Limon Satanlar ve Kasiyerler

TSK’dan ihraç edilen teğmenler, kısa süre içerisinde iş bulabilirler. Fakat geçmiş tecrübeler gösteriyor ki muhalif partiler onları böyle bir iş arayışına mecbur bırakmayacak.

Öğretmen ders esnasında öğrencilerine sorar: İğrenç nedir?

Öğrencilerin tahmin edilebilen cevaplarından sonra da kendisi açıklar: Bir şeyin olmaması gereken yerde bulunması iğrençtir. Örneğin; insanın saçı veya kirpikleri güzeldir. Ancak bunların yemeğin içinde bulunması iğrençtir. Aynı şekilde tabaktaki güzel bir yemek herkesin hoşuna giderken, onun da saçta olması iğrençtir.

Yıllar önce işinden edilen veya işinden ayrılmayı düşünenler için kullanılan “Gerekirse limon satarım” tabirinin yerini son günlerde “Kasiyer olmak” aldı.

Ne limon satmak küçümsenecek bir iş ne de kasiyerlik yapmak… Ama nedense düşülebilecek en son seviye olarak görülüyor bu tarz meslekler. Bugün bir kasiyer, bir temizlik görevlisi veya bir çiftçi olmak elbette küçümsenecek bir şey değildir.

Her iş değerlidir, her emek kutsaldır. Ancak önemli olan, insanların bilgi ve yetenekleri doğrultusunda çalışabileceği bir sistemin var olmasıdır. Adaletin, liyakatin ve hakkaniyetin yeniden tesis edilmesi, yalnızca haksızlığa uğrayan bireyler için değil, tüm ülkenin geleceği için elzemdir. Çünkü bir toplum, değerli insanlarını yanlış yerlere koyarak değil, onların bilgi ve becerilerini en iyi şekilde değerlendirerek yükselir.

Mesleğimden ihraç olduktan sonra birçok meslektaşım gibi hiç bilmediğim bir meslekle iştigal etmek durumunda kaldım. Açıkçası, toplumda kabul görmüş, insanların değer verdiği bir meslekteyken kimse işinden edilip ortada kalacağını hesap etmez.

Ben de bu rahatlıkla ve gençliğimin kibriyle bazı meslek gruplarına yukarıdan bakardım. Hamallık yapan, ikinci el eşya satan ailemi farkında olmadan yıllarca daha alt seviyede görmüşüm. Oysa helal lokma için çalışan babamın elleri nasırdan taşlaşmış ve hissizleşmişti. Kendi mesleğim elimden alınınca, o aşağı gördüğüm hamallığın bile en dibinden yeni bir hayata başlamak durumunda kalmıştım.

Her ne kadar dışarıdan fiziki güç dışında kolay bir iş gibi görünse de, kendi içinde tecrübe ve beceri isteyen zor bir işti. Zorlandığım o zamanlarda bile emeğini vererek çalışmanın tadı bambaşkaydı. Aslında temel sorun, işin neviinden ziyade, o işi kimin yaptığı ile alakalıydı.

İhraç Teğmenler Gerçekten Kasiyerlik mi Yapacak?

Becerisi ve eğitimi askerlik olan insanların hamallık, kasiyerlik yapması, savaş uçağı pilotlarının kumpir satması, ağır ceza hâkimlerinin inşaatlarda çalışması, TÜBİTAK mühendislerinin tarlada çalışmak zorunda kalması elbette abesle iştigal.

Ancak vizyonu kasiyerlikle sınırlı olan insanların, Kara Harp Okulu gibi Türkiye’nin en zor okullarından birini, üstelik derece ile bitiren insanlara meslek seçmesi de ayrıca ironiktir. Elbette ihraç edilen teğmenler kısa süre içerisinde toplumsal statüsü ve geliri çok yüksek alanlarda kolaylıkla iş bulabilirler. Ancak geçmiş tecrübeler gösteriyor ki muhalif partiler onları böyle bir iş arayışına mecbur bırakmayacak. Fakat burada mesele, kimin hangi işte çalışacağından ziyade, kimin hangi işe ehil olduğudur. Sadece ihraç teğmenler için değil, daha önce KHK ile ihraç edilen birçok kamu personeli ve bürokratın yeri ehil olmayan kişilerle dolduruldu.

Bugün yaşanan Türkiye’nin, 15 sene önceki Türkiye’den olumlu her anlamda çok daha geride olduğunu vicdan sahibi herkes kabul eder. Bunun sebebi de, işini hakkıyla yapan ve bulunduğu yere tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş insanların sadece muhalif olmalarından dolayı işlerinden edilmeleridir.

Ancak bu durum sadece bireysel trajedilerle sınırlı kalmıyor. Devletin temel işleyişi, liyakate dayalı bir sistem üzerine kurulu olmalıdır. Bir ülkenin eğitimden adalete, güvenlikten bilime kadar her alanda ilerleyebilmesi için, işinin ehli insanların kritik noktalarda bulunması gerekir. Ancak nitelikli bireylerin mesleklerinden koparılması, onların yerine ehliyetsiz kişilerin getirilmesi yalnızca bireysel mağduriyetler değil, aynı zamanda toplumsal bir çöküşü de beraberinde getirir.

Yaşanan Sıkıntıların Temelinde Liyakatin Yerini Torpilin Alması Var

Bugün eğitim sisteminden şikâyet ediyorsak, yargıya olan güvenin sarsıldığını konuşuyorsak, ekonomide istikrarsızlık hissediyorsak, bilim insanlarımızın ülkeyi terk ettiğini görüyorsak, bunun temel sebebi ehil insanların sistem dışına itilmesi ve yerlerine yetersiz kişilerin getirilmesidir. Geçmişte ülkeyi başarıyla yöneten akademisyenler, mühendisler, hukukçular ve askeri uzmanlar, bir anda işlerinden edilip bambaşka sektörlerde çalışmaya mecbur bırakıldığında, ülkenin de aynı oranda geriye gitmesi kaçınılmaz olur.

Bu noktada, toplumun her kesimine düşen önemli bir sorumluluk var: İşin ve insanın değerini yeniden hatırlamak. Mesleklerin arasında bir hiyerarşi kurmak, bazılarını küçümsemek yerine her işin onurlu olduğunu kabul etmek. Ancak asıl mesele, bir toplumun potansiyelini nasıl değerlendirdiğiyle ilgilidir. Eğer eğitimli ve yetkin insanlar kasiyerlik, garsonluk veya inşaat işçiliği yapmak zorunda kalıyorsa ve onların yerlerine liyakatsiz kişiler atanıyorsa, o toplum uzun vadede kaybetmeye mahkûmdur.