24 Şubat’ta başlayan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminde taraflar sahada mücadele ederken, masada da müzakereler devam ediyor. Sahadaki mücadelenin durumuna göre, masada konuşulan maddeler tarafların lehine veya aleyhine şekilleniyor.
Rusya ve Ukrayna henüz işgal girişiminden 4 gün sonra Belarus’ta bir araya geldiler. Belarus taraflar arasındaki 3 tur müzakereye ev sahipliği yaptıktan sonra toplantının başka bir yerde yapılması konuşulmaya başlandı. Rus ve Ukrayna’lı heyetler 10 Mart’ta dışişleri bakanları düzeyinde Antalya’da bir araya gelseler de müzakerelerde somut bir ilerleme olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlet başkanları ile olan temasından sonra heyetlerin 29 Mart’ta Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da görüşmeleri kararlaştırıldı. İstanbul’da bir araya gelen heyetler müzakereye başlamadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan taraflara “Dünya sizlerden gelecek güzel haberi bekliyor” açıklaması yaptı. Konuşmanın sonunda heyet üyelerinin Erdoğan’ı ayağa kalkarak alkışlaması “Havuz Medyası” tarafından “dünyanın hayran kaldığı görüntüler” olarak tanımlandı. Mevcut durumda Türkiye’nin büyük başarı gösterdiği, tüm dünyanın Türkiye’nin gözünün içine baktığı ve olayların gidişatını artık Türkiye’nin belirlediği yorumları yapıldı.
Devam eden süreçte Türkiye ve Erdoğan gerçekten bir başarı gösterdi mi sorusunu biraz irdelemekte yarar var.
Belarus’ta Yapılan Görüşmeler
Belarus, Ukrayna ile Rusya arasında daha önce imzalanan “Minsk Anlaşmasına” da ev sahipliği yapmış olan ve Rusya’nın tahakkümü altında bulunan bir ülkedir. Rusya, Ukrayna’ya Belarus’tan da asker sokmuş olup onlarca füze saldırısı yine bu ülkeden yapılmıştır. Son günlerde ise Belarus’un da Ukrayna’ya asker göndereceği ve işgal girişiminin taraflarından birisi olacağı konuşulmaktadır.
Belarus, Rusya açısından müzakerelerin yapılacağı en uygun ülkedir. Müzakerelerin Belarus’ta yapılması ve devam etmesi durumunda psikolojik ve sahadaki üstünlüğün Rusya’da olduğu çıkarımını yapabiliriz. Ama gelinen noktada masanın Belarus’tan Türkiye’ye taşınmasındaki en önemli faktör Ukrayna’nın Rusya’ya verdirmiş olduğu ağır zayiatlardır. Yani görüşmelerin İstanbul’da olması Erdoğan’ın değil, Ukrayna’nın başarısıdır. Rusya ve Ukrayna’nın Türkiye ile olan ilişkileri bizi, görüşmelerin neden başka bir ülkede değil de Türkiye’de olduğu sorusunun cevabına götürecektir.
Türkiye – Rusya İlişkileri
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminden bu yana ekonomik anlamda Ukrayna’dan sonra en çok etkilenen ülke Türkiye oldu. Yüzlerce markanın ve onlarca ülkenin yaptırımına tabi tutulan Rusya ekonomisi dahi Türkiye’den daha az etkilendi. Rusya’ya uygulanacak bir yaptırım bu kırılganlığa sahip Türkiye ekonomisi için bir felaket olabilirdi.
Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinden sonra Erdoğan Rusya’dan özür dilemiş ve taraflar arasındaki karşılıklı kazan-kazan ilişkisi Putin’in patron olduğu bir seviyeye evrilmişti. Bu sürede Erdoğan Putin tarafından defalarca aşağılanmaya maruz kalmıştı. Onlarca şehit verilen Rusya saldırısından sonra dahi Putin Erdoğan’ı kapısında bekletmiş, daha sonra bekletme görüntülerini medyaya servis etmişti.
Türkiye artık Rusya’dan S400 füzeleri alıyor, Suriye’de, Karabağ’da ve diğer gelişmelerde Putin ne karar alırsa onu yerine getiriyordu. Bir yandan NATO’dan ve batıdan uzaklaşırken diğer yandan Rusya’nın yörüngesine giriyordu. Hatta bazı çevrelerce Türkiye, Rusya’nın NATO içindeki “truva atı” olarak nitelendiriliyordu.
Rusya için elbette Belarus’tan sonra kendi tahakkümünde bulunan, batının da kabul edebileceği en iyi ülke Türkiye olacaktır. Hali hazırda Türkiye dışında Rusya’ya yaptırım uygulamayan NATO ülkesi yok. Türkiye Rusya’ya hava sahası kapatma dahil herhangi bir yaptırımda bulunmadığı gibi bu krizi ekonomik olarak fırsata çevirme yollarını aramaktadır.
Türkiye – Ukrayna İlişkileri
Cumhurbaşkanı Erdoğan işgal girişiminden birkaç hafta önce Ukrayna’ya gitmiş ve taraflar arasında 8 alanda anlaşma imzalanmıştı. Öncesinde ise Ukrayna Türkiye’den İHA ve SİHA’lar satın almıştı. Türkiye Ukrayna’nın ağır sanayisinden istifade etmek isterken, Ukrayna ise Türkiye’den Rusya’ya karşı yanında olmasını ve İHA / SİHA alımında kolaylık sağlamasını amaçlıyordu.
Erdoğan işgal girişiminde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunup NATO’yu Rusya’ya müdahale etmediği için eleştiriyordu. Ayrıca Erdoğan’ın damadının kardeşi ve Bayraktar firmasının ortağı, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski için kahramanlık twitleri atıyordu.
En önemlisi ise her ne kadar yaramaz çocuk olarak görülse de Türkiye bir NATO ülkesidir. Ukrayna için toplantının bir NATO ülkesinde düzenlenmesi dahi tek başına psikolojik üstünlük için yeterli sebeptir.
NATO ve batı açısından da durum Ukrayna’nın düşündüğünden farklı değildir. Avrupa ülkeleri ve ABD için Rusya’nın da kabul edebileceği en iyi aday Türkiye’dir. Çünkü Erdoğan onlar için Rusya ile iletişim kurabilecek, maddi avantaj sağlanması durumunda Rusya’ya karşı onların hakkını savunacak pozisyona dahi gelebilecek birisidir. Bu yüzden İsrail, Almanya ve Hollanda liderleri birer birer Türkiye’yi ziyaret ettiler. Önümüzdeki süreçte başka ülkelerin liderleri de muhtemelen Türkiye’ye geleceklerdir.
İstanbul Görüşmesi
29 Mart’ta İstanbul’da yapılan görüşme 2 gün olarak planlanmıştı ancak birinci günün sonunda görüşmeleri bitirme karalı alındı. Toplantı sonucunda Rusya tarafı saldırıları azaltacağını belirtti. Özellikle Kiev bölgesinden çekilen Rus askerlerinin geride toparlanarak farklı bir taktikle daha güçlü bir kuvvetle tekrar saldırıya geçecekleri anlaşıldı.
Türkiye’nin taraflar arasında arabulucu ya da benzer bir rolü bulunmamaktaydı. Türkiye’nin toplantıya ev sahipliği yapması dışında başka bir görevi olmadı.
Ancak Erdoğan medyası algı yönetimi ile bu durumu farklı bir şekilde lanse etti. Mevcut durumda toplantının İstanbul’da gerçekleşmesinin yani tarafların Türkiye üzerinde mutabık kalmasının ana sebebi devam eden süreçte iki tarafın da Türkiye’yi kolaylıkla kendi saflarına çekebilecekleri düşüncesidir. Yani hem Rusya için hem Ukrayna için Türkiye, çıkarlarının kesiştiği yerdir.
Tüm bunları üst üste koyduğumuzda, Erdoğan’ın bunları iç politika malzemesi yapması için kafasına talih kuşu konduğunu ve dış politikadaki gelişmeleri kendi siyasi ve maddi çıkarları doğrultusunda kullanmaya devam ettiğini/edeceğini söyleyebiliriz.