kullanıyor?” sorusuna Ekonomi Bakanlığı şu yanıtı veriyor: “İhracat lisansı için başvurulduktan sonra kontrol başlar, bu kontrol her bir durumda, ihracat için talep edilen belirli mallar ile bunların alıcısı ve son kullanıcısı esas alınarak gerçekleştirilir; genel koşullar dikkate alınarak, son kullanımın kritik potansiyeli değerlendirilir. Bu aynı zamanda izleme ve güvenlik teknolojisi için de geçerlidir. Burada, varış ülkesindeki insan hakları durumu tamamen dikkate alınmaktadır.”
Bu bana her zaman ABD’ye girebilmek için hazırlanmış basit formları hatırlatır. “ABD Başkanına suikast girişiminde bulunmayı düşünüyor musunuz?” gibi sorular sorulur. Bunu hiç “evet” olarak işaretleyen var mı? Öyleyse dosya kontrolünün değeri nedir? Malzemeleri kullanmak isteyen güvenlik kurumları, popüler olmayan gazetecilerin izini sürmek ve onları susturmak istediklerini ciddi bir şekilde yazacak mı?
Hayır, casus yazılım ihracatına ilişkin uluslararası düzenleme kötü bir şaka. AB’deki düzenlemelerin ılımlı bir şekilde sertleştirilmesi bile hiçbir şeyi değiştirmedi. İhtiyacımız olan şey, adını hak eden bir düzenlemedir. İnsan hakları ihlallerini takip eden, imalatçıları sorumluluklarından kurtarmayan ve hepsinden önemlisi kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını evrensel haklardan üstün görmeyen bir düzenleme. Ama belki de böyle bir şeyi istemek umutsuzca saflıktır.
Kaynak: Evrensel