Geçtiğimiz günlerde Almanya’da darbe hazırlığı içerisinde oldukları iddiasıyla 25 kişilik aşırı sağcı bir grup tutuklandı. Yaklaşık 3.000 polisle Almanya, İtalya ve Avusturya’da toplam 150 adreste yapılan eşzamanlı operasyon şimdiye kadarki en geniş çaplı terörle mücadele operasyonu olarak gösteriliyor. Gözaltı sayısının kısa sürede ikiye katlanması ve yapılan aramalarda bulunan silah ve mühimmatlar daha geniş çaplı bir darbe hazırlığına işaret ediyor.
Darbeci grubun ordu ve emniyet içerisinde yıllardır teşkilatlandığı ve sosyal medya üzerinden faşist sohbetler yaptığı yıllar önce medyaya yansımıştı. Başsavcılığa göre Alman polisi darbecilerin her adımını yakından takip etmiş. 2016’dan bu yana izlenen “Reichsburger Movement” adlı grubun Almanya’da en az 21.000 sempatizanı olduğu iddia ediliyor ve uzmanlara göre maalesef ülkedeki onlarca darbe sevdalısı gruptan sadece birisi.
Grup, imparatorluk ideolojisiyle hareket ediyor. Grubun yöneticisi ise aristokrat bir aileden gelen ve Alman devletini reddeden bir ihtiyar. Sözde prensin hayali yeniden bir monarşi kurmak ve krallığın başına geçmek. 71 yaşındaki prens Heinrich’e göre Almanya’nın yönetimine talip olan soylu ailesi (blue-blood family) 1.Dünya savaşından sonra yönetimden zorla uzaklaştırılmış.
Eski eşi ve çocuklarının annesi İranlı olan prens Heinrich, Rusya hayranlığını saklamıyordu. İddialara göre Rusya ile birlikte hareket ederek eski Almanya’yı kurmaya çalışıyordu. En yakın çalışma arkadaşı Rus vatandaşı Vitalia B. En çok eleştirdiği konulardan biri ise Almanya’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin bir eyaleti konumuna düşürülmesi ve bir türlü bağımsız olamaması. Grubun diğer üyelerinin söylemlerine göre en önemli sorun özellikle 2.Dünya savaşından sonra Almanya’nın dış güçler tarafından kontrol altında tutulması.
Grup üyeleri araçlarına plaka takmıyorlar, vergi ödemeyi reddediyorlar çünkü onlara göre gerçek Almanya 1.Dünya savaşında yok edildi. Geçen yıl, pasaport başvurusunda bulunmak zorunda kalan bir grup üyesi doğum yerini ısrarla 1913’teki adıyla “Bayern Krallığı” olarak yazdırmak istemişti ve mahkemelik olmuştu.
Ülkedeki internet altyapısının ve bilişim sistemlerinin kontrol altına alınmasından silah depolanmasına kadar birçok alanda hazırlık yaptığı tespit edilen darbeci grup dikkat çekmemek için lisanslı atış sporları adı altında silahlı eğitim yapmaktaymış.
Güvenlik uzmanlarına göre başarılı bir darbe yapma imkânı olmayan grup yakalanmasaydı silahlı çatışmadan öteye gidemezdi. Birçok kişi darbe planlarına bakınca gülüyor ancak Alman milletvekili Jürgen Hardt’a göre darbe düşüncesi ciddiye alınması gereken bir durum. Çünkü araştırmalara göre sempatizan sayısı 20 bin olan grupta yaklaşık 2 bin kişi devlet kurumlarına karşı silah kullanmaya istekli.
Örgütün lojistik sorumlusu ünlü bir şef (aşçı). Frank Heppner (62) adlı aşçının örgütün hem eleman temin sorumlusu ve lojistik destek sorumlusu olduğu iddia ediliyor.
Gözaltına alınan diğer bir üye ise eski bir polis. Emniyette iken Yahudi toplumunun olası ırkçı saldırılardan korunması ile ilgili bir birimde çalışmış.
Gözaltına alınan bir diğer üye ise aşırı sağcı partinin (AfD) eski milletvekili hukukçu Birgit Malsack-Winkemann. Darbe başarılı olsaydı üstleneceği görev adalet bakanlığıydı. Darbe başladığındaki görevi ise darbecilerin en kolay şekilde meclis binasını kontrol altına almasına yardımcı olmak.
Darbeci grubun dikkat çekici bir diğer üyesi de Alman özel kuvvetleri (KSK) mensubu bir asker. Der Spiegel’e göre ele geçirilen malzemeler arasında gece görüş dürbününden, polis teçhizatına kadar ne ararsan var. Die Tageszeitung’a göre ise darbecilerin ölüm listesinde 18 kişinin ismi bulunuyor. Bunlardan birisi de dışişleri bakanı Annalena Baerbock.
Bir grup entelektüel, darbe iddialarının tamamen bir PR çalışması olduğunu düşünüyor. Onlara göre tüm operasyon, Alman hükümetinin politikasına yön vermek için yapılan derin(!) bir müdahaleden başka bir şey değil.
Medyaya yansıdığı kadarıyla zulalanan silahlar, düzenli yapılan konsey toplantıları, ideolojik takıntılar, görev paylaşımları ve darbe sonrası planlamalar incelendiğinde; Almanya’daki darbe hazırlığının Türkçe tercümesinin 15 Temmuz tiyatrosu ile değil de Ergenekon ile benzerlik gösterdiği göze çarpıyor. Grubun anti-Amerikancı söylemleri, grubun başındaki ihtiyar prensin İranlı ailesi ve Rus çalışma arkadaşı ise bit yeniği şüphelerine odun taşıyor.
Bir başka benzerlik ise monarşik güce hasret bir hastanın kendi iktidarı için binlerin silah kullanmasını ve devlet kurumlarına saldırmasını sağlayıp kendi halkına kıymayı planlamış olması.
Türkiye ile benzemeyen taraf da Almanya’nın bu problemi nasıl çözdüğü. Bir ülkede demokratik kurumlar; üyeleri asker, polis, iş adamı, milletvekili ve üst düzey devlet yetkilileri olan bir oluşumla sonuna kadar bağımsız bir şekilde mücadele edebildiği için halk da neden darbe yapılamayacağını biliyor ve bu söylentilere gülüp geçebiliyor.
Her detayı planlayan Alman darbeciler ise her nedense Berlin’in iki yakasını birleştiren Oberbaum köprüsünü kapatmayı gözden kaçırmışlar!