2011’den bu yana iç karışıklık ve çatışmalara sahne olan Libya, “Süheyrat Anlaşması” olarak da bilinen 2015 tarihli Libya Siyasi Anlaşması kapsamında ülkede siyasi birliği sağlama amacıyla 24 Aralık 2021’de cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini gerçekleştirecek.
Ancak Trablus’da bulunan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Bingazi’de bulunan Temsilciler Meclisi arasında seçimlerin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin anlaşmanın tam olarak sağlanamamış olması, iki karşıt yönetim arasında siyasi ve güvenlik konularındaki farklılıkların giderilememiş olması sorun olmaya devam ediyor.
Bunlara ek olarak ülkede konuşlu yaklaşık 20 bin yabancı asker ve paralı askerin varlığı, başta Bingazi yönetimi ve ona destek veren bölgesel ve Avrupalı güçlerin ortak kaygısı. Trablus ve destekçileri ise Libya Ulusal Ordusu komutanı General Halife Hafter’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını kesin olarak reddediyor.
Uluslararası toplum ise seçimlerin gerçekleşmemesi ya da seçim sonuçlarının ülkenin tamamının iradesini yansıtacak şekilde olmaması durumunda Libya’da son dönemde yaşanan sakinliğin sona ermesi ve yeni ve daha şiddetli bir iç çatışma çıkmasından kaygı duyuyor.
Fransa’nın girişimiyle bugün Paris’te gerçekleştirilecek olan Libya Konferansı, 24 Aralık seçimlerini garanti altına almak ve siyasi anlaşmanın aksamadan yürütülmesini sağlamak için toplanıyor.
Paris Konferansı Fransa, İtalya, Almanya ve Libya’nın eş başkanlığı ve Birleşmiş Milletler’in koordinasyonunda gerçekleştirilecek. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ve diğer Avrupalı liderlerin yanı sıra ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Mısır Devlet Başkanı Abdel Fettah el-Sisi, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da konferansa katılması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konferansa davet edilen liderler arasındaydı. Ancak Türkiye toplantının formatı, amacı ve katılımcı listesinden kaynaklanan nedenlerden dolayı konferansta lider düzeyinde yer almıyor.
Konferansta Türkiye’yi Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal temsil edecek.
Türkiye, Fransa’nın artan ağırlığından rahatsız
Libya’da istikrar ve barışın sağlanması çabaları, 2020 ve 2021’de Almanya’nın liderliğinde yürütülüyordu.
Ocak 2020 ve Haziran 2021’de Berlin’de iki konferansa ev sahipliği yapan Almanya, Fransa’nın aksine daha dengeli ve kapsayıcı bir diplomasi izliyor ve Türkiye ile de yakın işbirliği sürdürüyordu. Ancak Almanya’da seçim sürecine girilmesi ve henüz hükümetin de kurulamamış olması, uluslararası faaliyetlerin merkezinin Berlin’den Paris’e kaymasına neden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa’nın girişiminden duyduğu rahatsızlığı G20 Zirvesi sırasında görüştüğü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a ilettiğini Türk basınına açıklamıştı.
Erdoğan, “Libya ile ilgili Berlin Konferansının bir benzerini Paris’te yapmak istiyor. Bu bir yerde durumdan vazife çıkarmak gibi oluyor. Bizim oraya ısrarla eş başkan olarak gelmemizi istiyor. Dedim ki ‘Berlin’de zaten biz bu konferansı yaptık. Kaldı ki buraya bazı davetleriniz var; mesela Yunanistan, mesela İsrail, mesela Kıbrıs Rum kesimi… Bunların katılacağı bir Paris Konferansına biz katılamayız” ifadelerini kullanmıştı.
Libya sürecinde Doğu Akdeniz boyutu
Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve İsrail gibi ülkeler Berlin Konferansı toplantılarında yer almamışlardı. Yunanistan’ın katılımına Türkiye’nin yanı sıra Almanya da karşı çıkmıştı.
Türkiye, her üç ülkenin de Libya barış sürecinin doğal üyeleri olmadığını, barışa katkıda bulunmak yerine Ankara ile Trablus arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan deniz yetkilendirme anlaşmasını iptal ettirme arayışında olduklarını kaydediyor. Bu ülkeler, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın egemenlik alanlarını ihlal ettiğini savundukları bu anlaşmanın Libya Parlamentosu’nda onaylanmadığını ve dolayısıyla meşruiyeti olmadığını iddia ediyorlar.
Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yanında yer aldığını saklamayan Fransa’nın bu ülkeleri toplantıya davet etmesi Ankara’da iyi niyetli bir adım olarak görülmüyor.
Fransa ise Türkiye’nin 2019’da imzaladığı deniz yetkilendirme ile savunma ve güvenlik anlaşmalarından doğan kazanımlarını kaybetmemek için Libya’da mevcut koşullarda seçimlerin gerçekleşmesine yanaşmadığı düşüncesinde.
Libya’da kapsayıcı hükümet çağrısı
24 Aralık seçimlerine gidilirken Bingazi’yi destekleyen Fransa ve Mısır gibi güçlerin en önemli amacı Trablus’ta konuşlu Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) yerine daha kapsayıcı bir hükümet oluşturmak.
Bu fikri savunanlar mevcut hükümetle seçime gidilmesi durumunda sonuçların tartışmalı hale gelebileceğini ve arzu edilen siyasi birlik ve istikrarın sağlanamayacağını dile getiriyorlar.
Türkiye ve Trablus yönetimi ise asıl hedefin UMH’nin güçlendirilmesi ve desteklenmesi olması gerektiğinin altını çiziyorlar. UMH’nin yetkisini tüm ülkeye yaymak, kamu hizmetlerini sunmak ve devlet kurumlarını birleştirmek için desteğe ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Ankara, mevcut hükümetin ortadan kaldırılması durumunda şu ana kadar elde edilen kazanımların ortadan kalkacağı uyarısında bulunuyor.
UMH’den geçen hafta Türkiye’ye yapılan ziyaretlerde de hem Paris Konferansı hem de seçimlere kadar izlenecek politikaların ele alındığı kaydediliyor. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanlığına dördüncü kez seçilen Halid el-Mişri ile yaptığı temaslar öne çıkmıştı. El-Mışri’nin Erdoğan ile yaptığı görüşmelerin ardından Haftar’ın cumhurbaşkanlığına aday olması ihtimalini gerekçe göstererek Libyalıları seçimleri boykot etmeye çağırması dikkat çekmişti.
Yabancı savaşçılar Libya’dan çekilecek mi?
Paris Konferansı’nda tarafların üzerinde mutabakat sağlayacağı konuların başında yabancı asker ve savaşçıların Libya’dan çekilmesi çağrısı olacağı öngörülüyor. Mevcut çağrılar 2. Berlin Konferansı’nda da yapılmış ancak Türkiye, sonuç bildirgesinin asker çekilme ile ilgili maddesine çekince koymuştu.
Libya’da Ankara ile Trablus arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan savunma ve güvenlik anlaşması uyarınca önemli sayıda Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları bulunuyor. Türkiye, askerlerinin danışma ve eğitim amaçlı bulunduğunu, dolayısıyla varlıklarının meşru olduğunu kaydediyor ve diğer ülkelerin bulundurduğu askeri varlıklarla karıştırılmaması gerektiğini vurguluyor.
Ancak Türkiye’nin TSK unsurlarının yanı sıra Suriye’den yabancı savaşçıları da Libya’ya getirdiği, sıcak çatışma alanlarında sıklıkla kullandığı belirtiliyor. BM raporlarında Suriye’den başka Bingazi yönetimine destek olarak Sudan, Çad ve Rusya’dan da yabancı savaşçının Libya’da konuşlandığı ve sayıları 20.000’i bulan bu savaşçıların ülkede aranılan istikrar için çekilmesi gerekliliği vurgulanıyor.
Haziran ayında yapılan 2. Berlin Konferansı sonrasında yabancı savaşçıların çekilme sürecinin başlaması için taraflar arasında diyaloğun arttığı kaydedilse de sahada durumu değiştirecek şekilde bir çekilmenin başlamadığı kaydediliyor. Mevcut koşullarda seçimlere kadar geçecek sürede de tarafların Libya’daki askeri varlıklarını azaltacak adımlar atmaları beklenmiyor.
ABD’ye göre öncelik seçimler
Libya barış sürecinin öncelikleri konusunda Fransa’dan farklı düşünen bir başka ülke ise ABD. Washington, Paris’ten farklı olarak yabancı askerlerin çekilmesi süreci ile seçimler arasında doğrudan bir bağ kurulmaması gerektiğini, Libyalıların cumhurbaşkanı ve parlamento seçimleri için mutlaka sandık başına gitmesinin asıl ve tek öncelik olduğunu değerlendiriyor.
İlkesel olarak yabancı güçlerin Libya’dan çekilmesi gerektiğini ancak bunun ikincil önemde bir konu olarak ele alınmasını isteyen Washington’un Ankara’dan temel talebi 24 Aralık seçimlerinin gerçekleşmesi için Trablus üzerindeki ağırlığını hissettirmesi ve seçimlerin ertelenmesi ya da hiç gerçekleşmemesi seçeneğini masadan kaldırması.
ABD’de yapılan değerlendirmeler, Türkiye’nin siyasi sürece destek vermekle beraber seçimler konusunda yeterince destekleyici ve cesaretlendirici olmadığı şeklinde. Ankara ise siyasi süreci tamamen desteklediğini, bugün seçimlere gidiliyorsa Türkiye’nin 2020 başından itibaren oynadığı aktif rol sayesinde olduğunu vurguluyor.
Kaynak : BBC Türkçe