PUGAT Haber-Analiz / Mehmet Kılıçparlar
Kazakistan, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girmesi ile beraber 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. On gün sonra ise Sovyetler Birliği resmen dağıldı. Bu dönemde ülke yönetiminde Nursultan Nazarbayev vardı.
Komünizm döneminde cumhurbaşkanı olan Nazarbayev, Kazakistan bağımsızlık kazandıktan sonra da bu koltukta oturmaya devam etti. Kazakistan bu seçimiyle belki de gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiş olacaktı.
Nursultan Nazarbayev Dönemi
Nazarbayev, cumhurbaşkanı olmadan önce 1984 ile 1989 yılları arasında başbakan olarak görev yaptı. Kazakistan, Nazarbayev’in Cumhurbaşkanlığı döneminde Rusya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini sürdürürken, eski Sovyet ülkeleri arasında Batı ile en yakın şekilde ilişki kuran devlet oldu.
Görev süresi boyunca ekonomik atılımlar yaptı. 5 defa cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Bu seçimler ve sonuçları tarafsız kuruluşlar tarafından şeffaf ve güvenilir olarak değerlendirilmedi.
Çin’in 2030 Stratejisi, Türkiye’nin 2023 Stratejisi gibi despot yönetimlerin algı yönetimi için sıklıkla yaptığı uzun vadeli planlamayı Nazarbayev de Aralık 2012’de “Kazakistan 2050 Stratejisi” adıyla duyurdu.
Nazarbayev hakkındaki yolsuzluk iddiaları her zaman konuşuldu. Üst üste iki kez devlet başkanlığına aday olmaya izin veren Kazakistan Anayasası’nı 2007’de değiştirdi. Seçim süresi yedi yıldan beş yıla indirildi. 1997’de de Almatı yerine Astana’yı başkent yaptı.
Nazarbayev, 2019 yılında hükümet karşıtı protestoları engellemek için istifa etti. Bu da yine Nazarbayev için fikirlerinin iktidarda kalması hamlelerinden birisiydi.
İstifası sonrası Rusya, “Nazarbayev’in istifa etmeden önce Putin ile konuştuğunu ve Putin’e istifa edeceğini söylediğini” açıkladı. Yani ya Putin’den izin alıp ya da Putin’in yönlendirmesi ile istifa etti. 28 yıllık iktidardan sonra geriye demokrasiden çok uzak bir Kazakistan’ı, halef olarak seçtiği Kasım Cömert Tokayev’e bıraktı.
Tokayev Dönemi
Kasım Cömert Tokayev, yaklaşık 3 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde Nazarbayev’in gölgesinde kaldı. Kendisine Cumhurbaşkanlığı makamını layık gören Nazarbayev’e ülkenin başkenti Astana’nın adını Nur Sultan yaparak ilk teşekkürünü etti.
2022 yılının ilk gününden itibaren ülkede LPG’ye zam yapılması sonucu bölgesel olarak protestolar düzenlenmeye başladı. Cumhurbaşkanı Tokayev, protestoların ertesi gün ülke geneline sıçraması ile beraber hükümeti görevden aldığını açıkladı. Hükümeti kuran iktidar partisi Nur Otan son seçimlerde %71 oy almıştı. Partinin Genel Başkanı halen, önceki Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’dir.
Tokayev, diktatör devlet başkanlarının daha önce yaptığı gibi protestocular için “terörist” ve “dış güçlerin elemanları” isnadında bulundu. Protestoları bastırmak için ülkenin tamamında OHAL ilan edildi. Tokayev son olarak, orduya, “Uyarıda bulunmadan ateş açma yetkisi” verdi.
Kazakistan’da gösteriler başladığından bu yana Telegram, Signal ve WhatsApp gibi mesajlaşma uygulamaları kullanılamıyor. Eylem haberlerinin yer altığı iki internet sitesi kapatıldı. Gösteriler sırasında onlarca gösterici ve güvenlik personeli hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden göstericilerden birçoğunun kafalarından tek kurşunla öldürüldüğüne dair görüntüler yayınlandı. Bu görüntüler ister istemez bize 15 Temmuz’u hatırlattı.
Eylemler ilk başladığında herkes gibi ben de yaşananların sıradan, hükümet karşıtı protestolar olduğunu düşünmüştüm. Tıpkı Arap baharı eylemlerinin başladığı dönemdeki gibi. Demokratik ülkelerde halk, protesto, gösteri ve yürüyüş hakkına sahiptir. Demokrasinin olmadığı ülkelerde de vatandaşlar görünüşte bu haklara sahiptir, fakat bu haklarını kullanamamaktadırlar.
Protestoların yağmalama, araç yakma, güvenlik güçlerini öldürme gibi olaylara evirilmesi, halkın haklı ve demokratik tepkilerinin farklı algılanmasına sebep oldu. Bu da halkın en son işine yarayacak bir durumdur. Çünkü Cumhurbaşkanı Tokayev’in protestocular için terörist iddiasının doğruluğu ancak bu olayların yaşanması ile mümkündü. Barışçıl protestoların bir şekilde amacından saptırılması gerekiyordu. Bunu yapmak hiç de zor değildi. Hele ki Rusya gibi bir destekçin varsa.
Peki Rusya bu olayların neresinde olabilirdi? Komşu ülke olarak olayları sadece izliyor mu? Bana kalırsa olayların tam da göbeğinde yer alıyor. Özellikle de demokratik protestoların iç savaşa dönüşmesi noktasında.
Rusya’nın Etkisi
Cumhurbaşkanı Tokayev, Sovyet ülkelerinin üye olduğu NATO benzeri bir örgüt olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (CSTO) devlet başkanlarına, “Terör tehdidine karşı ülkesine yardım etmeleri” çağrısı yaptı. Bu tam da Rusya Devlet Başkanı Putin’in beklediği veya daha önce Tokayev ile üzerinde mutabık kaldıkları bir çağrıydı.
CTSO, Tokayev’in talebi sonrası Kazakistan’a barış gücü gönderdi. Barış gücünde Rusya, Belarus, Ermenistan, Tacikistan ve Kırgızistan’dan askeri birlikler görev yapmakta. Barış gücünün, Kazakistan’da istikrarın tesisi ve durumun normalleşmesi için “geçici bir süre” görev yapacağı açıklandı.
Ülkeye gelen yabancı asker sayısının 2500 kadar olduğu belirtildi. CSTO askerlerinin bir barış gücü olduğu, resmi ve askeri kurumları koruyacakları açıklandı. Ancak ortada şöyle de bir realite var ki, Rusya gibi ülkeler “Barış Gücü” adı altında dahi olsa bir ülkeye girdikten sonra kolay kolay çıkmamaktalar. Hele bu ülke kendisiyle yeni dünya düzenindeki müttefiki Çin ile ortak komşusu ise. Kazakistan, yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük 9’uncu ülkesi. Türk devletleri arasında ise en büyüğü. Hem Rusya ile hem de Çin ile sınırı bulunmakta. Böyle bir devletin kendi kararlarını kendisinin vermemesi gerekirdi. Tabii ki, özellikle Rusya açısından.
Rusya eski günlerine tekrar dönmek istiyor ve bu doğrultuda çok çalışıyor. Bilindiği üzere Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ABD ile Rusya’nın oluşturmuş olduğu “Çift Kutuplu Dünya” düzeninden “Çok Kutuplu Dünya Düzenine” geçildi. Rusya bu durumdan hiç memnun değil. Yeni bir dünya düzeninde patron olma çabasında. En azından patronlardan biri olmak istiyor. Yeni düzende tekrar “Çift Kutuplu” sisteme geçilmesi, bu kutupların Atlantik Kutbu ve Asya Pasifik Kutbu olması kuvvetle muhtemel.
Rusya, dolayısıyla da Putin, yeni düzen için kendi muhtemel kutbunu güçlendirmek ve üye eklemek için bölgedeki ülkeleri teker teker kendisine muhtaç hale getirme gayretinde. Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye gibi Kazakistan da bu ülkelerden birisi. Rusya açısından, Kazakistan’ın Batı ile olan temaslarını en aza indirmesi gerekir ki ülke üzerinde tam hakimiyet kurabilsin.
Muhtemelen bu sıkıntıların veya olayların yaşandığı son ülke Kazakistan olmayacak.
Önümüzdeki dönemde, yakın bölgedeki birçok ülke, farklı, sorunlar veya gelişmeler yaşanacak ve Rusya bu olayların hep kazananı olma hedefine uygun pozisyon alacak. Bu doğrultuda ise akacak kanın hiçbir önemi olmayacaktır. Çünkü Rusya için hedefe giden yolda her şey mubah.