Batılı ülkeler ile Rusya arasında gerilim artarken Avrupa Birliği (AB) de tavrını sertleştirerek, Moskova’ya yönelik kapsamlı yaptırım paketi hazırladığını duyurdu.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Almanya Başbakanı Scholz’un önümüzdeki iki hafta içinde Ukrayna ve Rusya’ya yapacakları ziyaretler, diplomatik bir çözüm bulunup bulunamayacağını ortaya koyacak. Rusya ile Ukrayna arasında askeri bir ihtilaf yaşanması durumunda tüm bölge ülkeleri sadece güvenlik değil, ekonomi ve enerji alanlarında da yeni sınamalarla karşı karşıya kalacak.
Ukrayna sınırına asker yığan Rusya’yı diplomatik bir çözüme ikna etmek için çabalarını yoğunlaştıran Avrupa Birliği, diğer yandan uyarılarını da giderek sertleştiriyor.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması durumunda, geniş kapsamlı bir yaptırım paketini uygulamak üzere hazırlık yaptıklarını açıkladı.
Alman Handelsblatt ve Fransız Les Echos gazetelerine konuşan von der Leyen, olası yaptırımların Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yakın çevresindekileri ve oligarkları hedef alabileceğini söylerken, Putin’in kendisinin de yaptırımlar kapsamına alınması ihtimalini dışlamadı.
Rusya’ya ‘teknoloji ambargosu’ hazırlığı
Rusya’nın doğal gaz tedarikini bir baskı aracı olarak kullanması nedeniyle, Kuzey Akım 2 boru hattının da masada olduğunu söyleyen AB Komisyonu Başkanı ayrıca AB’nin Rusya’ya karşı “teknoloji ambargosu” da uygulayabileceğine işaret etti.
“Söz konusu olan Rusya’nın ikame edemeyeceği yüksek teknoloji bileşenleri, parçaları” diyen von der Leyen, bunlar arasında yapay zeka, savunma, uzay uçuşları, kuantum bilgisayar sistemleri gibi çalışmalarda Rusya’nın ihtiyaç duyduğu ürünler olduğunu aktardı.
AB’nin üzerinde çalıştığı ekonomik ve mali yaptırım unsurları arasında Rusya’nın yabancı sermayeye erişimini sınırlandırabilecek adımlar da bulunuyor.
Üst düzeyde yoğun diplomasi
Avrupa ülkeleri, bir yandan Rusya üzerinde caydırıcı olabilecek yaptırım adımlarını kararlaştırırken, diğer yandan diplomatik çözüm için son fırsatları da değerlendirmek için yoğun çaba gösteriyor.
Bu çabalarda başı çeken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz, gelecek iki hafta içerisinde kritik görüşmeler gerçekleştirmeyi planlıyor.
Macron, pazartesi günü Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştükten sonra salı günü Ukrayna’ya geçerek Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski ile bir araya gelecek.
Almanya Başbakanı Scholz ise hafta başında ABD’yi ziyaret edecek ve Başkan Joe Biden ile kritik bir görüşme gerçekleştirecek. Bu görüşmenin en önemli gündem maddesini Ukrayna krizi oluşturacak.
Almanya’nın G7 dönem başkanlığını, Fransa’nın da AB dönem başkanlığını yürütüyor olması, Scholz ve Macron’un diplomatik temaslarının önemini daha da artırıyor.
ABD dönüşü Avrupalı müttefikleriyle durum değerlendirmesi yapacak olan Scholz, 10 Şubat’ta Berlin’de, Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, Estonya Başbakanı Kafa Kallas ve Letonya Başbakanı Krisjanis Karins’i ağırlayacak. Dörtlü liderler zirvesinde, Ukrayna’daki gelişmeler ve gerilimin Doğu Avrupa güvenliğine etkilerinin masaya yatırılacağı belirtildi.
Ayrıca Macron’un Moskova ve Kiev temasları sonrasında Berlin’e gelmesinin beklendiği, Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki ve Schloz ile bir araya gelerek son gelişmeleri ele almalarının planlandığı belirtiliyor.
Bu değerlendirmelerin ardından, bu kez Scholz üst düzey görüşmeler için 14 Şubat’ta Ukrayna’yı, ardından 15 Şubat’ta Rusya’yı ziyaret edecek. Scholz-Putin görüşmesi, diplomatik çabalar açısından süreçteki en belirleyici görüşmelerden biri olacak.
Scholz üzerinde baskı artıyor
Almanya’da Aralık ayında yeni hükümeti kuran ve başbakanlık koltuğuna oturan Olaf Scholz, Rusya konusunda bugüne kadar sergilediği temkinli tutum nedeniyle, gerek iç politikada gerek uluslararası alanda eleştiri oklarını üzerine çekmişti.
Ukrayna’nın askeri destek taleplerine olumlu yanıt vermeyen, Kuzey Akım 2 boru hattının yaptırımlar kapsamına alınması konusunda da net mesajlardan kaçınan Scholz, hafta içinde ZDF televizyonuna verdiği demeçte, görüşlerine açıklık getirmeye çalıştı.
Avrupa’nın ortasında bir savaş yaşanması endişesinin arttığını, “durumun çok ciddi olduğunu” söyleyen Scholz, hükümetin çabalarının bunu önlemek ve diplomatik bir çözüm sağlamak olduğunu kaydetti ve iki ayaklı bir strateji izlediklerini anlattı.
Bir yandan olası yaptırımları belirlediklerini, bu yolla Rusya’yı bir askeri adımdan caydırmaya çalıştıklarını anlatan Scholz, diğer yandan gerilimi düşürmeyi sağlayacak adımlara odaklandıklarını, diyaloga alan açmaya çalıştıklarını kaydetti.
Normandiya Formatı’nda dörtlü görüşmeler
Almanya’nın Fransa ile işbirliği içinde sürdürdüğü diplomatik çabalar, geçen hafta Ukrayna ve Rusya’nın temsilcilerinin de yer aldığı ve Normandiya Formatı olarak adlandırılan görüşmelerin, alt düzeyde de olsa Paris’te yeniden başlamasını sağlamıştı.
Ukrayna’nın doğusunda 2014 yılında yaşanan çatışmalar, yine Almanya ve Fransa’nın girişimleriyle durdurulabilmiş, 2015 yılında Minsk ateşkes anlaşması imzalanmıştı.
Bu anlaşmanın ardından başlayan Normandiya Formatı’ndaki dörtlü görüşmeler, Ukrayna ve Rusya’nın karşılıklı suçlamaları nedeniyle uzun bir süredir yapılamıyordu.
Scholz ve Macron’un Moskova ve Kiev’deki temaslarında gerilimin düşürülmesini sağlayacak belirli parametreler üzerinde tarafları ikna etmeye çalışacakları kaydediliyor.
Ortak bir zemin sağlanması durumunda, Normandiya Formatı’ndaki görüşmelerin bu kez devlet başkanları düzeyinde Berlin’de gerçekleştirilebileceği belirtiliyor.
Ukrayna’yı Minsk Anlaşması hükümlerini uygulamamakla suçlayan Rusya’nın henüz böyle bir zirveye sıcak bakmadığı, tarafları ikna çabalarının sürdüğü belirtiliyor.
Gerilimin tırmanacağı endişesi artıyor
Rusya ile ABD ve NATO arasında geçen haftalarda yapılan görüşmelerde ilerleme sağlanamamış olması, ardından Moskova’nın Belarus’taki asker sayısını artırması ve tatbikatlara başlaması, Avrupa ülkelerinin endişesini daha da artırmış durumda.
NATO’nun doğuya genişlemesinin durdurulması, Ukrayna’nın NATO’ya kabul edilmemesi, 1997’den sonra ittifaka katılmış Doğu Avrupa ülkelerinden NATO güçlerinin çekilmesi gibi bir dizi talepte bulunan Rusya’nın, önümüzdeki günlerde gerilimi daha da tırmandırmasından kaygı duyuluyor.
Bazı uzmanlar, Rusya’nın “brinkmanship diplomacy” olarak adlandırılan “uçurum diplomasisi” yoluyla son ana kadar gerilimi tırmandırabileceğini, bu yolla Batı’dan daha fazla taviz koparmaya çalışabileceğini kaydediyorlar.
Bu süreçte Rusya’nın Ukrayna’da ve diğer bazı ülkelerde istikrarsızlık çıkarabilecek örtülü istihbarat operasyonları düzenleyebileceği, AB ülkeleri dahil geçmişte olduğu gibi siber saldırılarla hedef alabileceği, hibrit savaş yöntemlerini deneyebileceği iddia ediliyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in, krizi daha da tırmandırırken, NATO ve AB içinde üye ülkeler arasında şimdiden ortaya çıkan görüş farklılıklarını daha da derinleştirmeye, yeni bölünmeler yaratmaya çalışabileceği endişesi dile getiriliyor.
Rusya’nın son yıllarda Almanya’da sağcı popülist hareketleri teşvik ettiği, uzmanlar tarafından sıkça gündeme getiriliyor. Kremlin’in Avrupa demokrasilerini istikrarsızlaştırmak için bu tür hareketlere destek verdiği belirtiliyor.
Gazprom’dan Schröder hamlesi
Bu arada, Ukrayna krizi nedeniyle gerilimin tırmandığı bir dönemde, Rusya’nın enerji devi Gazprom tarafından cuma günü yapılan bir açıklama, Alman kamuoyunda tartışmalara yol açtı.
Gazprom, Almanya’nın eski başbakanı Gerhard Schröder’in Gazprom Denetleme Kurulu’na aday gösterildiğini duyurdu.
1998-2005 yılları arasında başbakanlık yapan Sosyal Demokrat siyasetçi, Alman medyasında “Putin’in yakın dostu” olarak nitelendiriliyor.
Kuzey Akım 2 şirketinin yönetim kurulu başkanlığını da yürüten Schröder’in, son günlerde Ukrayna kriziyle ilgili olarak yaptığı yorumlar, Almanya’da sert tepkilere yol açmıştı.
Rusya’nın taleplerine hak veren, NATO’nun hataları olduğunu söyleyen Schröder’in açıklamaları, Sosyal Demokrat Parti’yi zor durumda bırakırken, Başbakan Olaf Scholz, “Ondan tavsiye istemedim, bana herhangi bir tavsiyede de bulunmadı” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştı.
Avrupa zor tercihlerle karşı karşıya kalabilir
Aynı anda, pek çok farklı alanda, Rusya’nın birbirini izleyen hamlelerine karşı pozisyon belirlemeye çalışan Avrupa ülkeleri en zor senaryolara da hazırlıklarını sürdürüyor.
Putin’in bir bahane yaratıp Ukrayna’ya askeri saldırıda bulunması, topraklarının bir bölümünü işgal etmesi halinde, Avrupa ülkeleri kış mevsiminin ortasında zorlu tercihler yapmak durumunda kalabilecek.
AB’nin yaptırım kararları alması ve bunları uygulamaya başlamasının ardından, Rusya’nın buna nasıl karşılık vereceği, Avrupa ülkelerine doğalgaz sevkiyatında doğrudan ya da dolaylı kesintilere gidip gitmeyeceği belirsizliğini koruyor.
Avrupa halen doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını Rusya’dan karşılıyor. AB’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’nın, Rusya’ya enerji alanındaki bağımlılığı ise çok daha yüksek. Almanya doğalgazının yaklaşık yüzde 55’ini ve petrolün yaklaşık yüzde 40’ını Rusya’dan alıyor.
AB genelinde doğalgaz depolarındaki mevcut doluluk oranının yüzde 38’e, Almanya’da ise yüzde 37’ye gerilediği belirtiliyor.
Kuzey Akım 2’nin durdurulması, Rusya’nın da tepki olarak doğalgaz vanalarını kapatması durumunda, depolardaki doğalgazın ancak bir buçuk ay kadar yetebileceği tahmin ediliyor.
AB ve ABD, bir süredir alternatif arayışlarını sürdürse de kısa vadede bir çözüm sağlanması pek mümkün görülmüyor.
AB’nin Enerjiden Sorumlu Komiseri Kadri Simon, alternatif arayışları kapsamında önce Katarlı yetkililerle, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alımını görüştü.
Ardından Bakü’ye giderek Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşen Simon, Twitter üzerinden “Azerbaycan’a, AB’ye Güney Gaz Koridoru üzerinden doğalgaz tedariğini artırma çabaları için teşekkür ederim” paylaşımını yaptı.
Simon’un bu temaslarının ardından ABD’yi ziyaret etmesi, alternatif arayışları konusunda ABD’li yetkililerle görüş alışverişinde bulunması bekleniyor.
Kaynak: BBC Türkçe