Rusya-Ukrayna arasında aylardır süren ve artık Batı-Rusya gerilimine dönüşen bunalımı, olası bir askeri çatışma boyutunun yanı sıra tüm Avrupa kıtasını etkileyebilecek “enerji” boyutuyla da gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.
Tüm kıta ülkelerini ve uluslararası enerji piyasalarını ilgilendiren enerji boyutu, kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki açıdan Batı’yı kaygılandırıyor: Rusya’nın doğal gaz satışını jeopolitik bir silah olarak kullanması ve 2009 senesinde yaptığı gibi Ukrayna üzerinden Avrupa’ya gaz akışını kesmesi olasılığı. İkinci olarak da Avrupa kıtasının enerji tedarikinde Rusya’ya olan tam bağımlılığının sürüyor olması.
Rusya, Ukrayna ile yaşadığı ikili sorunlar nedeniyle 2006-2009 seneleri arasında doğalgaz akışını birden fazla kere kesmiş, özellikle kış aylarında yaşanan bu kesintilerle Avrupa kıtasında hem evlerin ısıtılması hem de sanayide kullanım açısından sorunlara yol açmıştı. Avrupa o tarihten bu yana Rus gazına bağımlılığı azaltmayı gündemine almış ancak özellikle Almanya’nın farklı yaklaşımı nedeniyle soruna kapsamlı bir çözüm getirememişti.
Moskova’dan Avrupa’nın kaygılarını giderecek bir açıklamanın gelmemiş olması ve Ukrayna’ya dönük askeri operasyon kartının da masada olması kaygıları artıran bir unsur olarak değerlendiriliyor.
Bu yönde kayda geçen tek açıklamayı Rusya’nın BM nezdindeki Büyükelçisi Vasily Nebenzia 1 Şubat günü gazetecilerin sorularını yanıtlarken yapmıştı.
Rus Büyükelçi, “Rusya güvenilir bir tedarikçidir ve ortaklarını hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmamıştır” ifadelerini kullanırken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü Dimitry Peskov da Aralık ayı sonlarında yaptığı bir açıklamada, Rusya’nın “on yıllardır olduğu gibi sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edeceğini” kayda geçirmişti.
ABD-AB enerji işbirliğinde yeni bir süreci başlatacaklar
Moskova’nın bu mesajlarının Batı’da inandırıcı bir etki yaratmadığı gözleniyor. Özellikle son bir haftada ABD ve Avrupa başkentlerinde artan enerji diplomasisi, kısa ve uzun vadede yaşanabilecek sorunların çözümü için yeni adımların atılacağını gösteriyor.
Bu sürecin en önemli adımlarından biri 7 Şubat’ta Washington’da gerçekleşen ABD-AB Enerji Konseyi toplantısında atıldı.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve AB Dış Politika ve Güvenlikten Sorumlu Yüksek Temsilci Josep Borrell başkanlığında gerçekleşen toplantı sonunda yayımlanan ortak açıklamada, Rusya’nın enerji kaynaklarını bir silah olarak kullanmasının kabul edilemeyeceği vurgulandı ve olası bir gaz kesintisi durumunda küresel sıvılaştırılmış gaz (LNG) piyasasının ilave kaynak üretmesi ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması konusunda birlikte çalışılacağı bildirildi.
Blinken, ortak basın toplantısında, Rusya’nın 2009’da gazı kesmesi nedeniyle insanların soğuktan öldüğünü, ekonomilerin olumsuz etkilendiğini anımsatırken, “Bunun olmasını önlemeye ve Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz arzını hali hazırda olduğundan daha fazla kesmeyi seçmesi halinde, enerji arzı ve fiyatları üzerindeki etkiyi azaltmaya kararlıyız” açıklamasını yaptı.
Amerikan Dışişleri Bakanı, hükümetlerle ve önemli üreticilerle üretim ve dağıtım kapasitesinin artırılması ve Rusya’nın kesintiyi artırması durumunda enerji kaynaklarının nasıl daha iyi paylaşılabileceği konusunda çalışmaların arttığını da kaydetti.
ABD Başkanı Joe Biden da Beyaz Saray’da görüştüğü ve daha çok Nord Stream boru hattının geleceğini konuştuğu Almanya Başbakanı Olaf Scholz’e, gaz sıkıntısı yaşanması durumunda dünyanın en önemli üreticilerinden olan ABD’nin daha fazla LNG tedarik edeceği garantisini verdi.
Rusya gazı kesebilir mi?
Bu garantiyi veren Biden’a göre Moskova’nın Avrupa’ya doğal gaz akışını kesmesi mümkün görünmüyor.
Biden, “Burada herkesin unuttuğu şey, Rusya’nın o gazı ve petrolü satması gerekliliği. Rusya’nın bütçesinin önemli bir kısmı için gerçekten ihraç etmeleri gereken tek şey bu. Ve eğer gerçekten kesilirse, o zaman onlar da bundan çok kötü yaralanacaklar ve onlara da sonuçları olacak. Bu sadece tek yönlü bir yol değil” açıklamasını yaptı.
Biden, yaptırımın sadece doğal gaza değil çok daha geniş bir ekonomik alanı etkileyecek şekilde olacağını, bunun da tüm Rus ekonomisine, finans sistemine ve ticaretine olumsuz etki edeceğini kayda geçirdi. Rusya resmi rakamlarına göre, ülkenin petrol ve doğal gaz ihracatı bütçenin yaklaşık yüzde 36’sını oluşturuyor.
Rus Merkez Bankası rakamlarına göre, Rusya’nın toplam ihracatı 2021’de 498,8 milyar dolar oldu. Bu satışın 110,2 milyar doları ham petrol, 68,7 milyarı petrol ürünleri, 54,2 milyar doları boru hattıyla doğal gaz satışı ve 7,6 milyar doları da LNG satışından gerçekleşti.
Uluslararası Enerji Ajansı (IAE) Başkanı Fatih Birol da Biden gibi düşünüyor. İngiliz Guardian gazetesine açıklamalarda bulunan Birol, Rusya’nın gazı kesmesinin Avrupa’da deprem etkisi yaratacağını ancak bunun Rusya’ya da ciddi ekonomik sonuçları olacağını öngörüsünü dile getirdi.
Birol, “Gaz tedarikinin sağlanamaması, Rusya’nın güvenilir bir ortak olarak itibarını sarsacak ve bu da tektonik bir değişim olacaktır. Rusya bir tehdit olarak görülecek ve bunun Avrupa ekonomileri için geniş kapsamlı sonuçları, ancak Rusya için daha da fazla sonuçları olacaktır. Avrupa, enerji kaynaklarını çeşitlendirip Rusya’dan ayrılma stratejisini seçebilir” görüşünü savundu.
Rusya’nın Avrupa’ya tedarikinde geçen senelere oranla yüzde 25 oranında bir azalma olduğunu anımsatan enerji uzmanı, bu süreçte iki ayın çok önemli olduğunu, Rusya’nın dış politikada atacağı adımların bu alandaki gelişmeleri de etkileyeceğini kaydetti.
Washington’dan Kuzey Akım 2 uyarısı
Biden-Scholz görüşmesine damga vuran konu ise Rusya’nın askeri bir adım atması durumunda yüzde 90’ını tamamlanan ve yaklaşık 10 milyar dolara mal olan Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattının yaşama geçmeyeceği yönündeki ABD tehdidi oldu.
Alman ekonomisi ve halkı için ciddi bir önemi bulunan Kuzey Akım 2 projesi ile yılda yaklaşık 55 milyar metreküp doğal gazın birbirine paralel uzanan 1230 kilometre uzunluğundaki iki hatla ülkeye ulaştırılmasını hedefliyor.
Rusya’nın en büyük enerji şirketi Gazprom’un inşa ettiği projenin askıya alınmasının hem şirket hem de Rusya açısından sonuçları olacağı hesap ediliyor.
Biden, Scholz ile ortak basın açıklamasında, “Eğer Rusya işgal ederse, yani tankları ve askerleri Ukrayna sınırını yeniden geçerlerse, Kuzey Akım 2 diye bir şey bundan sonra olmayacak. Buna bir son vereceğiz” ifadelerini kullanarak bunalımın askeri bir aşamaya geçmesi durumunda Berlin’in ne diyeceğinin de çok önemi olmayacağı mesajını verdi.
AB’nin uzun vadeli çözümü ‘yeşil enerji’
Washington’da temaslarda bulunan hem Scholz hem de Borrell’in yaptığı açıklamalar, AB’nin kısa vadeli olarak ABD, Azerbaycan, Katar ve Norveç gibi ülkelerden daha fazla boru hattı, doğal gazı ve LNG almak üzerine kurulduğunu ancak uzun vadede yeşil enerji dönüşümün öne çıkacağını gösteriyor.
“Ekonomilerimizi yüzde yüz modernize etmemiz gerek,” diyen Scholz, Avrupa’nın karbon fosilleri terketmiş sıfır emisyona ulaşacak bir dönüşüm içinde olduğunu, dolayısıyla 2050’den önce Rus gazına gereksinimin sonlanacağı mesajını verdi.
Borrell de Avrupa’nın petrolde yüzde 97, doğalgazda yüzde 95, kömürde yüzde 70 oranında dış kaynaklara bağımlı olduğunu, sadece bu rakamların bile kıta ülkelerinin yenilenebilir kaynaklara yönelmesi gerekliliğini ortaya koyduğunu belirtti.
Kaynak: BBC Türkçe