Küba’da Pazar günü yönetime karşı on yıllardır en büyük protesto gösterileri düzenlendi.
Başkent Havana’nın da aralarında bulunduğu şehirlerde protestocular, “Kahrolsun diktatörlük!” sloganları attı. Polis ise biber gazı ile müdahale etti ve bazı protestocuları darp etti.
Kübalılar, temel ihtiyaç maddelerindeki kıtlığın yanı sıra sivil özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar ve yetkililerin son günlerde koronavirüs salgınını ele alma yönteminden dolayı öfkeli.
Protestolar nasıl başladı?
Hükümet karşıtı protestolar Havana’nın güneybatısındaki San Antonio de los Baños şehrindeki bir eylemle başladı, ancak kısa sürede tüm ülkeye yayıldı.
Birçoğu sosyal medyada canlı olarak yayınlandı. Protestocular hükümet ve Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel karşıtı sloganlar attı ve değişim çağrısında bulundu.
Florida International Üniversitesi’nden Latin Amerika tarihi uzmanı Michael Bustamante, protestoların 1994 yazından beri meydana gelen en büyük hükümet karşıtı gösteriler olduğunu söylüyor.
Bustamante, “Şimdi başkentle de sınırlı değiller; hatta orada bile başlamadı, öyle görünüyor” dedi.
BBC’ye kendini Alejandro olarak tanıtan bir protestocu, “O gün bugün, artık dayanamıyoruz. Yiyecek yok, ilaç yok, özgürlük yok. Yaşamamıza izin vermiyorlar. Çoktan yorulduk” dedi.
Protestoların nedeni ne?
Salgın ve Trump yönetiminin getirdiği yaptırımlardan sert bir şekilde etkilenen Küba’nın devlet kontrolündeki ekonomisi geçen yıl % 11 küçüldü. Bu, neredeyse otuz yıldaki en kötü küçülme.
Turizm aracılığıyla ülkeye giren döviz, koronavirüs salgını nedeniyle kesildi.
New York Times gazetesi, insanların artık temel gıda maddelerini satın almak için her gün saatlerce kuyruğa girdiğini bildiriyor. Restoranlar ve diğer işletmeler aylarca kilitli kaldığı için birçok kişi de çalışamadı.
Protestocular ayrıca, aşılama kampanyasının hızlandırılması çağrısında da bulundu.
Delta varyantının ülkeye ulaşmasıyla birlikte vaka sayılarının arttığı bildiriliyor.
Ülkede Pazar günü yaklaşık 7.000 günlük vaka sayısı ve 47 can kaybı tespit edildi. Bu, bir önceki haftanın iki katıydı.
Salgının başlamasından bu yana 1.500’den fazla kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
Küba’nın 11,2 milyonluk nüfusunun 1,7 milyonu aşılandı. Bu sayının iki katı kadar kişi de üç doz uygulanacak aşının ilk dozuna ulaştı.
Göstericilerden bazıları, ünlü Kübalı sanatçıların yer aldığı, hükümet karşıtı bir şarkı olan Patria y Vida’yı (Vatan ve Yaşam) söyledi. Şarkının ismi, Fidel Castro’nun 1959’daki Küba devriminin gerçekleşmesinin ardından söylediği bir slogana atıftı.
Şarkıda, “Bitti artık. Daha fazla yalan yok. Halkım özgürlük istiyor. Artık doktrin yok. Artık Patria o Muerte (Vatan ve Ölüm) değil, Patria y Vida (Vatan ve Yaşam) diye bağıralım” sözleri yer alıyor.
Hükümeti destekleyenler de sokaklarda
Sosyal medyada yayınlanan görüntüler, güvenlik güçlerinin bazı protestocuları gözaltına alıp darp ettiğini gösterdi.
Reuters da, güvenlik güçlerinin sivil memur olduklarından şüphelenilen kişilerin yardımıyla yaklaşık iki düzine protestocuyu gözaltına aldıklarını bildirdi.
Diğer paylaşımlarda, bazı Kübalıların polis arabalarını devirdiği ve mallarını yabancı para birimleriyle fiyatlandıran bazı devlete ait dükkanları yağmaladığı görülüyor. Birçok Kübalı için bu dükkanlar temel ihtiyaçları satın almanın tek yolu ancak fiyatlar yüksek.
Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel’in televizyonda Kübalıları devrimi savunmaya çağırmasının ardından hükümeti destekleyen binlerce kişi de sokaklar döküldü.
Miguel Díaz-Canel, protestoların ABD’nin ülkeyi istikrarsızlaştırmak için tuttuğu paralı askerlerin bir provokasyonu olduğunu söyledi ve protestolara “devrimci bir yanıt” sözü verdi.
ABD’nin Latin Amerika’dan sorumlu üst düzey diplomatı Julie Chung, Twitter’da “Küba’daki ‘mücadele çağrılarından’ derin endişe duyuyoruz” dedi ve ekledi:
“Küba halkının barışçıl gösteri hakkının yanındayız. Sükunete davet ediyor ve her türlü şiddeti kınıyoruz.”
Analiz – ‘Protestolar büyüyen öfkeyi gösteriyor’
Protestocular çok kalabalık görünmese de binlerce Kübalının ülke genelinde sokağa dökülmesi küçümsenebilecek bir olay değil.
Dünyanın başka bir bölgesinde “Özgürlük!” ve “Batsın Komünizm” sloganları sıradan görünebilir. Ama komünist bir iktidarın olduğu bir ülkede bu sloganlar doğrudan hapis cezası getirebilir.
Kübalıların küçük şehirlerde kasabalarda protesto gösterileri düzenlemeleri, yetkililere yönelik öfkenin de boyutlarını gösteriyor.
Göstericiler sosyal medyada protestoları canlı paylaşıyor, hükümet de ülke içindeki hoşnutsuzluğa dair kanıtları gizlemekte zorlanıyor.
Küba Dışişleri Bakanlığı da hükümet yanlılarının düzenlediği “Sokaklar Fidel Castro’ya aittir” sloganlarının atıldığı gösterinin görüntülerini paylaştı. Muhalifler de hemen karşılık olarak hükümet karşıtı protestoların videolarını dolaşıma soktu.
Kaynak: BBC Türkçe