Dünya 2011 yılından itibaren, yakın tarihin en büyük insani krizlerinden birine tanık oldu. Bu kriz sadece Suriyeli nesillerin geleceğini değil, aynı zamanda Suriye, Türkiye ve birçok Avrupa ülkesi de dahil olmak üzere geniş bir bölgenin geleceğini etkisi altına aldı. Takip eden yıllarda, çatışmalar şiddetlenince milyonlarca Suriyeli evlerini terk etmek zorunda kaldı. Başlangıçta birçoğunun geçici ve olağanüstü bir durum olmasını umduğu anormal mültecilik hayatı artık milyonlarca Suriyeli için normalleşti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) raporlarına göre bugün yaklaşık 6,7 milyon Suriyeli ülkesini terk etti. Ancak, ülkesinden ayrılan Suriyelilerin %80’i komşu ülkelerde (Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır) yaşamaya çalışmakta ve ülkesini terketmek zorunda kalan Suriyeli göçmenlerin yaklaşık %60’ı Türkiye’de barınmaktadır. Hem Suriyeli mülteciler hem de onlara ev sahipliği yapan ülkeler artan yoksulluk ve ekonomik krizler nedeniyle giderek artan bir baskı altına girmekteler.
Türkiye en çok Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. BM kayıtlarına göre Türkiye’de resmi olarak kayıtlı 3,7 milyondan fazla Suriyeli mülteci yaşıyor. Komşu ülkeler Ürdün ve Lübnan da çok sayıda Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. Türkiye, 3,7 milyondan fazla Suriyeli de dahil olmak üzere dünyanın en büyük mülteci nüfusuna sahip ülkesi olarak BM kayıtlarında yer alıyor.
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin çoğu neden Avrupa’ya gitmek istemiyor veya gidemiyor?
Öncelikle Avrupa ve Türkiye, 2016 yılında milyonlarca Suriyeli mülteciyi Türkiye’de bulunmaya zorlayan bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma kapsamında 20 Mart 2016 tarihi itibarıyla Türkiye’den Yunanistan’a geçen tüm yeni düzensiz göçmenler Türkiye’ye iade edilecek. Türkiye, Türkiye’den AB’ye yasadışı göçe yönelik yeni deniz ve kara güzergahlarını önlemek için gerekli her türlü tedbiri alacak ve bu amaç doğrultusunda AB’nin yanı sıra komşu devletlerle de işbirliği yapacak. AB, Türkiye’ye tahsis edilen 3 milyar euronun ödenmesini hızlandıracak ve Türkiye’nin bildirimleri ile tespit edilecek göçmen projelerinin finansmanını sağlayacak.
Siyaset bilimci Lea Müller-Funk, Türkiye’nin İstanbul ve İzmir şehirlerindeki 360 Suriyeli mülteciyle kaçma kararları, şimdiki yaşamları ve sonrası için dilekleri hakkında konuştu. Araştırma bulguları Suriyeli mültecilerin Türkiye’de kalma istekleri ve planları hakkında oldukça önemli şeyler söylüyor.
Suriye’ye geri dönüş arzusuna rağmen Türkiye’de kalma mecburiyeti
Müller-Funk’un araştırması gösteriyor ki, pek çok Suriyeli mülteci Avrupa’ya gitmeyi hayal ediyor, ancak ülkelerine geri dönme umudu nedeniyle en yakın yer olan Türkiye’de kalmayı tercih ediyorlar. Türkiye’deki Suriyeli mülteciler, Suriye’deki çatışma ve rejimin sona ermesi durumunda Suriye’ye geri dönmek istemekteler. Bu araştırmadan hareketle Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönme umutlarını yitirmediklerini söyleyebiliriz fakat güvenlik eksikliği, siyasi rejimin tutuklama riski, devam eden yıkım ve altyapı eksikliği nedeniyle birçok mülteci Suriye’ye dönme şansını küçük görüyor. Ülkelerinde arzu ettikleri hayatı yaşama fırsatını görmüyorlar. Aynı zamanda Türkiye, kültürel olarak Suriye’ye benzeyen ve kendi ülkelerinden daha güvenli bir yer olarak görülüyor.
Zor alınan ayrılma kararı ve geri dönme ümidi
Müller-Funk’un konuştuğu diğer yüzlerce mültecinin hikâyesi, Suriye’den kaçma, göç etmeye devam etme veya Türkiye’de kalma kararında yer alan faktörlere ışık tutuyor. Müller-Funk, eşi Muhammed ve dört çocuğuyla İstanbul’un Küçükçekmece semtinde yaşayan 28 yaşındaki Suriyeli Aisha ile de görüştü. Çatışmalar başladıktan sonra bu aile, mümkün olduğu kadar Suriye’de kalmaya çalışmış. Giderek artan şiddet ve Muhammed’in kardeşlerinin ve Aisha’nın akrabalarının öldürülmesi, sonunda aileyi zor bir ayrılma kararına sürüklemiş.
Muhammed önce tek başına inşaatta çalışmak ve para biriktirmek için İstanbul’a gitmiş, ancak 16 ay sonra bir kaçakçı aracılığıyla Aisha’yı ve çocukları Türkiye’ye getirmeyi başarmış. Aisha’nın ebeveynleri ve Muhammed’in annesi Suriye’de kalmışlar. Muhammed, Türkiye’ye geldiğinde ailesine ve annesine destek olmak için uzun ve yorucu günler içinde çalıştığı halde Aisha, Kanada’ya yerleşebilecek Suriyeli mülteci ailelerden biri olabilme şansları var olduğu halde bu konuda direnmiş ve Kanada mülteci kabul sürecine dahil olmak istemememiş.
Aisha, Suriye’den uzak olmak istemiyor çünkü uzun bir mesafenin dönüşü zorlaştıracağından korkuyor. Suriye’ye yakın olması, Ramazan ayında anne ve babasını ziyaret edebileceği anlamına da geliyor. Üstelik Aisha, her şeyin çok farklı olduğu bir ülkede yaşamayı çok zor bulmakta ve bu nedenle Kanada veya Avrupa ülkelerine iltica etmeyi tercih etmemektedir.
Aisha’nın eşiyle birlikte Suriye’den ayrılmaya ve Türkiye’de yaşamaya karar verdiği anlatısı, ilk bakışta kişiye özel gibi görünse de birçok Suriyeli mültecinin hikâyesini temsil eder niteliktedir. Ülkelerine geri dönmeyi isteyen Suriyeli mülteciler; güvenlik sorunu, siyasi rejimin geri dönerlerse tutuklama riski, devam eden yıkım gibi mevcut sorunların çözülememesi durumunda mecburen Türkiye’ye kalıcı olarak yerleşmeyi düşünmekteler.
Avrupa hakkında olumsuz algılar ve Türkiye ile ortak maddi-manevi geçmiş ve değerler Türkiye’de kalmayı destekliyor.
Müller-Funk’un konuştuğu Suriyeli mültecilerin çoğu, gerekli evraklar kendilerine verilse bile Avrupa’ya göç etmek istemediklerini ifade etmişler. Çünkü ortak kültürel değerler nedeniyle Suriyeli mülteciler Türkiye’de kalmak istemekte, Avrupa ile kültürel uyuşmazlıklar nedeniyle Türkiye’den başka ülkelere geçmek istememekteler. Kültürel farklılıklar, farklı sosyal normlar, birçok mültecinin Avrupa’ya taşınmama düşüncesine etki etmektedir. Türkiye’den ayrılan Suriyeli mülteciler ise, Suriye’ye dönme umutlarının kaybolması, Türkiye’deki maddi sıkıntılar ve Avrupa’da geleceğe yönelik daha geniş imkânlar nedeniyle Türkiye’den ayrılmayı tercih etmişlerdir.
Peki Türkiye neden Suriyeli mültecilerin en çok tercih ettiği ülke? Öncelikle Türkiye, geçmişte Suriye’nin uluslararası ticaretinde önemli bir rol oynadı. 2011’de Türkiye, Suriye’nin en büyük yedinci ihracatçısı ve üçüncü en büyük ithalatçısıydı. Özellikle kuzey Suriye ve Türkiye’nin güneydoğusu, 2011 öncesinde birden fazla iş ağı ve sosyal bağlarla birbirine bağlıydı. Çatışmanın başlangıcından bu yana Suriyeli iş adamları ve sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerini kapsayan hemen hemen tüm sektörler Türkiye’de yatırım yaptı. Örneğin 2016 yılına kadar sadece Halep vilayetinde faaliyet gösteren 40.000 fabrikanın %20’sinin Türkiye ve Suriye kıyılarına taşındığı tahmin ediliyor.
Suriyeli mülteciler ülkelerine geri dönmek istiyorlarsa neden şimdi dönmüyorlar?
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin Suriye’ye geri dönme istekleri yüksek olsa da, Müller-Funk’un araştırmasında yanıt verenlerin yalnızca küçük bir kısmı yakın gelecekte geri dönmeye gerçekten hazır olduğunu beyan etmiş. Ankete katılan 360 kişiden %30,6’sı yalnızca savaş biterse geri dönmek istediklerini ve %33,1’i ise savaşın bitmesinin yanı sıra yeterli güvenlik, temel hizmetlerin mevcudiyeti ve rejim değişikliği dahil olmak üzere savaşın sonucuna bağlı olarak geri dönüşlerini şart koşmuşlar. Ayrıca Esad rejimi iktidarda kalırsa Suriye’ye dönmeyi reddetmek, görüşülen kişiler arasında tekrarlanan bir söylem.
Sonuç olarak Suriyeli mültecilerle yapılan derinlemesine görüşmeler, görüşülen kişilerin Suriye’deki savaşın bittiğini düşünmediğini ve Suriye’nin ülkeyi terk eden vatandaşları için henüz güvenli olmadığını gösteriyor. Görüşülen kişilerin hemen hepsi, geri dönüşü düşünürken büyük güvenlik endişelerini dile getiriyor. Bu durum 2018’de Türkiye’den Suriye’ye gerçek dönüşlerin (22.410 kişi, UNHCR 2018) ülkedeki yüksek mülteci sayısına kıyasla neden çok az olduğunu açıklıyor.
Suriyeli mültecilerin geri gönderilmesi ile ilgili söylemlerin hukuki boyutu
Türkiye’de AKP iktidarının özellikle Avrupa Birliği’nden gelen 6 milyar euro destek paketi nedeniyle şu ana kadarki ılımlı göçmen politikası son zamanlarda değişmekte ve Suriyeli mültecilerin geri gönderileceğine yönelik söylemleri iktidar cephesinden de duymaktayız. Buna örnek olarak Erdoğan, 3 Mayıs 2022’de yaptığı açıklamada, 1 milyon Suriyelinin “gönüllü” olarak gönderilmeleri için hazırlık içerisinde olduklarını söyledi. Muhalefet partileri ise iktidar olmaları halinde Şam yönetimi ile sağlıklı ilişkiler kurarak, sığınmacıların ülkelerine güvenli bir şekilde geri döndürülebileceği görüşünde iken siyasi partilerin bu geri dönüş süreci ile ilgili Suriyeli mültecilerin bireysel motivasyonlarını göz ardı ettiklerini görüyoruz.
Bireysel motivasyon neden önemli diyecek olursak bu konudaki İstanbul Barosu Mülteci ve Göçmen Hakları Merkezi başkan yardımcısı Avukat Barış Birol’un açıklamaları; uluslararası hukuka göre “gönüllülük esasının” önemine vurgu yapıyor. Ayrıca insanların ülkelerinden gelmelerine sebep olan koşullar değişmediği sürece, ülkelerine dönüşlerinin dayatılmasının hukuken mümkün olmayacağını vurguluyor. Birol’a göre “Vurgulanması gereken kısım, geri dönüşlerin gerçekten gönüllü olup olmadığı, kişilerin gönüllü geri dönüş adı altında bir zorunlu dönüşe tabi tutulup tutulmadığının araştırılmasıdır.”
Bu konuda AİHM’in emsal bir kararı da mevcut. Türkiye’nin 2018 yılında oturum izni olan Suriye vatandaşı Fawzi Akkad’ı zorla ülkesine göndermesi hak ihlali olarak değerlendirilmiş ve şahsın geri gönderilmesiyle aşağılayıcı muamelelere maruz kaldığına hükmedilmiştir. AİHM kararında Türkiye’nin ayrıca Akkad’a 12 bin 250 euro tazminat ödemesine de karar verilmiştir.