Türkiye’de siyasetin seyrinin değiştiği bir gerçek. İnsanlar eskiye nazaran seslerini biraz daha yüksek çıkartabiliyor. Bazıları deyim yerindeyse gemiyi terk etmeye yelteniyor. Bazılarının daha demokratik ve daha insancıl olası tutuyor. Manşetlik haberler ise araştırmacı gazetecilik ya da istihbari çalışmaların ürünü olarak değil bizzat kudretliler cenahının “bana bir şey olmaz tavrından” dolayı ortaya dökülüveriyor.
Kokain kullanan danışmandan uyuşturucu ticareti yapan ödüllü polise kadar neredeyse her makamdan devlet görevlisinin karıştığı yüz kızartıcı suçlara şahit oluyoruz. Psikolog Süreyya Coşkuner’e göre “Skandallar toplumun aynasıdır”. Hele de göz önündeki kişilerin karıştığı skandallar toplum için de bir ahlaki sınama gibidir.
Asker, polis ve devlet memurlarıyla uyuşturucu ve fuhuş gibi suçların yan yana gelmesi ne kadar düşündürücü. Vatandaşın kapıldığı kanıksama hastalığı ise daha düşündürücü. Bazı gazetecilerin ve Sedat Peker’in milyonlara ulaşan YouTube ve Twitter paylaşımları ise tarihe not düşmekten öteye gidemiyor. Korku ve fakirlik; pişkin hırsızların ekmeğine yağ sürüyor.
Memlekette neredeyse her ahlaksızlığın arkasından bir protokol üyesi çıkıveriyor. Suçu ayan beyan ortada olan faillerin hiyerarşinin üst basamakları ile fotoğrafı olması basit bir rastlantı mı yani? Burhan Felek’in tabiriyle “Tükürük müfettişi meğer meşhur bir dolandırıcı imiş” diye söylenmeden geçemiyor insan.
Mesela Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın kasetleri olduğu iddiası neredeyse hiç konuşulmadı. Beli bükülmüş Anadolu insanı iktidarın “dıdısının dıdısı” Erkam Yıldırım’ın kasetiyle mi ilgilensin? Ardından KKTC Başbakanının bir kadınla müstehcen sosyal medya görüşmesi sızdı. O da söylene söylene istifa etti.
Şu sıralar özellikle Twitter’da neredeyse her gün yerel yöneticiler hakkında garip görüntüler ve iddialar ortaya atılıyor. Bu görüntülerdeki başrol oyuncuları genellikle görüntülerin montaj olduğunu ve kendilerine tuzak kurulduğunu ileri sürüyorlar. Kimisi hemen istifa ederken kimisi de biraz daha direnmeye çalışıyor.
Tüm bu hamleler -bazı yönlerden farklılıklar olsa da- bal tuzağı kavramı altında değerlendirilebilir. Özetle; müstehcen görüntülerin şantaj amaçlı kullanılması ve hasmın istenen çizgiye çekilmesi ya da saf dışı bırakılması. Ancak günümüzde yaşananlar biraz da dost kazığı olarak cereyan ediyor. Yani aralar/ilişkiler iyiyken arşivlenen zaaflar, kılıçlar çekildiğinde servis ediliyor. “Hırsızlar çalarken değil paylaşırken kavga ederler” der Charles Darwin. Yılların getirdiği refah ortamı yeni rekabetlere kapı açıyor; yeni ihaleler, yeni makamlar, yeni fırsatlar. Bu uğurda yıllanmış ittifaklar dahi bozulabiliyor. Hep zenginleşen küçük bir klik mevcut, ama kimse baltalarını toprağa gömmüş de değil. Bir gün elbet araları bozuluyor. Ülkenin daha koyu karanlıklara sürükleniyor olması da el değiştiren güç mücadelesinde yeniden konumlanmayı ve haliyle yeni satışları gerektiriyor.
Tarihten bir örnek vererek bitirelim: İngiliz medya kralı Robert Maxwell ve MOSSAD ittifakı. Robert Maxwell, MOSSAD’ın medyadaki adamıdır. Görevleri arasında; hedef kişilerin itibarsızlaştırılması, aranan kişilerin medya ağı ile tespit edilmesi ve hatta Mossad’dan kaçan ya da emekli olup da İsrail aleyhine kitap yazmaya kalkışan kişilerin engellenmesi bile vardır.
Bunca hizmeti olan bir zengin medya patronu, şüphesiz MOSSAD tarafından el üstünde tutulmakta, korunmakta ve desteklenmektedir. İsrail’e yaptığı ziyaretlerde devlet başkanı gibi karşılanan Maxwell, devlet ziyafetlerinin değişmez onur konuğudur. Fakat bu samimi ilişki MOSSAD’ın dostuna karşı önlem almasına engel değildir. Bir gün sadık dost Maxwell ile “enstitü (MOSSAD)”ın arası açılabilir ve Maxwell yer aldığı onlarca kirli operasyonu açık edebilirdi. Maxwell, defalarca sadakatini ispat etmiş güvenilir bir destekçiydi ancak MOSSAD her ihtimali hesaba katmalıydı.
Tedbiren, ünlü medya kralının utanç verici görüntüleri çoktan raflardaki yerini almıştır. MOSSAD’ın yakın gelecekte Maxwell hakkındaki şüpheleri konusunda haklı çıktığı görülecektir. Zamanla menfaatler çatışır. Maxwell, artık kendine güvenmektedir. Hem tanınmış bir medya imparatorudur hem de çok zengindir. Maalesef yakın dost sayılan medya patronunun bildiklerini her an açıklama riski ortaya çıkar ve şantaj kasetleri raflardan indirilir. Böylece bir dönemin dostluğu acı bir şekilde son bulur.
Ne güzel söylemiş Cemil Meriç “Siz namuslulardan olun, ne kadar az olduğunuzu göreceksiniz.”