Bazılarımızın meclis tarafından saklandığını düşündüğü, bazılarımızın hala basılmasını beklediği, kimimizinse varlığından dahi haberdar olmadığı 5 yıllık tarihi olan Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Raporundan bahsedeceğiz.
Bu Rapor, kamuoyu olarak 15 Temmuz’u ve bilinmezlerini anlama adına millet iradesini temsil eden vekillerce şeffaf bir şekilde yürütülen ilk araştırma ve belge olma niteliğini taşıyor(du).
Ta ki;
- Araştırma komisyonunun Temmuz 2016’da kurulmasına rağmen ancak Ekim ayında çalışmaya başlamasına,
- İcra ettikleri görevler itibariyle kilit rol oynayan dönemin Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan gibi isimlerin komisyona iştirak etmemesine,
- Komisyon çalışmalarının çok kısa bir sürede bitir(til)mesine,
- Türkiye Cumhuriyeti tarihinde basılmayan ilk ve tek araştırma komisyon raporu olarak kayıtlara geçmesi tartışmalarına konu olmasına kadar.
Bu tablonun üzerine bir de geçtiğimiz günlerde, dönemin Komisyon Başkanvekilliği görevini yürütmüş olan Selçuk Özdağ’ın ilginç itirafı da eklendiğinde söz konusu rapor, tipik bir 15 Temmuz delil karatmasına ve gerçeklerin üzerine set çekme vakasına dönüşmüştür.
Meseleyi anlamak adına, önemli olduğunu düşündüğümüz ve medyada muhalefetin cılız denebilecek açıklamaları haricinde pek dile getirilmeyen hususlara dair, ulaşabildiğimiz kaynaklar, soru önergeleri ve demeçlerden yararlanarak kısa bir kronoloji hazırladık.
Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna dair kronoloji
- Komisyon, 19 Temmuz 2016’da TBMM’de grubu bulunan dört partinin önergesi ile 21 Temmuz 2016’da kuruldu. (Komisyon Başkanı ve ek süreye karar verme yetkisi olan Başkanlık Divanın tamamı AKP’den oluşturuldu.)
- Komisyon, 4 Ekim 2016’da çalışmalarına ancak başlayabildi.
- Recep Tayyip Erdoğan 9 Aralık 2016 ‘da,“Darbe Komisyonu yapacağı çalışmaları yaptı. Son adımları da atıp raporunu göndermek suretiyle görevini tamamlarsa isabetli olur diye düşünüyorum” açıklamasını yaptı.
- Muhalefet ek süre istedi. Kabul edilmedi.
- 4 Ocak 2017’de komisyon çalışmaları sonlandırıldı.
- Mayıs 2017’de Muhalefete taslak rapor gönderildi.
- 12 Temmuz 2017’de taslak rapor Komisyon Başkanı Reşat Petek tarafından dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a sunuldu.
- Ancak Rapor Meclis’te okunmadı ve tartışmaya açılmadı.
- 14 Temmuz 2017’da CHP, taslak raporda yer alan hususların son raporda olmadığını belirterek itiraz etti.
- 20 Temmuz 2017‘de CHP ikinci muhalefet şerhini komisyona sundu.
- Muhalefet şerhi yazıldıktan sonra, Komisyon Başkanı Reşat Petek tarafından, “CHP’nin, FETÖ ile amaç birliği içinde olduğu ve FETÖ’yü cesaretlendirdiği” yönünde korsan ekleme yapıldığı için itiraz edildi.
- Bunun üzerine CHP’li komisyon üyeleri tarafından hazırlanan 71 sayfadan oluşan “AKP – FETÖ Kardeşliği” başlıklı ek rapor sunuldu.
- Bundan sonra yapılması gereken şey, son şerhlerin de eklenerek RAPORUN BASILMASI idi.
- 10 Ekim 2017’de öğreneceğimiz üzere CHP’nin ek rapor talebi yerine getirilmeyince ana rapor da basılmamış oldu.
- Yeni Meclis Başkanı İsmail Kahraman ile yapılan görüşmede kendisi “Bir şey yapamam” şeklinde beyanda bulundu.
- 25 Eylül 2019’da CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, önceki dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a elden sunulan 15 Temmuz Raporuyla ilgili soru önergesi verdi. TBMM Başkanvekili Sadi Bilgiç, “Rapor tekemmül etmediğinden 26. Yasama Dönemi içinde bastırılarak dağıtılamamıştır. Komisyon tarafından tekemmül ettirilerek başkanlığımıza sunulan bir rapor bulunmamaktadır” cevabında bulundu. Böylece, raporun kayıp olduğu ortaya çıktı.
- Aylar süren çalışmalardan sonra açıklanması beklenen ama bir türlü açıklanmayan rapor, Meclis İçtüzüğü gereği “HÜKÜMSÜZ” kaldı. TBMM Başkanı Mustafa Şentop da basına verdiği demeçte raporun dönem içinde teslim edilmediği için “Kadük” olduğunu açıkladı.
(Not: Meclis İç Tüzüğü 77.Maddesi şöyle: “Yasama dönemi başında, önceki dönemde verilmiş yazılı soru, Meclis araştırması, genel görüşme önergeleri ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen kanunlar hükümsüz sayılır.” Kısaca “Kadük” olur. Yani 26. Meclis döneminde hazırlanan komisyon raporu, 27. Döneme sarkıtılmış ve İçtüzük hükümlerine göre de TBMM Başkanlığı tarafından kabul edilemeyecek bir rapor haline dönüştürülmüştür.)
- 11 Temmuz 2021’de Halk TV’de yayınlanan ‘Açıkça’ programında Barış Pehlivan bir kulis bilgisi paylaştı. Pehlivan; “Tam yayınlanma sürecinde Meclis Başkanlığı dahil olmak üzere AKP yöneticilerine önemli hukukçular ziyarette bulunuyor ve diyorlar ki; bakın bu darbe raporundaki gerçekler, iddialar, olgular yarın sizlerin başına bela açar. Uluslararası arenada Meclis’te yayınlanmış bir resmi rapor, Fethullahçıların da işini kolaylaştırır. Türkiye’nin uluslararası arenada zor durumda kalmasına, tazminatlar ödemesine yol açabilir. Gelin bu raporu Meclis’te resmi olarak basmayalım’ diyerek telkinde bulunduğu ve ondan dolayı basılmadığına dair bir kulis bilgisi var. Bilmiyorum sayın Selçuk Özdağ bu kulis bilgisini doğrular mı?” sorunu yöneltti. Bunun üzerine Selçuk Özdağ, “Kulis bilginiz doğrudur” cevabı verdi.
Aslına bakılırsa bu yorum ve kulis haberi, yeni de değildir. Zira Hülya Arabağlı Mayıs 2018 tarihli yazısında Raporun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kaygısı nedeniyle dolapta tutulduğunu yazmıştı. Bir adım ötesine bakanlar için ise diğer sebep “darbenin siyasi ayağı” tartışmalarına kadar gitmektedir.
Sonuç olarak, sadece Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Raporu’na ve akıbetine bakmak bile, akıl sahipleri için tümden gelerek 15 Temmuz karmaşasını ve aktörlerini okuma ve değerlendirmeler yapabilme adına önemli ip uçları vermektedir.
Darbe gecesi devletin en yetkilisinin bile kendilerine ulaşamadığı, hem kendi aralarında hem de nedeni ve içeriği hala bilinmeyen diğer görüşmeleri ile en önemli iki isim dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Fidan’dır. 15 Temmuz gecesinin bu iki en önemli ismi, millet iradesinin temsilcisi TBMM vekilleri huzurunda bilgi vermekten kaçırılmışlardır. Formaliteden ibaret yazışmalarla konu adeta danışıklı dövüş biçiminde geçiştirilmiştir. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ise komisyona katılmak istemesine, CHP’li üyelerin de teklif etmesine rağmen “yargıda zaten ifade verdiği” gerekçesi öne sürülerek komisyona çağırılmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yakın döneminin en karanlık olayının aydınlatması umulan “rapor”, ülke tarihinin en önemli delil ve belgelerinden birisi olarak hafızalara kazınması gerekirken, maalesef tüm süreçleri tamamlanarak TBMM’ye sunulmadığı için hükümsüz kılınmış ve adeta çöp haline getirilmiştir. Ve ne acıdır ki kamuoyu bu durumdan yeterince ve etkin bir şekilde haberdar edilmemiştir.
15 Temmuz’un mağduru olduklarını öne süren devlet ve hükümet yetkilileri, suçluların ve olayların iç yüzünün ortaya konmasını istemek yerine, darbe raporunun hazırlanma sürecini adeta bir oldu-bittiye getirerek, ortaya çıkması ya da sorgulanması istenmeyen kimi gerçeklerin üzerini örtmüşlerdir.
Meclis iç tüzüğü istismar edilmiş, 142 saat süren 22 toplantı ve 141 görüşme yok hükmüne düşürülmüş ve karartmaya gidilmiştir.
Selçuk Özdağ’ın açıklamaları üzerinden yeniden başlayan tartışmalarla da gizli niyet ve maksatların bazıları görünür hale gelmiştir.
Eksiğiyle gediğiyle, hazırlanan komisyon raporunun hükümsüz kalması nedeniyle, komisyonun kurulma amacı yerine getirilmediği gibi, darbe girişiminin karanlıkta kalan yönleri de aydınlatılamamış oldu.
15 Temmuz olaylarının hemen ardından, henüz gelişmelerin en sıcak haliyle yaşandığı günlerde bütün siyasi partilerin fikir birliği ile kurulan komisyon demokratik ve şeffaf yöntemleri bilinçli olarak terk etti.
Araştırmalar (!) kapalı kapılar ardında hazırlandığı anlaşılan senaryoların gölgesinde, baskı, tehdit ve korku ikliminde, insanlık dışı muamele ve işkence altında imzalatılan istihbaratçıların ve polisin aldığı “şüpheli, sanık ve mağdur” ifadelerine dayandırıldı.
Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun kadük ve kayıp raporu üzerinden TBMM adeta kendini yalanladı ve millet iradesi hiçe sayıldı. Ve böylece TC devletinin ilk faili ve akıbeti meçhul meclis raporu kayıtlara girmiş oldu.