Erdoğan’ın keyfi yönetim anlayışı ve buna bağlı olarak hukukun yok edilmesi sonucu Batı ülkelerinden Türkiye’ye çeşitli yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Yaptırımlar büyük oranda askeri araç ve gereçleri kapsamında. Uygulanan yaptırımlar TSK’nın uzun vadeli modernizasyon hedeflerini sekteye uğrattığı gibi milli güvenlik ve terörle mücadeleye de büyük zarar veriyor. Örneğin,
- ABD, Türkiye’nin milli imkânlarla geliştirmekle övündüğü İSTİF Sınıfı Fırkateynlerde kullanacağı Mk41 Dikey Atım Sistemi (VLS)’nin satışına onay vermedi. Bu sistem, hava savunma füzelerinin atımını gerçekleştirdiği için kritik bir bileşendir. Aynı zamanda ADA sınıfı korvetlerde kullanacağı RAM Yakın Hava Savunma Füzesi’nin satışına onay vermedi. ADA sınıfı korvetler, asgari sayıda RAM mühimmatı yüklü bir şekilde seyre çıkmaktadır.
- ABD, Türkiye’yi F-35 projesinden çıkardı. Ayrıca F-16 uçaklarının modernizasyonunun yapılmasına onay vermedi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin hava gücünde sürekli mukayese edildiği Yunanistan’ın çok gerisine düşmesine sebep oldu.
- Almanya, ALTAY Ana Muharebe Tankı’nın seri üretiminde kullanılacak motorların satışına yönelik ambargo uygulamakta. Almanya’nın bu yaptırımı sonucu proje en iyi ihtimalle 5 yıl ertelendi.
- Fransa, Türkiye’ye yönelik birçok savunma ve havacılık alt sisteminin temininde yaptırım uygulamakta.
- Kanada, Türkiye’nin insansız platformlarda (İHA/SİHA) kullandığı elektro-optik görüntüleme sistemlerine yönelik yaptırım uygulamakta. Kanada’nın İHA/SİHA’lar için kamera satışına yaptırım uygulaması sonucu aylarca İHA/SİHA üretilemedi ve bunların yerine daha düşük kalitede kameralar kullanılmaya başlandı.
- Yerli ve milli olarak üretimi yapıldığı duyurulan “Fırtına” obüslerinde Almanya’dan alınan motorlar kullanılmaktaydı. Ancak Almanya’nın Türkiye’ye olan yaptırımları sonucu Fırtına obüslerinin üretimi TSK’nın kullanımı için dahi sekteye uğradığı gibi satış için alınan siparişlerin teslimatı yapılamadı.
- Fırtına Obüsleri gibi yerli üretim olarak tanıtılan “Atak” helikopterlerinde de benzer problemler yaşandı. ABD’de bulunan LHTEC firması ile yapılan sözleşme çerçevesinde 96 milyon dolar tutarında 100 adet motor ve bunların yedek parçaları sipariş edildi. Ancak ABD’nin uyguladığı ambargolar neticesinde motorların ve yedek parçalarının tedarikinde sıkıntı yaşandı. Hatta Pakistan ile 2018 yılında 30 adetlik T-129 satın alım sözleşmesi imzalanmıştı. ABD’nin motora ambargo uygulaması sebebiyle Pakistan’ın 2022 başında Türkiye’den helikopter tedarikinden vazgeçtiği açıklandı.
Türkiye’nin, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliklerine karşı çıkmasından sonra ilk olarak Kanada ve İngiltere yaptırımları kaldırdığını açıkladı. İsveç ve Finlandiya’nın da yaptırımları kaldıracakları açıklandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kongre’ye bir mektup göndererek, Biden yönetiminin Türkiye’ye potansiyel F-16 savaş uçağı satışının ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarıyla uyumlu olacağına ve aynı zamanda NATO’nun uzun vadeli birliğine hizmet edeceğine inandığını bildirdiği öne sürüldü. Yani ABD’nin de F-35 hariç olmak üzere Türkiye’ye olan yaptırımları kaldıracağı kuvvetle muhtemel.
Sonuç olarak; Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliklerine karşı çıkarak batının daha önce uyguladığı yaptırımları iptal ettirmeye çalışacaktır. Türkiye’nin bu tutumu görünüş itibariyle milli güvenlik ve terörle mücadele kapsamında doğru bir hamle olarak değerlendirilebilir. Ama burada asıl irdelenmesi gereken mevzu Türkiye’nin yanlışlar yığınını, gayri ahlaki dayatma yöntemler ile düzeltmeye çalışmasından önce, neden bu yaptırımlara maruz kaldığıdır. Velhasıl, Erdoğan’ın keyfi bir anlayışla ülkenin dış ve iç politikasını kendi çıkarları doğrultusunda yönetmesi Türkiye’nin milli güvenlik ve terörle mücadelesine büyük zararlar vermektedir.