Yılda yaklaşık 14 bin “kırmızı bülten” çıkartan Interpol, üye devletlerin bunları siyasi amaçlarla kullanması halinde nasıl bir tutum izliyor? Interpol Genel Sekreteri Jürgen Stock DW’nin sorularını yanıtladı.
Jürgen Stock, 2014 yılından beri Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı’nda (Interpol) Genel Sekreter olarak görev yapıyor. Stock, DW’nin Interpol tarafından çıkartılan “kırmızı bülten”e ilişkin sorularını yanıtladı. Interpol’e üye olan devletlerin talebi halinde, ulusal düzeyde hakkında tutuklama kararı olan kişiler için hazırlanan “kırmızı bülten,” dünya genelindeki bütün emniyet teşkilatlarına gönderiliyor. Rusya, uluslararası arama kararını siyasi nedenlerle suistimal etmekle suçlanan ülkeler arasında yer alıyor.
Deutsche Welle: Kasım ayı sonunda İstanbul’da yapılan toplantıda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) İçişleri Bakanlığı Başmüfettişi Ahmed el-Reisi Interpol başkanlığına seçildi. Ancak el-Reisi’nin ülkesinde muhaliflere yapılan işkencede rol oynadığı iddia ediliyor. Bu tür iddialar Interpol’ü zayıflatıyor mu?
Jürgen Stock: Bu iddialardan elbette haberdarız. Bunlar ciddi iddialar. Ancak masumiyet karinesi el-Reisi için de geçerli. Interpol Genel Kurul toplantısında ezici bir çoğunluk ile başkanlığa seçildi. Ben geleceğe bakıyor ve Yürütme Kurulu ile birlikte kuruluşun modernleşmesi için 2014 yılından beri yürüttüğüm başarılı çalışmaları sürdürüyorum. Görevimiz, uluslararası terörizm, organize suçlar ve siber suçlarla mücadele için üye 195 ülke arasında bilgi düzeyinde bağlantı sağlamak.
Yetkilerimiz ise sınırlı. Tüzüğümüz gereği siyasi, askeri, dini veya ırkçı karaktere sahip suç alanlarından uzak duruyoruz. Ama bu sınırlı yetkimiz dahilinde hangi siyasi sisteme sahip olursa olsun bütün devletlerle iş birliği yapmak önem taşıyor. Polis düzeyinde uluslararası iş birliğinde bıraktığımız her boşluk, suçlular ve teröristler tarafından acımasızca kullanılıyor. Fakat ülkeler Interpol’ü kullandıkları zaman, kurallarımıza sıkı bir şekilde uymak zorundalar.
İnsan hakları savunucuları ve uzmanlar, otoriter ülkelerin muhaliflere yönelik takibatta “kırmızı bülten”i kullanarak, Interpol’ü siyasi amaçları için suistimal ettikleri yönünde eleştirileri uzun süredir dile getiriyor. Geçen yıl “kırmızı bülten” sayısında hızlı bir artış olduğu gözlemlendi. Interpol yılda kaç başvuru alıyor ve bunlardan kaçı siyasi olarak sınıflandırılarak, reddediliyor?
“Kırmızı bülten” çıkartılması için yılda yaklaşık 14 bin başvuru alıyoruz. Küresel suçlarla mücadele bu son derece başarılı ve vazgeçilemeyecek bir araç. “Kırmızı bültenlerin” sayısı hızla değil sürekli artıyor. Bu artış uluslararası suç formlarının gelişimiyle de bağlantılı. Eğer bugün ulusal düzeydeki emniyet müdürlerine yürüttüğünüz soruşturmaların kaçı uluslararası boyutu olan organize suçlarla ilgili diye sorsanız yüzde 80 ile yüzde 90 cevabını alırsınız. Suç işleyenler ve teröristler günümüzde giderek daha fazla küresel düzeyde faaliyet gösterdiği için polisler arasındaki uluslararası iş birliğinde de artış oldu. Bu nedenle “kırmızı bültenlerin” sayısının da artması oldukça anlaşılabilir bir durum.
Uluslararası devletler topluluğu ile birlikte suçlular için güvenli limanlar olmasını engellemeye çalışıyoruz. Ancak “kırmızı bültenlerin” Interpol’ün tüzüğüne göre polisler arası iş birliğinin ötesinde başka amaçlar için kullanılmasını da engellemek istiyoruz. Bu iş birliği günlük suçlardan oluşuyor. Genel olarak uyuşturucu ticareti yapanları, internet ortamında çocukları istismar eden suçluları, dolandırıcıları, hırsızları ve katilleri ararız, bu Interpol’ün günlük işlerini oluşturuyor.
Yılda 14 bin “kırmızı bülten”in kaçı Interpol tarafından siyasi kaynaklı olduğu gerekçesiyle reddedildi?
Bunların büyük çoğunluğunun hukuki açıdan sorunu bulunmuyor. Yapılan başvurular arasında bizim reddettiklerimizin sayısı oldukça düşük. Bunlar arasında örneğin hakkında arama kararı olan kişilerin dünyanın herhangi bir yerinde mülteci statüsünde olduğu tespitinde bulunduğumuz vakalar sıklıkla yer alıyor. Bundan birkaç yıl önce kabul ettiğimiz bir karar tasarısına göre, üye ülkelerden birinde bir kişi mülteci statüsünde ise Interpol arama başvurusunu iletmiyor. Ancak üye ülkeler bizi sistematik olarak bilgilendirirse bu kararı uyguluyor ve başvuruyu reddediyoruz.
“Kırmızı bülten”i suiistimal eden ülkeler arasında Çin ve Rusya’nın da adı geçiyor. Rusya’nın muhalifleri Interpol aracılığı ile aradığı yönündeki iddialar doğru mu?
Uzmanlar, polis memurları ve hukukçulardan oluşan uluslararası bir ekip yapılan her arama başvurusunu Interpol kurallarına uymayan her türlü kullanımı engellemek için, yasalar ve Interpol kurallarına uygunluk açısından inceler. Bu iyi işleyen bir sistem.
Bununla birlikte örneğin terörizm konusunda farklı görüşler bulunuyor. Bu nedenle de üye ülkelerle görüş ayrılığı yaşadığımız ve genel sekreterlik olarak sınırlı yetkilerimizle uyuşmayan aramaları destekleyemeyeceğimizi bildirdiğimiz durumlar oluyor. Devletlerin ulusal düzeyde yapacaklarını onaylamak bizim görevlerimiz arasında değil. Üye devletlerin egemenliğine saygı duymamız ve ulusal düzeydeki şeylerden uzak durmamız gerekiyor.
Dünyadaki durumu çok yakından takip ediyoruz, çünkü bu bizim kontrol mekanizmalarımızın da temelini oluşturuyor. Ben de çalışanlarım da bu görevi çok ciddiye alıyoruz.
Rusya’dan hiç bahsetmediniz. Bu nedenle tekrar sormak istiyorum: Rusya’nın muhaliflere yönelik takibatta Interpol’ü suistimal ettiği yönündeki iddialar doğru mu?
Rusya ile bağlantılı olarak bazı başvurularda desteği reddettiğimiz gibi diğer yandan da Rusya’nın desteği ile küresel operasyonlar yürüttük. Rusya ile dünyanın diğer bölgelerindeki polis teşkilatları arasında bağlantı kurarak, Interpol’ün koordinasyonunda suçluları kilit altına almayı, önemli miktarda uyuşturucu ele geçirmeyi, ayrıca örneğin Rusya’nın iş birliği ve desteği ile internette çocukların istismarı ile etkili bir şekilde mücadele etmeyi başardık. Hangi sisteme sahip olurlarsa olsunlar, bu devletler arasında bağlantı kurmanın başka bir alternatifi bulunmuyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe