PUGAT Haber-Analiz / Mehmet Kılıçparlar
Türkiye ve Ermenistan sınırı Birinci Dünya Savaşından sonra çizildiği şekilde kalmış ve bu ülkeler arasında sürdürülebilir bir ilişki kurulamamıştır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra taraflar ilişki kurmak niyetinde olsalar da başta ülkelerde bulunan aşırı milliyetçi kesimler, tepkileriyle bu ilişkinin kurulmasına engel oluşturmuşlardır.
İlk Tanıyan Ülkelerden Biri Olduk
Sovyetler Birliği’nin parçalanması üzerine 21 Eylül 1991 tarihinde Ermenistan bağımsızlığını ilan etti.
16 Aralık 1991’de Türkiye, Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri oldu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Ermenistan Cumhurbaşkanı’na bir mektup yazarak “Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne ve aramızdaki sınırların değişmezliğine saygılıyız” diyerek ilişkilerin gelişmesi yönünde adımlar atılmıştı.
Devam Ettirilemedi
1992 yılında henüz Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik temsilcilikler açılmadan, Ermenistan Ordusu Dağlık Karabağ’a girdi. Uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olan, nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ’a Ermenistan ordusunun yerleşmesi sonucu, Türkiye Azerbaycan’dan yana tavır aldı. Ermenistan ile tüm sınırları kapattığını, demiryolu ve havayolu bağlantılarını kaldırdığını, transit ticaret hatlarını da kestiğini duyurdu.
Soykırım İddiaları
Ermenistan diplomasiye ağırlık vererek özellikle ABD ve Fransa’daki diasporalar yardımıyla da 1915 olaylarının “soykırım olarak tanınması” için çok fazla gayret sarf etti. Bu sürede bazı ülkelerin parlamentoları, Ermenistan’ın yürüttüğü diplomasi sonucu Türkiye’nin tepkisini çekse de 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıdı. Ermenistan “soykırım iddialarının” yüzüncü yılı olan 2015 yılında başta ABD olmak üzere birçok ülkenin, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıması için uluslararası çalışmalar yapsa da başarılı olamadı. Ama 20 Ocak 2021’de görevine başlayan ABD Başkanı Joe Biden’ın ilk 24 Nisan açıklamasında önceki başkanlardan farklı olarak açıkça “soykırım” ifadesini kullanması, Ermeni diasporası ve Ermenistan tarafından olumlu bir gelişme olarak görüldü.
Karşılıklı Yakınlaşma Girişimleri Devam Etti
2008 yılında Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ü Ermenistan’daki Türkiye-Ermenistan milli futbol takımları arasındaki karşılaşmayı izlemeye davet etti ve iki cumhurbaşkanı karşılaşmayı stadyumda beraber izlediler. Bundan sonra ilişkiler yumuşama eğilimi gösterdi. Azerbaycan’ın şiddetli tepkilerine rağmen 10 Ekim 2009’da İsviçre’nin Zürih kentinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in de katılımıyla, Türkiye ve Ermenistan’ın dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ve Edward Nalbantyan tarafından protokoller imzalandı. O gün yapılan konuşmalarda ne Dağlık Karabağ’a ne de 1915 olaylarına değinildi.
Hükümetler nezdinde protokoller imzalanmış olsa da Türkiye ve Ermenistan’ın iç dinamikleri protokolleri hayata geçirerek yakınlaşmayı imkânsız kılıyordu ve nitekim bu protokoller de ölü doğmuş bebek olarak tanımlandı. “Soykırım” iddialarının Türkiye tarafından kabulü ve olaydan zarar görenlere tazminat verilmesi Ermenistan için kırmızı çizgi iken, Ermenistan Ordusunun Dağlık Karabağ’dan çekilmesi de Türkiye tarafından kırmızı çizgi olarak belirlenmişti.
2010-2020 yılları arasında özellikle Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde iki ülke arasında sessiz diplomasi yürütüldü. 2014 yılında dönemin Başbakan’ı Erdoğan, 1915 olaylarının yıldönümünde yayımladığı mesajda “Ermenilerin o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.” ifadelerini kullandı ve olaylarda hayatını kaybeden Ermenilerin torunlarına “taziye” dileklerini iletti.
Azerbaycan – Ermenistan Savaşı
27 Eylül 2020 günü Azerbaycan ve Ermenistan orduları arasında başlayan savaş 44 gün devam etti ve 10 Kasım 2020 tarihinde Ermenistan yenilgiyi kabul ederek ordusunu Dağlık Karabağ’dan çekti. Savaşın sona ermesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arabuluculuk yaptı. Savaştan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ermenistan Başbakan’ı Paşinyan karşılıklı olarak “Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de yeni bir sayfa açılabilir” açıklaması yaptı.
Geçtiğimiz aralık ayından itibaren taraflardan bu yakınlaşmaya ilişkin yeni açıklamalar gelmeye devam etti ve bu süreç somutlaştı. İki taraf da süreci yürütmek için özel temsilci atadı. Ermenistan, Türk ürünlerine uyguladığı boykotu kaldırırken karşılıklı olarak hava yolunun açılması kararlaştırıldı.
Putin, Türkiye – Ermenistan İçin Devrede
Son yıllardaki Türkiye-Rusya yakınlaşması herkesin malumu. Türkiye, S400 Hava Savunma Sistemleri’nin alımından sonra Rusya ile NATO arasında bocalayıp durdu. Denge siyaseti yapmaya çalışsa da başarılı olamadı. Çünkü iki taraf birbirine zıt kutuplardı. Türkiye ne yardan geçebildi ne de serden. Türkiye’nin bu kararsız duruşu NATO ve ABD için ilkesizlik olarak görüldü ve Türkiye F-35 sisteminden çıkarılarak, gelecek vizyonunda daha az yer planlandı.
Rusya ise bu süreçte defalarca aleni şekilde Türkiye’nin saygınlığını zedeledi ve askerlerimize saldırdı. Bunlar;
- 24 Kasım 2016’da Türk üssü Rus uçakları tarafından bombalandı. 3 askerimiz şehit olurken 10 askerimiz yaralandı.
- 28 Şubat 2020 tarihinde Rus ve Suriye rejim uçakları tarafından askeri üssümüz tekrar bombalandı. Bu defa bilanço çok ağır oldu. 33 askerimiz şehit olurken 32 askerimiz de yaralandı.
- Erdoğan bu saldırıdan sonra Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmeye gitti. Putin, Erdoğan’ı oda kapısının önünde 2 dakika bekletti. Ayakta beklemekten yorulan Erdoğan daha sonra bekleme salonunda bir sandalyeye oturdu.
Görüldüğü üzere Putin yönetimindeki Rusya’nın Türkiye’ye katabileceği bir değer yok. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması Batı’dan daha fazla kopması demek.
Türkiye-Ermenistan taraflarının ilk toplantılarını Rusya’da yapacakları açıklandı. Rusya’nın Ermenistan ile Türkiye arasında arabulucu olması, Türkiye’nin NATO’dan daha fazla kopması ve Rusya’nın eksenine daha fazla girmesi anlamına geliyor. Evet savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz, ama bunun sonucunda ülkenin saygınlığı daha da zedelenecek ve Rusya’nın eksenine daha fazla girilecekse, Türkiye’nin bu niyetini farklı şekillerde ve farklı ülkeler arabuluculuğunda yapma gayretinde olması gerekiyor. Aksi halde Erdoğan yukarıda çok eleştirilen resimdeki gibi Paşinyan ile beraber el mahkûm durumunda Putin’in karşısında oturur ve hem Cumhurbaşkanlığı makamının hem de ülkenin saygınlığını ayaklar altına aldırır.