ABD’nin öncülüğündeki NATO müttefikleri 2001 yılında ülkeyi terörden arındırmak ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir devlet yapma vaatleri ile Afganistan’a geldiler.
İlk iş olarak Afganistan ordusunu güçlendirmesi düşünüldü ve yapılan para yardımlarının sıklet merkezi ordu oldu. Son 20 yılda sadece ABD’nin Afgan ordusuna yaptığı yardım miktarı 88 milyar dolar. Bu sadece ordu için yapılan para yardımı. Eğitim, sağlık vb. yardımlar bu miktara dahil değil.
Taarruz icra eden unsur konumunda bulunan Taliban, askeri terminolojideki, “kazanmak için, taarruz yapan unsur savunma yapan unsurun en az üç katı olmalıdır” disiplinini alt üst etti. Afganistan ordusunda bulunan asker sayısı, yaklaşık 300 bin olmasına rağmen 75 bin kişilik Taliban’ a karşı ülkeyi koruyamadılar.
Öyle ki, Taliban sözcülerinden birisi, “Kabil’i bu kadar çabuk alacağımızı beklemiyorduk” dedi.
Mali yönden ciddi bir destek gören Afganistan ordusu, neden Taliban’a tek kurşun dahi atmadan ülkeyi teslim etti?
Bu sorunun asıl cevabı: Yolsuzluk.
Güvenlik birimleri başta olmak üzere Afganistan’ın resmi kurumlarındaki yolsuzluklar güçlü bir ordunun oluşmasını engelledi.
Mesela, bazı kamu görevlileri ve generaller aslında olmayan askeri birlikleri var gibi göstererek, olmayan askerlerin maaşlarını kendileri aldılar. Bu uygulamayı öyle abartanlar vardı ki bazı illerde bulunan asker sayısını yaklaşık %40 – %50 daha fazla gösterdiler.
Zabul ilinde Garnizon Komutanı Hotaki ve Alay Komutanı Setatullah, yaklaşık 300 bin litre uçak yakıtını çalarak karaborsada satma cesaretinde bulundular.
Yine başka bir yerde ABD’nin 550 milyon dolar harcayarak aldığı 20 adet nakliye uçağını 40.000 dolar karşılığında Afganistan hurdacılarına sattılar.
Bu örnekler ordudaki yolsuzlukların sadece birkaçı.
Terfiler, tayinler, silah ve malzeme alımı gibi askeri birlikler için önem arz eden personel ve lojistik konularında liyakat ve ihtiyaç faktörlerine göre değil, bireysel menfaat ve etnik yapı faktörlerine göre günübirlik politikalar geliştirildi.
Örneğin, Afganistan nüfusunun çoğunluğuna sahip Peştunlar (%42) bu eksende ordudaki çoğunluğa da sahip oldular. Bu durum, Afganistan askerlerini ülkenin ordusu olmaktan bir hayli uzaklaştırdı.
Afganistan ordusunun yolsuzluk ve adam kayırma bataklığına düşmesinin tek sorumlusu ordudaki rütbeliler değil elbette. Bu şekilde ordunun içinin boşaltıldığını gören Afganistan iktidarının gelişmelere müdahale etmemesi, iktidarı asıl sorumlu hale getirmiştir.
Müdahale etmemiştir/edememiştir, çünkü sıralı domino taşları gibi, bir tanesine dokunulduğunda “domino etkisi” ile devrilme sırasının kendilerine geleceğini bildikleri için kulakları üzerine yatmışlardır.
ABD’nin, Afganistan’da bulunduğu süre boyunca Hamid Karzai (2001-2014) ve Eşref Gani (2014-2021) devlet başkanlığı görevindelerdi. Her iki devlet başkanı da Batı’nın, Afganistan için gönderdiği paraları yemekle doymadıkları gibi ülkenin yeniden yapılanma çalışmalarında öncelikli konuma sahip ordu, polis, yargı, yerel yönetim, doktor, gümrük görevlileri, öğretmen gibi devlet çalışanlarına yolsuzluğun nasıl yapılacağı konusunda da örnek oldular.
ABD’nin vergi mükelleflerinin ödediği paranın nasıl ve nerelerde kullanıldığını takip amaçlı kurduğu, “Afganistan’ın Yeniden Yapılandırılması Özel Müfettişliği (SIGAR)” ın yaptığı araştırmada; Hamid Karzai döneminde Afganistan sivil makam ve araçları için sağlanan 7,8 milyar doların yalnızca 1,2 milyar dolarının amaçlanan şekilde kullanıldığı, ve amaca uygun şekilde kullanılan miktarın da 343 milyon dolar değerindeki bir bölümünün iyi şekilde muhafaza edildiği tespit edildi.
Ayrıca Kabil Bankasının içindeki 935 milyon dolar da buhar oldu. Yolsuzluğun Hamid Karzai’nin kardeşlerine uzandığı tespit edilince ise Karzai, çalınan paralar iade edildiğinde yargılamanın durdurulacağı garantisini verdi ve kardeşlerinden birisi paraları iade edip dokunulmazlık kazandı.
Dünyada yapılan yolsuzlukların sıralandığı listesinin ilk sıralarında yer alan Afganistan’da, devlet sisteminin nerdeyse her kademesi yolsuzluğa batmış durumda.
Batıdan akan paralar halk için değil yöneticiler için kullanıldı.
Afganistan ordusu, Taliban’a karşı kim için savaşacakları konusunda çelişki yaşadı ve askerlerin zihninde, “Yolsuz hükümet için mi savaşacağız” düşüncesi açığa çıktı. Bunun doğal bir sonucu olarak da tek kurşun dahi atmadan Afganistan’ı Taliban’a teslim ettiler.
Cumhurbaşkanı Eşref Gani, bir helikopter dolusu para ile ülkeden kaçtı, hatta paraların bir kısmı helikopterde yer kalmadığı için pistte kaldı.
Afganistan Dersi:
Afganistan örneğine baktığımızda, AKP iktidarının 19 yıldır yönettiği Türkiye’nin sondan bir önceki durakta olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Afganistan’da nüfus çoğunluğunu oluşturan Peştunlar bile devlet kademelerinde nüfus oranlarına göre yer alırlarken, AKP iktidarı Peştunlar’dan daha aç gözlü davranıyor.
Yapılan yolsuzlukların ses kayıtları, kamera kayıtları, tanıkları vb delilleri olsa da domino etkisi yapılmasından korkulduğu için sorumlu kişiler gözlerini yumarak kulakları üzerine yatıyor. Halbuki mahalle kıraathanelerinde milletin konuştuğu başka konu yok.
Erdoğan sandık potansiyelini devam ettirebilmek adına popülist politikalara bel bağlayarak önüne gelen herkese “Ey Amerika….Ey Avrupa…Ey Esad…” gibi, “eyy” nidası ile başlayan cümlelerle posta koyuyor ve ordu ve istihbarat güçleri ile başkalarının ülkesinde bulunmayı marifet olarak görüyor.
Erdoğan bence Hulusi AKAR’ın hayata geçirdiği “profesyonel ordu”ya çok da güvenmemeli. Zira, ekonomik ve sosyal problemlerle boğuşan insanlar asker de olsalar, bıçak kemiğe dayandığında “Yolsuz hükümet için mi savaşacağız” diyerek arkalarını dönüp gidebilirler.
Velhasıl Afganistan’da yaşanan gelişmelerin doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’ye çok önemli yansımaları olabilir.