İstihbarat teşkilatlarının başka ülkelerdeki, karşı askeri casusluk girişimleri geçmişten bugüne devam etmektedir. Bu girişimler için ülkelerin birbirine hasım olmasına da gerek yoktur. Son günlerde medyada yer alan haberler, bu yazıda değineceğimiz istihbarat servisleriyle bağlantılı bal tuzağı operasyonlarını bir kere daha akıllara getirmiştir.
Casusluk ya da espiyonaj, insan eksenli bir istihbarat toplama yoludur. Bu tür istihbarat faaliyetlerinde özne insandır ve insana dair her şey mutlaka değerlendirilir. Alışkanlıklar, zaaflar, aile ilişkileri, ekonomik durum ve sıkça ziyaret edilen mekânlar ile ilgili veriler ilk analiz edilecek bilgiler arasındadır. İşte bal tuzağı, bu analiz sonucunda ortaya konan kişilik tipleri arasından, cinsel dürtüleri istismara açık olanlara yönelik hazırlanan, istihbarat toplama zeminlerinden birisinin adıdır.
Bal tuzağı operasyonu ise; istihbarat teşkilatlarının çekici kadın ya da erkekleri kullanarak hedeflerini tuzağa düşürme yöntemidir. Hedefler genellikle önemli ve gizli bilgilere erişimi olan kişilerden seçilir. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere bal tuzağının hedefi yalnızca üst düzey görevlerde bulunan makam sahibi kişiler değildir. Hedef seçiminde önemli olan husus, kritik bilgilere erişim imkânıdır.
Günümüzde Rusların ve batılı ülkelerin istihbarat kültürleri birbirinden çok farklı olsa ve casusluk, teknoloji yoğunluklu yürütülse de KGB talimnamelerindeki en eski yöntemlerden biri olan bal tuzağı ile bilgi edinme yöntemi, halen etkinliğini sürdürmektedir.
ABD’li ulusal güvenlik uzmanı Schindler bu farkı ortaya koyarken Rus istihbaratının kullandığı yöntemlerden belirleyici olan provokasyon ve şantaj kavramlarına dikkat çeker. Schindler’e göre, düşmanın kafasını karıştırmak, dikkatini dağıtmak ve kontrol altına almak anlamındaki provokasyon; Rus istihbarat kültürünün belirleyici özelliklerinden ilkidir. İkincisi ise Rusça’da “kompromat” olarak kullanılan “şantaj malzemesi ya da ödün verdirici” anlamındaki terimdir.
İstihbarat çalışmalarında, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, hedef kişileri profilleme çalışmalarında her detaya dikkat edilir. Mesela; kişilerin alışkanlıkları, yakın çevresi, aile ilişkileri, sorunları ve zaafları gözden geçirilerek hedefe yaklaşma yöntemi belirlenir. Hedefin bal tuzağı kurulmak suretiyle ele geçirilmesi süreci başlatıldığında, eş zamanlı olarak kişinin bilinmesini istemediği ilişkileri de dikkate alınır. Mesela çapkınlık yaptığı ya da metresi olduğu tespit edilen önemli konumdaki bir şahıs, bir iş adamı ya da bir devlet görevlisi hedef değilken hedef konumuna getirilebilir. Hedef olarak izlenen kişinin çapkınlık yaptığı kesin olarak öğrenilirse, artık bal tuzağı için çaba sarf etmeye gerek kalmaz. Bu noktada, senaryosu yazılmış oyuna sızmak da kompromat operasyonları kapsamındadır diyebiliriz.
Kompromat operasyonları vasıtasıyla kişi ajan olarak devşirilebilir ya da belirli sınırların dışına çıkması engellenebilir. Utanç verici fotoğraf ya da video görüntülerine ek olarak kişilerin mali suçları ve aile hayatlarındaki problemler de kompromat operasyonlarının konusu haline getirilebilir. İşte bal tuzağı operasyonu da günümüzde halen geçerliliğini sürdüren bu tür kompromat operasyonlarındandır.
Yıllar önce Yunan istihbaratı tarafından bal tuzağına düşürülen TSK mensubu bir subayın askeri casusluk suçlamasıyla yargılanması ve 2009 yılında İzmir askeri casusluk ve şantaj davası olarak bilinen süreçte yaşanan gelişmeleri bu kapsamda hatırlamakta yarar var.
İlk olay genç bir subayın Yunanlı bir kadın tarafından baştan çıkarılması ile ilgilidir. Hikâye şöyle; İzmir’de Yunanistan Başkonsolosluğunda görevli bir kadının arabası bozuluverir. Kadın ne yapacağını düşünürken tesadüfen(!) yoldan geçmekte olan Türk Hava Kuvvetlerinde görevli bir üsteğmen, kadına yardım eder. Genç subay lastiği değiştirirken başlayan sohbet kadının teşekkür kahvesi ısmarlamak istemesiyle devam eder. İkili arasındaki ilişki kısa sürede aşka dönüşür. Aşktan başı dönen üsteğmen, zamanla Yunan sevgilisinden gelen her talebe evet diyecek kıvama getirilir ve sonunda ülkesine ait kritik bilgileri Yunanlılara satmayı kabul eder. Böylece genç subayın güzel bir kadınla başlayan dostluğu kısa sürede askeri casusluk ilişkisine dönüşür. Yasak aşkıyla mutlu günler geçiren genç subay, ihmal ettiği eşinin amirlerine başvurması üzerine yakayı ele verir. Üsteğmenin Yunan sevgilisi için tuttuğu ev ve maaşının çok üzerinde yaptığı harcamalar tespit edilir.
Açılan soruşturma sonucunda elde edilen bilgiler klasik bir askeri casusluk olayını işaret etmektedir. Yolun sonuna gelindiğinde ortada ne Yunan sevgili ne de Yunan gizli servisine ait bir iz kalmamıştır. Üsteğmen suçunu itiraf eder ve tutuklanır. İşte bu genç subay; geleneksel istihbaratçı taktiklerinden biri olan bal tuzağı ile devlet sırlarını satmaya ikna edilmiştir.
2009 yılında İzmir askeri casusluk ve şantaj davası olarak bilinen süreçte de birçok askerin eskort kızlarla tanıştırıldığı, sonrasında ise ses ve görüntülerinin kaydedilmek suretiyle bu askerlere şantaj yapıldığı ortaya çıkmıştı. Bu yargılamalarda elde edilen bulgular dikkate alındığında bal tuzağının günümüzde hâlen geçerliliğini ve istihbarat teminindeki önemini koruduğu görülecektir.
Günümüzde önemli bir devlet görevlisinin, bir gazetecinin ya da siyasi bir parti başkanının yabancı istihbarat servisleri tarafından izlenmediğini düşünmek fazla iyi niyetli bir yaklaşım olacaktır. Hedef kişiyi çekici bir kadınla tuzağa düşürmek bilinen bir yöntemdir. Bu yönteme bal tuzağı ile ilgili kitap ve filmlerde sıkça rastlarız. Zaten çapkınlık yapmakta olan bir kişinin ilişkisinin belgelenmesi ise başka bir yöntemdir ve bunların hepsi kompromat kapsamındadır. İnsan son dönem Türk siyasetindeki kaset savaşlarını düşünmeden edemiyor… Son yıllarda ne kadar sık bal tuzağı ve kompromat operasyonu yapılmış meğer. Ülkenin mevcut siyasi ortamı fermuar operasyonları ile şekillendirilmiş neredeyse. Akla gelen onlarca sorudan bir tanesi; Bu operasyonlar sadece iç siyasetle mi sınırlı yoksa yabancı gizli servislerin fonksiyonundan bahsedilebilir mi?