PUGAT Haber-Analiz / Mehmet Kılıçparlar
Türkiye’de yaklaşık 20 yıldır iktidarda bulunan AKP hükümetinin yabancı ülkelerle, bilhassa Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile sorun yaşadığı konuların başında Akdeniz’de doğalgaz arama ve sondaj çalışmalarının yapılması yer aldı. Bununla birlikte, bir dönem savaş uçaklarımızın Yunanistan ile sürekli it dalaşı yapması, yerini karşılıklı NAVTEX ilan etmelere bıraktı. Hatta hükümet kanadı bu konunun kendilerince önemini vurgulamak için kıta sahanlığımızdaki sular için (yurt içindeki ideolojik hasımlarından ödünç aldığı) “Mavi Vatan” kavramını kullanmaya dahi başladı.
İlk Tepkimiz Sert Oldu
“Exxon Mobil-Katar Petrolleri” konsorsiyumu, 5 Nisan 2017’de Kıbrıs’ın güneybatısındaki 10 numaralı bölgede doğalgaz arama ve sondaj hakkı için Kıbrıs Rum Kesimi ile anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmaya da Türkiye ve KKTC Dışişleri Bakanlığınca tepki gösterilmişti. Hem de 10 numaralı bölge Türkiye’nin ve KKTC’nin kıta sahanlığı içerisinde kalmamasına rağmen! Ayrıca bu anlaşmaya tepki olarak sondaj gemisi Fatih ve Yavuz’u savaş gemilerinin korumasında Akdeniz’e çıkararak, doğalgaz arama faaliyetlerine başlandı.
Yeni Anlaşmalar İmzalandı
Türkiye tarafından yürütülen faaliyetler tabii ki karşılıksız kalmadı ve Kıbrıs Rum Kesimi, ABD’li Exxon Mobil ve Katar Petrolleri ile Doğu Akdeniz’deki ortaklıklarını güçlendirerek 5 numaralı bölgede doğalgaz arama ve sondaj anlaşması yaptı ve imzalar atıldı. Anlaşma çerçevesinde Katar Petrolleri Ortaklığı yüzde 40, Exxon yüzde 60 pay sahibi olacak. Operatörlük de Exxon’a ait olacak. Türkiye açısından sıkıntı olan durum ise “5’inci parsel” olarak isimlendirilen alanın bir bölümünün Türkiye’nin kıta sahanlığına dahil olması. Bu anlaşmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar’dan dönüşünün hemen ardından resmileştirilmesi dikkat çekti.
Erdoğan’a Soruldu
“Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından, Türkiye’nin kıta sahanlığını da kapsayacak şekilde 5. parselde Amerikan firması ile Katar Petrolleri ortaklığına verilen bir arama izni var. Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda bir tepkisi olmuştu. Bu konu gündeme geldi mi bu görüşmede?” sorusuna karşılık Erdoğan ise “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bu tek taraflı adımının ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin haklarını görmezden geldiğini belirttik. Çünkü söz konusu ruhsat sahasının bir kısmı Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığını ihlal ediyor ve Ada’nın ortak sahibi Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayıyor. Bu konuyla ilgili tabii hatırlatma yaptık. Üzüntümüzü de belirttik. Temenni ederim ki bunu aşarlar. Tabii Dışişleri Bakanlığımız da bunun takipçisi olacaktır.” cevabını verdi.
Sessizlik Hâkim
Diğer taraftan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Enerji-Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, sondaj çalışmalarının sıkıntısız bir şekilde yürütüldüğünü ve henüz bir sorun yaşanmadığını açıkladı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın veya hükümet yetkililerinin ise olaya ilişkin değerlendirmeleri olmadı. Kendi kıta sahanlığımızda bulunmamasına rağmen 10’uncu bölge için savaş gemileri çıkaran, NAVTEX üzerine NAVTEX ilan eden hükümetin, kendi kıta sahanlığımızda bulunan sularda arama yapılmasına sessiz kalması birçok kesim tarafından eleştiriliyor. Bu sessizlik karşısında doların yeşilinin “Mavi Vatan” kavramına galip geldiği yorumları dahi yapıldı.
Katarla İlişkiler
Türkiye ile Katar arasındaki yakınlaşma Türkiye’nin özellikle Avrupa’dan kopmasından sonra arttı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Katar’a askeri üs kurdu. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır, 5 Haziran 2017’de “terör gruplarını desteklediği” suçlamasıyla Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kesmiş ve bu ülkeye ekonomik ambargo uygulamıştı. Dört ülkenin ambargosuna maruz kalan Katar’a hava ve deniz yoluyla gıda, su, ilaç ulaştırıldı.
2022 Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak ülkede güvenliğin sağlanması için Türk Polisi görev yapacak. Son olarak aralık ayının ilk haftası Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar’a gitmiş ve 15 tane anlaşma imzalamıştı. Hükümetin Katar’dan getirilen paralar ile ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştığı ise en çok konuşulan iddialar arasında yer aldı.
Hediye Uçak
Katar, 2018 yılında VIP donanımlı Boeing 747-8 tipi özel uçağı 500 milyon dolara satılığa çıkardı. Türkiye’nin bu satışla ilgilendiğini öğrenen Katar emiri iddiaya göre “Ben Türkiye’den para almam, uçağı Türkiye’ye hediye ediyorum, hibe ediyorum” demiş ve uçak Türkiye tarafından alınarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın filosuna eklenmişti.
Ne Değişti?
Türkiye’ye 500 milyon dolar değerinde uçağı bir çırpıda hediye eden, en sıkıntılı anında Türkiye ile milyarlarca dolarlık anlaşmalar imzalayan, güvenlikleri için askerimizi ve polisimizi feda etmeyi göze aldığımızKatar, ne oldu da bugün bizim de kıta sahanlığımıza giren bölgede bize karşı doğalgaz arama ve sondaj çalışmasına ortak oldu? Türkiye ile zıtlaşmayı göze alacak kadar kendine güvenmesine sebep ne olabilir? Bu sorunun cevabının Katar’ın Türkiye’ye verdiklerinde değil Türkiye’nin Katar’a verdiklerinde saklı olduğunu düşünüyorum.