PUGAT Özel Haber – A.Bağcı
14 Haziran 2021’de Brüksel’de NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonrasında da liderler arası ikili görüşmeler gerçekleştirildi. Zirvede beklendiği gibi Rusya konusu ön plana çıktı. Terör, iklim değişikliği, siber güvenlik, Çin, Kuzey Kore, Kovid-19, Ortaklıklar, NATO’ya katkı payı gibi konuların da görüşüldüğü zirvede “NATO 2030” ajandasının kabul edildiği açıklandı.
Zirvede Ele Alınan Bazı Konular
Rusya: NATO açısından zirvede görüşülen en önemli konu Rusya ile olan ilişkilerdi. 2014 yılındaki Galler Zirvesinde başlatılan NATO-Rusya Konseyi faaliyetlerinin askeri ve sivil ayaklarının durdurulduğu ama her zaman politik görüşmelere açık olunduğu ifade edildi. Ayrıca Rusya’nın uluslararası antlaşmalara sadık olduğunu göstermedikçe de normalleşme olmayacağı belirtildi.
Terör: Terörle mücadele kapsamında İŞİD’e karşı, NATO Irak Misyonuna ve AWACS kullanımına devam edileceği vurgulanırken, Afganistan’daki 20 yıllık mücadele neticesinde terör yuvasının kurutulduğu ve artık Afganistan’da NATO askeri bulundurmaya gerek kalmadığı belirtildi.
Siber Güvenlik: Her ne kadar Portekiz’de “NATO İletişim ve Bilgi Akademisi” açarak Siber güvenliğe yönelik çalışmalar yapıyor gibi görünse de; başta Amerika olmak üzere siber gücü elinde bulunduran ülkelerin bu gücü diğer ortaklar ile paylaşmak istememesi ve “kişi hak ve hürriyetleri” konusunda ortaklar arasındaki anlayış farklılıkları gibi sebeplerden dolayı kurumsal olarak NATO siber güvenlik konusunda olması gereken seviyenin gerisinde bir görünüm ortaya koyuyor. Zirve raporunda da bu konudan çok daha uzun ve detaylı bir şekilde, Rusya’nın nükleer caydırıcılığı buna karşılık NATO’nun (ve ABD’nin) füze savunma sistemlerinden bahsedilmesi de siber konusuna çok önem verilmediğinin başka bir göstergesidir.
Katkı Payı: Ortakların GSMH’ının %20’si oranında İttifaka katkı yapmaları gereği tekrar vurgulanmıştır. Çünkü çoğu ortak ülke bu oranda katkı yapmamaktadır.
Ortaklıklar: NATO’nun Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu- Kuzey Afrika (MENA), Akdeniz ve Asya-Pasifik bölgelerindeki ilişkilerinin devam edeceği belirtilmiştir.
Türkiye Açısından Zirvenin Sonuçları
Zirve ve ikili görüşmeler sonrasında Erdoğan’ın yaptığı “son derece yararlı ve samimi” geçti açıklamasına rağmen, Türkiye açısından zirvenin verimsiz olduğu, Türkiye’nin zirvede umut ettiği sonuçlara ulaşamadığı görülmektedir. Bu kapsamda terörle mücadele konusunda yeni bir karar alınmamış ve sonuç olarak Türkiye’nin beklediğinin aksine PYD/YPG’nin değil sadece IŞİD’in terör örgütü olarak adının anıldığı bir rapor ortaya çıkmıştır.
Raporda Suriye krizi ile ilgili olarak, Türkiye’ye bir cümle ile milyonlarca mülteciyi kabul ettiği için teşekkür edilirken, PYD/YPG’nin adeta bir devlet gibi davranarak Suriye’deki seçimlerde oy kullanılmasını engellemek için seçim süresince kontrolü altındaki bölgeden çıkış yasağı ilan etmesini göz ardı edilmiş ve Suriye seçimlerinin serbest ve adil olmadığı konusunda fikir beyanı ile yetinilmiştir.
Erdoğan’ın da değerlendirmesinde net olarak dile getirdiği şekilde, Müttefikler arasında terör konusunda fikir birliği yok, herkesin kendi tanımı, karşı olduğu daha da ötesinde desteklediği terör örgütü var. Dolayısı ile kimse bir başkasına bu konuda söz geçiremiyor. Çünkü bu bağlamda herkesin eli kirli.
Öte yandan, NATO “Afganistan’dan çıkacağız, artık Afganistan’da güvenlik Afgan güçlerinin sorumluluğundadır” derken, Erdoğan’ın Afganistan’da kalma ve Kabil Havaalanını koruma karşılığında Biden’den destek istemiş olması ise daha önce de ülke içerisinde tepkilere sebep olan, Türk Ordusunun paralı asker olarak hizmet vermesi durumunu akla getiriyor.
Ayrıca, NATO’nun yeni oluşturduğu kurum ya da sistemlerini Türkiye topraklarından ziyade Avrupa ülkelerinde konuşlandırıldığı görülmektedir.
Neticede NATO’nun varoluş sebebi ve tek gerçek düşmanı olan Rusya ile yakınlaşan Erdoğan hükümetinin, Türkiye’yi NATO’daki eski konumuna getirmesi, öyle bir niyeti varsa dahi, çok kolay olacağa benzemiyor.
Son olarak şuna da değinmek gerekir: Zirve esnasında Erdoğan’ın anonsları anlamayıp komik bir durumda kalmasının dış basında “No Comment” başlığı ile yayınlanması bir reyting kaygısından öte, batının Erdoğan’a bakışını gösteren bir durumdur.