Önceki iki yazımızda Türkiye’deki faaliyetlerini mercek altına aldığımız Ülkücüler ya da diğer adıyla Bozkurtların öncülük ettikleri ya da bizzat başrolünde yer aldıkları birçok faili meçhul olay ve bu olayların neticesinde ülkede oluşturulan kaotik ve karanlık ortama ışık tutmaya çalışmıştık. Şimdi de Avrupa ülkeleri ve ABD’de Ülkücülüğe nasıl bakıldığını ele alacağız.
Gelişmiş ülkelerde her geçen gün daha büyük bir güvenlik tehdidi olarak görülen aşırı sağ ideolojiler kavramsal çerçevede; demokratik sistemin kurallarını, eşitlik ilkesini, bireysel özgürlüğü ve siyasi aktörlerin tamamının eşit haklardan yararlanmasını reddetmekteler. Bundan dolayı da genel itibariyle ırk, etnik köken, din gibi kişisel özelliklere dayalı otoriter bir sistemin savunuculuğunu yapan, siyasi amaçlarına ulaşmak için ‘şiddeti’ araç olarak kabul eden görüşler olarak tanımlanıyorlar.
Ülkücülerin Avrupa ve ABD’deki faaliyetlerine de esasen göçmen kökenli, aşırı sağcı örgütlenme olarak bakılıyor. “Şiddeti” ve “nefret söylemini” bir araç olarak kullanması ve mezkûr devletlerin güvenliğine potansiyel bir tehdit unsuru görüşü benimseniyor. Bu bakış açısı ile de Avrupa ülkelerinde faaliyetleri gözetim altında tutuluyor, yasaklanıyor ya da yasaklanması tartışılıyor.
Peki, ama neden?
Dünya onları kıskanıyor mu yoksa onlarla ilgili kaygıları mı var?
Hep birlikte bakalım. Önce Almanya.
Almanya’da Ülkücü Hareketin Uzun Süredir Yasaklanması Tartışılıyor
Almanya’da son yıllarda göçmen kökenli gruplar arasında artan aşırı sağcılık, milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık ve Yahudi düşmanlığı ülke gündeminde tartışılmaya devam ediliyor.
Bu gruplar arasında Ülkücüler yaklaşık 18 bin 500 üyesiyle Almanya’daki en güçlü aşırı sağcı akımlardan biri olarak nitelendiriliyor. Köln Uluslararası Yüksek Okulu öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Bozay tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre Ülkücü ideolojinin “Yahudi düşmanlığı, ırkçılık ve azınlıklara duyulan nefret temelinde şekillendiği” kaydedilirken, Yahudiler, Kürtler, Aleviler, Hıristiyanlar ve diğer azınlık gruplar ve muhalifler için de tehlike teşkil ettiği belirtiliyor.
Geçtiğimiz yıl Alman Federal Meclisi’nde beş parti tarafından hazırlanan ortak teklifle Ülkücü hareketin ülke genelinde yasaklanması süreci hızlandırılmıştı. Teklif metninde “Irk ve dünyaya hâkimiyet çılgınlığı temeline dayalı ve insan onuru ile halklar arası diyaloga karşı olan tüm dünya görüşlerini kınıyor, kararlı biçimde ona karşı duruş sergiliyoruz” ifadeleri yer aldı.
Metinde ayrıca “Almanya, hukuk devletinin ve demokrasinin sahip olduğu her türlü araç ve kararlılıkla aşırı sağcı hareketlere karşı koyuyor ve koyacaktır” vurgusu da yapıldı. Ülkücülüğün Pantürkizm ve Turanizm’e dayanan milliyetçi ve ırkçı bir ideoloji yarattığı belirtilen teklifte Bozkurtların ülküsünün Balkanlardan Çin’e uzanan, etnik olarak homojen ve Türk önderliğinde büyük bir Türk devleti kurmak olduğu iddia edilmişti. Geniş bir mutabakatla kaleme alınan yasa teklifinde Ülkücülerin onlara göre siyasi muhalif olarak gördüğü kişileri çoğu zaman açıktan korkutmaya çalıştığı ve tehdit ettiği belirtilirken “Türk Ülkücü Hareketi’nin siyasi felsefesi insanlık onurunu yok sayıyor” ibaresi de yer aldı.
Söz konusu teklifin ardından geçtiğimiz ay Alman Federal Meclisi Bilimsel Hizmet Birimi tarafından Federal Meclise sunulan raporda ülkücüler için “Anayasaya aykırı hedefleri, kavgacı ve saldırgan bir biçimde hayata geçirmek istiyorlar” ifadesi kullanıldı.Söz konusu bilirkişi raporunda ayrıca herhangi bir örgütün yasaklanmasına sebep olan nedenler sayılırken ilgili yasada yer alan, “Bir derneğin amacı ya da faaliyetleri halklar arası diyaloğa ağır, ciddi ve kalıcı bir biçimde zarar vermek” maddesine de atıfta bulunuldu.
Alman Ordusunda Türk Kökenli Askerlere Ülkücülük Soruşturması
Alman askeri istihbarat servisi (MAD) geçtiğimiz temmuz ayında Alman Ordusunda görevli dört Türk kökenli Alman asker hakkında Ülkücü hareketle bağlantıları olduğu gerekçesiyle soruşturma başlattı. Alman Sol Parti’nin talebi üzerine Alman Federal Meclisi’nin gündemine taşınan olayla ilgili soruşturma açılan askerlerden en az biri hakkında disiplin soruşturmasının derinleştiği, diğer kişilerle ilgili de “aşırı görüşlerinin olduğu” tespitinin yapılarak soruşturmanın sürdürüldüğü biliniyor.
Söz konusu haberin detaylarında bahse konu soruşturmanın olayın Türk İstihbarat teşkilatı MİT ile bağlantılı olup olmadığı yönünden genişletileceği de belirtilirken, Almanya’daki ülkücü örgütlenmenin üyelerinin ülkenin bazı bölgelerinde atış eğitimi aldığına ilişkin iddialara da yer verildi.
Avrupa’da Yaşayan Türk Muhaliflere Yönelik İnfaz Listeleri
Son dönemde Sedat Peker’in ortaya çıkardığı ve özellikle AKP Hükümeti ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu doğrudan itham eden iddialar üzerine herhangi bir yargı makamı tarafından hukuki bir adım atılmış ya da inceleme başlatılmış değil. Bununla birlikte kapalı kapılar ardında birtakım çalışmalar yapıldığı ve birileri tarafından hükümeti zora sokacak nitelikte haberler yapıldığı ve aynı zamanda da gerçekleri ortaya koyma gayretine giren gazeteci ve aydınlara yönelik sindirme, korkutma ya da engelleme eylemleri planlandığı da bir sır değil.
Bu saldırıları planlayanların hangi aktörleri kullandıkları/kullanacakları sorusuna, Elise Massicard’ın ülkücü ve AKP’li paramiliter yapıları kastederek, “Avrupa’da yapılacak kirli bir iş olduğunda veya gözdağı vermek gerektiğinde, onlar ön plana çıkıyor”şeklindeki ifadesi bir ışık tutuyor.
Önce Temmuz 2021’de gazeteci Erk Acarer’e evinde bıçaklı ve yumruklu bir saldırı gerçekleştirildi, ardından milli boksör Ünsal Arık Ağustos 2021’de ikinci defa bir saldırının hedefi oldu. Yine aynı süreçte, sonradan kapatılan “Jitemkurt” isimli sosyal medya hesabından yayınlanan “İnfaz Listeleri” Avrupa ve özellikle Almanya’da dikkatleri yeniden Ülkücü motifli suikast ve saldırı tehdidine çevirdi.
Konuyla ilgili olarak Almaya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti İçişleri Bakanlığı, “Türk, Kürt veya Alevi kökenli muhalif vatandaşların Türk Hükümetiyle ilgili görüşleri, Almanya’ya sığınan muhaliflerin de faaliyetleri nedeniyle soyut bir tehlike ile sürekli karşı karşıya olduğuna” ve “yakın zamanda bu kişilere yönelik düşmanlığın daha da artış kaydettiğine” dikkat çekti. Bu bağlamda ağırlıklı olarak Türk milliyetçisi olduğu görülen sosyal medya hesaplarından tehditler tespit edildiğini belirten Bakanlık, süren soruşturmalardaki ilk bulguların faillerin Avrupa dışında olduğuna işaret ettiğini de belirtiyor.
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli muhaliflerin durumunu yakından takip eden Sol Parti Federal Meclis Vekili Ulla Jelpke de “Erk Acarer‘e yönelik saldırı Erdoğan rejiminin Almanya’da da Türkiye’deki demokrasinin gelişimi için çabalayan herkes için somut bir tehdit olduğu” görüşünde. “Faşistler ve İslamcılardan oluşan müttefikler” şeklinde tanımladığı Türkiye Hükümeti, ortağı ve paramiliter uzantılarının hazırladığı “İnfaz Listelerinden” haberdar olduğunu da belirten tecrübeli siyasetçi kendisinin de bir zamanlar Ülkücüler tarafından “Türkiye düşmanları” listesine konduğunu vurguluyor.
Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve ABD’de de Ülkücülüğün ve Ülkücülerin karnesi pek parlak değil!..